Yaşamın İçinden: Ömer Duru
Meşrutiyetten önce, İstanbul’da taassubu ile ünlü bir Gıyaseddin hoca varmış.
Gıyaseddin Hoca, horoza yem verdiği için birinci, kazaen oruç yediği için ikinci, çorapsız gezdiği için de, üçüncü hanımını boşamış.
Hoca, içinde susam var diye helva yemezmiş. Susamın haşhaşgillerden ve keyif verdiğini söylermiş.
Kolonya sürmez, alkol var dermiş.
Kimsenin elini namahrem diye sıkmazmış.
Bunlar gibi bir sürü taassubu ile dikkat çeken Gıyaseddin Hoca, bir gün devrin ileri gelenlerinden birinin köşküne davet edilmiş.
Ev sahibi Gıyaseddin Hoca’ya, billur bir bardak içinde şerbet ikram ederek:
“Buyurun efendim buz gibi şerbet” demiş.
Hoca kaşlarını çatıp kabul etmemiş:
“Hayır hayır ben şerbet içmem.”
Ev sahibi üzgün.
“Aman efendim” deyince , Gıyaseddin Hoca şöyle demiş:
“İçmem efendim. Bakın şerbetin evveli ‘şer’, ahiri ‘bet’tir. Sakın ola ki sizde içmeyin.”
---//--
Gıyaseddin Hoca fıkrasını okuyunca, aklıma, dediğim dedik diyen politikacılar geldi.
Atatürk Stadyumu’nun yerini aylardır tartışıyoruz.
AKP’de her önüne gelen ayrı bir yorum yapıyordu.
Nihayet Milli Eğitim Bakanı Prof. Nabi Avcı son noktayı koyarak;
“54 bin metrekarelik alana hiçbir yapılaşmaya izin vermeden Türk Dünyası Meydanı yapılacak” dedi.
Aslında güzel bir olay.
Diliyoruz ki, TOKİ’den aksine bir ses gelmez.
Pahalı bedel talep etmez.
Şimdiye kadar olduğu gibi, bu güzel olay politikaya boğdurulmaz.
Yakışanı buydu çünkü.
Şimdi Sazova’da inşaatı başlayan Yeni Stadyumun bir an önce tamamlanmasına geldi sıra.
Sayın Avcı tarihi verdiğine göre anlaşılan, iki buçuk yıl bekleyeceğiz.
--//--
Bir başka konu da, Hızlı Tren nedeniyle yıkılacağı kesinleşen demiryolu köprüsü.
Günde yaklaşık 90 bin insanı taşıyan tramvayın geçtiği köprü içinde her kafadan bir ses çıkmamalı. Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen’in söylediği gibi köprünün yıkılması sağlanmalıdır. Parça parça yıkarak insanlar perişan edilmemelidir..
--//--
Yerel seçimler nedeniyle ortalık politikayla dolup taşıyor.
Adaylar. Aday adayları. Toplantılar.
Geçen gün Vali Güngör Azim Tuna da yakınmış ve demişti ki:
“Hayırlısı ile şu seçimler bir bitse de rahatlasak.”
Gerçekten de öyle.
Kolay değil.
Özellikle kamu görevlilerinin dikkatli olması lazım.
Şerbet derken, bakarsınız “şer” yerine “bet” çıkıverir işin içinden.
Günlerin getirdiği
-Baş başa, baş padişaha—
Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Nabi Avcı’nın “eski stadyum şehir meydanı olacak” şeklindeki açıklaması, kamuoyunda olumlu karşılandı. Dikkatimizi çekti. Aylar önce Odunpazarı Belediye Başkanı Burhan Sakallı, AKP’nin milletvekili, Ülker Can ve İl Genel Meclisi başkanı Ahmet Yapıcı dahil olmak üzere pek çok kişi de “Eski Stadyumun yerine kent meydanı yapılmalıdır. Buraya gökdelen yapmak yanlış olur” demişlerdi. Yalnız Milletvekili Salih Koca ikircikli konuşmuş, TOKİ’nin bir kısım alana inşaat yapabileceğini söylemişti.
Sayın Nabi Avcı’nın ayrıntıya girmeden “54 bin metrekarelik alan Şehir meydanı olacaktır” demesi, Eskişehir’de iktidar adına atılacak adımların son noktasına da nirengi işareti olmuştur. Yani Eskişehir’de Nabi Avcı ne derse o olacaktır. Burhan Sakallı “Ben de daha önce aynı şeyi söylemiştim” diye yakınsa da, fark etmez. Aynı şekilde Sayın Ülker Can da konuşabilir. Çünkü kendisi “benim gönlüm eski stadın yerinin kent meydanı olmasından yana” demişti. Ziyaretine gittiğimizde İl Genel Meclisi başkanı Ahmet Yapıcı’nın da aynı mealde konuştuğunu unutmadık.
Şimdi merak edilen konu Bakan Avcı’nın bu açıklamayı Salih Koca ve Ülker Can dahil AKP ileri gelenleri ile istişare yaparak mı, yoksa Başbakan Erdoğan’a danışarak mı yaptığı. Biliyorsunuz TOKİ Başbakanlığa bağlı bir kuruluş. Bir başka konu da, eski stadyumdan vazgeçen TOKİ’ye karşılık olarak nereden, ne kadar yer verileceği. Baştan yazdım. Sayın Avcı açıklamasını iftar masasında, ayrıntıya girmeden yaptı çünkü. Bu satırları yazarken “Baş başa, baş padişaha bağlıdır” sözü geldi aklıma. Durum onu gösteriyor ki, AKP’de yerel seçimlere yönelik gelişmelere de son noktayı Bakan Nabi Avcı koyacaktır. Buna seçim stratejisi ve Belediye Başkan adayları ile Meclis üyelerini belirlemeyi de dahil edebiliriz.
--Tozçöken çabuk çekildi—
AKP’nin bir zamanlar milletvekilliğini yapan polis müdürlerinden Muharrem Tozçöken’in adı silindi politikadan. Tozçöken kendisine özgü yapısı içinde beş yıl süreyle yaptığı milletvekilliği sırasında ne etliye karıştı, ne de sütlüye. Bir ara Eskişehir’de iş kurduğu söylendi, ama aslı çıkmadı. Önceki gün mini bir toplantıda kulağı çınlatılan Muharrem Tozçöken için kendisini yakından tanıyanlardan biri aynen şöyle konuştu “Bürokrasiden gelen politikacıların havası başka oluyor. Muharrem bey hem polisti hem de bürokrat. Onun için de politik çekişmelerin dışında kaldı. Ve bildiğim kadarı ile politikaya da nokta koydu. Aslına kalırsa Eskişehirliydi ama Eskişehir’e yabancı gibiydi. Fazla dost edinememişti. Eskişehir’de doğmuştur, ama görevi gereği, hep dışarıda kalmıştır.” Çok ilginç. Yalnız Polis Müdürü Tozçöken değil, politikaya rüzgar esintisi ile gelip konanlara, parti ayrımı yapmadan şöyle bir bakın. Çoğunun adı bile anılmıyor değil mi?
Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...