Prof.Dr. Alper Çabuk

Sesimi Duyan Var Mı

Geçtiğimiz bin yılın sonunda Dünyadaki yüzyılın can ve mal kaybı açısından en büyük afetlerinden birini yaşadık; Marmara Depremini

18 Mart 2019 08:27
A
a
Sütiş Eskişehir
Geçtiğimiz bin yılın sonunda Dünyadaki yüzyılın can ve mal kaybı açısından en büyük afetlerinden birini yaşadık; Marmara Depremini. Bu yıl, bu büyük afetin üzerinden 20 yıl geçmiş olacak. İnsan ömrüyle oranladığınızda 20 yıl çok uzun bir süre ya da hazırlık yapmak istediğinizde, yapılması gereken hazırlıklar, alınması gereken tedbirler için de iyi bir süre. Ama yeterince ders çıkardık mı derseniz, cevap konusunda emin değilim.
O dönemde depremin etkilerine en fazla şahit olunabilen yerlerden birinde, TUBİTAK Marmara Araştırma Merkezi, Gebze’de görev yapıyordum. Deprem, geçen 20  yıla rağmen, deprem sonrası yaşanmış insan hikayeleri aklıma geldikçe, hala gözlerimden  süzülen yaşlara engel olamadığım kadar anılarımda taze. Ne çok acı yaşandı, çıkarılması gereken ne çok ders vardı oysa… İnsanoğlu ne yazık ki böyle ama… Acılardan ile ders çıkaramayacak kadar bana neci, ben merkezli… 
Oysa ki deprem sonrası enkaza dönüşen şehirler gözlerimin önünde, enkaz altında kalanları kurtarabilmek, onlara tekrar nefes olabilmek için duyurulmaya çalışılan o ses, “sesimi duyan var mı”
Benim kulaklarımda çınlıyor hala.
*
Peki yeniden olacak mı? Ülkemizi değerlendirdiğimizde, daha önce oldukça büyük depremlerin meydana geldiği Kuzey Anadolu Fay Hattı’nda doğrultu ve ters akımlı faylar bulunmakta ve her geçen gün büyük bir deprem beklentisi artmaktadır. Ayrıca Akdeniz ve Ege üzerinden gelen ülkemizi etkileyen dalma-batma zonları bulunmaktadır. Ülkemizi etkileyen bu dalma batma zonu Girit Adası’nın güneyinden geçen Antalya ve Kıbrıs’a uzanan Helenik dalma-batma zonudur ve Afrika ana karası Girit’in kuzeyinden Ege Denizi’ne doğru yılda 2 santimetre hızla ilerlemektedir. Girit, Rodos hattı dalma-batma zonundaki enerji birikimini mutlaka açığa çıkartacaktır. Ülkemiz coğrafyasında sıkışma yaratan tek bölge güney batı kısımları değildir. Ayrıca Ülkemiz coğrafyası kırılgan olmayan Arap Yarımadasının bize aktardığı gerilim baskısına da maruz kalmaktadır. Ülkemiz bir yandan Arap Yarımadası, diğer yandan Ege Denizi yönünden maruz kalınan sıkıştırma gerginliğiyle oluşan baskıyla deprem olma olasılığı oldukça yüksek bir coğrafyada yer almaktadır. Bu anlamda değerlendirildiğinde, ülkemiz hem depremlerin olma olasılığı, hem de yeterince hazırlıklı olmayan toplum ve yerleşim alanlarımız nedeniyle yüksek maruziyet riski taşımaktadır. Yani kısaca olacak mı sorusunun yanıtı “olacak”. Bilim bize olacağını söylüyor. Peki ya bu acılar, yeniden yaşanmak zorunda mı? Değil...
*
1000 yılın sonunda yaşanan yüzyılın en büyük afeti... İnsan ömrüyle kıyasladığında kocaman bin yıl. Modern bilimin şekillendiği, tarih diye bize öğretilen neredeyse herşeyin yaşandığı bin yıl. Ama dört küsur milyon yaşındaki bir gezegen için sadece bin yılcık... Anlatmaya kalksan, anlatamazsın, anlamaya kalksan anlayamazsın... Ama idrak etmesi çok kolay bir şeyi anlatıyor bize aslında. Bu dünyanın merkezinde değiliz, ne en güçlüyüz, ne de en akıllı... Yapmamız gereken tek şey üzerinde yaşadığımız gezegeni anlamak ve ona uyum sağlamak... Hepsi bu... İşte ben buna “dirençlilik” diyorum.
1000 yılın sonunda yaşanan yüzyılın en büyük afetinin 20. yılında, biz sesimi duyan var mı sorusuna, biz varız diyenlerin sayısının artması için uğraşıyoruz. Bu yüzden bu yıl Haziran ayında Eskişehir Teknik Üniversitesi Kongre Vadisinde, Eskişehir Teknik Üniversitesi, Anadolu Üniversitesi, Eskişehir Osmangazi Üniversitesinin ev sahipliğinde, AFAD, Türk Kızılayı, pek çok sivil toplum örgütü, kamu kuruluşu ve üniversitelerin katkısıyla Uluslararası Afet ve Dirençlilik Kongresini gerçekleştiriyoruz. 
Eğer siz de bu sese kayıtsız kalmak istemeyenlerdenseniz, sizi de bekleriz... Bu açık bir çağrıdır.
Sesimi duyan var mı?
 
Şahin Erden Kuyumculuk
1000
icon

Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...

Bu Eskişehir haberi ilginizi çekebilir! İlginç Eskişehir haberi