Gece yarısı 3:03'te meydana gelen ve tam 45 saniye süren depremde 18 bin 373 vatandaşımız ölmüş, 5 bin 840 kişi ise kaybolmuştu. O kayıpların çoğunun cesetlerine bile ulaşılamadı. Takip eden Düzce Depreminde ise 845 vatandaşımız hayatını kaybetmişti.
Gölcük depreminin ardından tam 20 yıl geçti. O gün doğan bebekler, bugün kendi çocuklarını kocaklarına alıyor.
Gece yarısı 3:03'te meydana gelen ve tam 45 saniye süren depremde 18 bin 373 vatandaşımız ölmüş, 5 bin 840 kişi ise kaybolmuştu. O kayıpların çoğunun cesetlerine bile ulaşılamadı. Takip eden Düzce Depreminde ise 845 vatandaşımız hayatını kaybetmişti.
Şimdi 10 puanlık uzman sorusu geliyor; acaba günümüzde bir deprem olsa durum değişir mi? Aradan geçen 20 senede dere yataklarını 'parsel parsel' peşkeş çekenler hakkında bir işlem yapıldı mı? Her seçimden önce deste deste dağıtılan gecekondu ruhsatlarını veren 'Asrın' belediye başkanları hesap verdi mi? Ecevit zamanında – ekonomik kriz pahasına – oluşturulan Deprem Toplanma Alanlarına AVM'ler, gökdelenler dikilmedi mi? Yandaş müteahhitler, "Milletin anasını..." ağlatıp, boğaza karşı viskilerini yudumlamadı mı?
Yoksa bunlar da mı montaj?
Bunlarda mı dublaj?..
Elinizi vicdanınıza koyun. Ve o hiç ağzınızdan düşürmediğiniz Allah'ın rızası için cevap verin. Tabii Allah'tan üç kuruşluk korkunuz varsa...
Eskişehir müdahale etti
Kütahya ve Uşak arasında bulunan Gediz Dağı'nda siyanürle altın aranacağını biliyoruz. Yaklaşık 7 milyon 800 bin metrekarelik bir ormanlık arazide kurulacak maden tesislerinin çevreye zarar vereceği açık. Üstelik Murat Dağı o kadar önemli bir bölge ki, sadece ormanların yok edilmesinin ötesinde çevresel felaketlere hazırlıklı olmamız lazım.
Murat Dağı su kaynakları sayesinde Kütahya, Uşak, İzmir, Afyonkarahisar, Bilecik, Ankara ve Eskişehir'in can damarlarını oluşturuyor. Maalesef memleketimizde son zamanlarda "Çevre de neymiş kardeşim? Kazalım madenleri, dolduralım ceplerimizi" düşüncesi hâkim olmaya başladı. Atalarımızdan emanet aldığımız ve torunlarımıza devredeceğimiz cennet gibi vatanımızın haşatını çıkartmakla meşgulüz.
Bu nasıl bir para hırsıdır anlamak mümkün değil. Ancak öyle enseyi hemen karatmayalım. Bu ülkede halen hukuk var ve kör – topal da olsa mahkemelerimiz çalışıyor. Nitekim Murat Dağı'nı siyanürle mahvetmeye çalışanlara karşı bir dizi dava açıldı. Öğrendik ki bu davalara Eskişehir Büyükşehir Belediyesi, Odunpazarı Belediyesi ve Tepebaşı Belediyesi de müdahil olmuş. Ayrıca MHP'li Kütahya Belediyesi de Eskişehir'in yolunu takip ederek ÇED raporunun iptaline ilişkin davaya müdahil olmuş. Bir Eskişehirli olarak her üç belediyemizi de destekliyoruz. Çünkü bizim için bir bardak temiz su, bir külçe altından daha kıymetlidir.
Böyle parti mi olur?
31 Mart seçimlerinden önce AK Parti'den ayrılmayı düşünenler, yerel seçimlerin neticelenmesiyle birlikte harekete geçmişlerdi. Bir tarafta eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Maliye Bakanı Ali Babacan'ın oluşturduğu grup, bir yanda da eski Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun oluşturduğu grup...
Parti içindeki küskünleri örgütlemeye çalışan bu isimlerin yeni bir parti kuracakları artık biliniyor. Başlangıçta bu ihtimal bile AK Partilileri endişeye sevk etmişti. Ancak gelinen noktada dağın fare doğurduğunu söyleyebiliriz. İsterseniz henüz bir sene önce kurulan İYİ Parti'yi ele alalım. 2016 yılında AK Parti iktidarı tarafından fiilen dağıtılan MHP Tüzük Kurultayı'ndan sonra yeni bir partinin oluşacağı anlaşılmıştı. Ancak bu parti öyle kolay kurulmadı. Partinin ileri gelenleri sokak sokak, mahalle mahalle çalıştılar. Üstelik aynı kadrolar Anayasa Referandumu sırasında da 'Hayır' cephesi için çalışarak, örgütlenmenin ilk adımlarını attılar. Buna karşın tam iki sene boyunca yeni bir partiyi kurabilmek için mücadele ettiler. Demem o ki, yeni bir parti kurmak öyle kolay bir şey değil.
Öyle iki konferansa gidip, bir basın açıklaması yapıp, araya da üç twit sıkıştırarak yeni parti kuramazsınız. Çünkü partiler masa başında değil, sokaklarda, mahallelerde kurulur. Bunlar yapılmadığı takdirde belki yine bir parti kurabilirsiniz. Ancak bu parti Devlet Bahçeli'nin de söylediği gibi 104'üncü parti olmanın ötesine geçemez. AK Partili muhalifler kusuruma bakmasınlar ama, daha kırk fırın ekmek yemeleri lazım...