Hepimiz 31 Mart seçimlerini merakla bekliyoruz. Ancak şehirlerimizi ve ilçelerimizi kimlerin yöneteceğine o kadar yoğunlaştık ki, seçimlerden sonra Türkiye’yi nelerin beklediğini unutuyoruz.
Hepimiz 31 Mart seçimlerini merakla bekliyoruz. Ancak şehirlerimizi ve ilçelerimizi kimlerin yöneteceğine o kadar yoğunlaştık ki, seçimlerden sonra Türkiye’yi nelerin beklediğini unutuyoruz.
Açık konuşmak gerekirse belediye başkan adaylarının projelerinin çoğunu yapacaklarından şüpheliyim. Çünkü proje dediğin parayla yapılır. Türkiye’de ise para bitti. 480 milyar dolarlık dış borç stoğumuz var. İflas etmiş Arjantin’in bile borcu 50 milyar dolar.
Dikkat ettiyseniz depremin üzerinden koskoca bir yıl geçmesine karşın, deprem konutları bile inşa edemedik. Sayın Cumhurbaşkanımızın deprem bölgesine her gittiğinde törenle kestiği kurdeleler, göstermelik yatırımlar. Depremzedelerin 10’da biri yeni evlerine taşındı. Üstelik kalan onda dokuzunun da yarıdan azının inşaatına başlandı. Milyonlarca kişi sokaklarda, çadırlarda yatıyor. Şanslı olanlar konteynırlarda kışın donarak, yazın terleyerek yaşıyor. Çoğunun evlerinin temeli bile atılmadı.
Çünkü apartman dikecek paramız kalmadı.
Sevgili hükûmetimiz ve asrın liderimiz Arap ülkelerini kapı kapı dolaşıp borç para arıyor. Ancak her defasında, “Önce 2023 seçimlerinden önce verdiğimiz borçları ödeyin” cevabını alıyoruz.
Büyük ihtimalle Amerika’ya yalvarmalarımız işe yaramış olacak ki Dünya Bankası’ndan yeni borç alacağız. Dünya Bankası borç parayı proje bazlı verir. Muhtemelen Amerika’dan gelen bu borçla, depremzedelerin evlerine başlayabileceğiz.
Hiç kimse kendisini kandırmasın; Türkiye’de sorunlar giderek düzelmeyecek. Bilakis sorunlarımız giderek artacak.
Kriz bir anda gelmez
Aslında en fanatik AK Partililer bile bunların iyi günlerimiz olduğunun farkında. Ancak bazıları da çok karamsar. Mesela 1 Nisan’da Türk Lirasının aşırı değer kaybedeceği, borsanın allak bullak olacağı gibi kriz senaryoları yazıyorlar.
Ben öyle bir anda ağır bunalımlar yaşayacağımızı düşünmüyorum. Ancak aylar içerisinde daha kötüye gideceğimize de eminim.
Aslını ararsanız enflasyonu düşürmenin tek bir yolu bulunuyor; o da vatandaşın kemerlerini sıkmak. Dolayısıyla millet olarak bu sıkıntıyı yaşamaktan başka çaremiz yok. Eğer ki hükûmet vatandaşın kemerlerini sıkarken, yandaş müteahhitlerine oluk gibi para akıtmazsa, Türkiye olarak 3 – 4 yılda toparlanabiliriz.
Ancak israf ve yağma düzeni devam ederse, Arjantin gibi iflas ederiz.