Öyle yazılar vardır ki; yazılmazı çok zordur…
Yüreğinizden ve aklınızdan geçen en temiz, en samimi düşünceleri, en anlamlı tümcelerle ifade etmek istersiniz…
Ama sözcükler gelir boğazınıza düğümlenir…
Konuşmak, yazmak, haykırmak istersiniz sevginizi…
Ani gidişlerin, sonsuza uğurlanışların büyük hüznü omuzlarınıza çökse de sevdiklerinize bir veda yollamak zorundasınız köşenizden…
İşte, yaşamı boyunca Cumhuriyet değerlerini savunmuş, Atatürk ilkelerinden asla ödün vermemiş…
Mesleğini kullanarak ikbal peşinde koşmamış…
Kalemini oportünizmin ve otoritenin emrine kiralamamış…
İnandığı doğruları savunmaktan yılmamış…
Bu yiğit gazeteciyi, 10 Kasım gibi özel bir günde adeta sevgi seliyle uğurladık…
“Önder Baloğlu” ebediyete akıp giderken dahi almasını bilene önemli mesajlar verdi…
İdealistseniz, bu mesleği dürüstçe ifa ediyorsanız ne İsa’ya ne de Musa’ya yaranabilirsiniz…
Ne var ki; “Önder Baloğlu” engin hoşgörüsüyle bu sözcüğü adeta tekzip eden bir isimdi…
Eskişehir’de bir gazetecinin bu kadar sevildiğine gururla ve mutlulukla ilk kez tanık oldum…
Devlet ricali, yerel yöneticiler, sivil toplum kuruluşları, üniversite temsilcileri, siyaset dünyası, şehrin kanaat önderleri, gönül verdiği siyah kırmızılı efsaneler, meslektaşları ve bütün sevenleri onun manevi huzurunda hazır bulundu…
*
Gazetecilere rol model olmuş…
Yüreğinde egonun kırıntısı dahi olmayan…
Entelektüel birikimiyle her zaman tevazuunun doruklarında gezen “Önder Baloğlu” artık gönüllerin doruklarında yürüyor…
*
Ünlü divan şairi Baki, şu eşsiz dizelerini sanki bu kültür adamı, bu gönül insanı için yazmış…
“Avâzeyi şu âleme davut gibi sal / Bâki kalan bu kubbede, bir hoş sâda imiş..."
Ne mutlu ki; “Önder Baloğlu”da şu âlemden, bu kubbeye hoş bir sâda bırakarak ayrıldı…