Sen misin hakkını arayan?

Eskişehir tam dört aydır maaşlarını alamayan 500 işçi kardeşimizin durumuyla çalkalanıyor. Son olarak işçilerimize polis tarafından biber gazıyla müdahale edildi. Yani "Sen misin maaşını isteyen?" denildi.
Şimdi bir aile babasının tam 4 aydır evine ekmek götürememesi ne demek?
Düşünebiliyor musunuz çocuğunuza üç kuruş harçlık veremeyen bir erkeğin ezikliğini? Bu insanlar elektrik paralarını nasıl veriyor?
Şimdi kış kapımıza dayandı; doğal gaz parasını nasıl verecekler?
O işçi kardeşimiz çocuklarının ve karısının yüzüne nasıl bakacak? Hiç mi kendinizi bu insanların yerine koymuyorsunuz kardeşim?
Hiç mi kalmadı sizde insanlık?..
Gün geçtikçe Atatürk'ün ne kadar büyük bir deha olduğunu daha iyi anlıyorum. Bu Müslüman taklidi yapan bezirganların memlekete ne kadar zarar verdiklerini hergün görüyoruz. Hani "İşçinizin alın teri bile kurumadan hakkını veriniz" idi? Farkında değil misiniz işçilerimizin alın teri kuruyalı 4 ay oldu...
Tepeden tırnağa kadar haklı olan insanlar haklarını aradıkları için biber gazı sıkacağınıza, sorunlara çözüm üretin. Eğer çözüm üretmekten acizseniz bunu da bilelim.

Kötüyü atlattık

Yaklaşık bir sene önce ekonomik durumu soranlara "Türkiye olarak kötüyü atlattık, şimdi daha kötü günler bizi gekliyor" diyordum. Süreç – maalesef – haklı olduğumu çıkarttık. Şimdi çok kötü günleri de atlatmış durumdayız, önümüzde ise felaket dolu günler var...
Ekonomiyi yakından takip eden isimler hükumetin kambiyo rejimini değiştireceğini ifade ediyor. Yani bundan böyle doların kaç para olacağına Saray karar verecek. Bu durum Türkiye'deki ihracat yapan bütün fabrikaların kapısına kilit vurması anlamına gelir. Üstelik öyle bir sene içinde filan da değil, ihracak yapan fabrikalar bir, bilemediniz iki hafta içinde kapanır gider. Tabii ihracat da aynı anda durur. Böyle bir durumda kaç milyon kişinin işsiz kalacağı hakkında bir fikriniz var mı?
Tabii bu arada memlekette herşey de kötü gitmiyor. Mesela Ahlat'a yeni bir Saray yapıldığını da öğrenmiş durumdayız. "Çok şükür! Bu günleri de gördük" diyerek tahtaya üç kere vurmak lazım. Milletçe itibarımız göklere çıkmış durumda...

Milletvekili Sazak sahip çıkmış

MHP Milletvekili Metin Nurullah Sazak, Eskişehir H Tipi Cezaevinde gerçekleşen bir intiharı TBMM çatısına taşıdı. Gelişmiş bir memlekette mahpusların bile hakları vardır. Hiçbir mahkuma kötü muamele edilemez. Aç bırakılamaz, dayakla cezalandırılamaz. Mahkuma insan onuruna yakışan bir yaşam alanı vermek devletin sorumluluğu altındadır. Ayrıca bir kişi işlediği suçtan ötürü cezaevine girmişse, bu kişinin can ve ırz güvenliği de devlete emanettir. Ancak bizim memlekette cezaevlerinin fiziki koşulları yetersiz olduğu için ciddi sıkıntılarla karşılaşıyoruz. "Yeni cezaevleri açılsın" dediğiniz zaman da, bu kez bir takım sosyalist çevreler, "Hapise değil okula ihtiyacımız var" gibi bir yaklaşımda bulunarak sizi en hafifinden 'Faşist' olmakla itham ediyor...
Kendi aramızda yaptığımız sonu gelmez tartışmaların 17 yaşında aramızdan ayrılan Veli Ersoy'u ilgilendirdiğini sanmıyorum. Hayatının baharında olan bu çocuk bir sebepten ötürü hapse düşmüş fakat bilinmeyen bir nedenden dolayı kendi hayatına son vermiş. Acaba bu çocuğu cezaevinde kötü mü davranılmış? Mahkumlar tarafından bu delikanlıya yan gözle mi bakılmış? Yoksa hapise girmiş olmak genç mahpusun onuruna mı dokunmuş? Bunları tam olarak bilemeyeceğiz. Ancak cezaevinde bir kişi kendi canına kıyabiliyorsa, bu durumdan cezaevi yönetiminin de sorumluluğu vardır. Kendilerine emanet edilen 'Can'a iyi bakamamışlar demek ki? Milletvekili Metin Nurullah Sazak'a teşekkürlerimizi iletiriz. Ortada cezaevinin bir karanlık köşesinde kendi canına kıymış bir garip var. Hiçkimsenin umursamadığı bir ölüm...
Ancak milletvekili Sazak bu garibe sahip çıkıyor. Çok da iyi yapıyor...