Köşe yazılarımı birkaç gün öncesinden yazıyorum. Benim yazımı yazdığım anda daha oy verme işlemi bile başlamadı ama siz bu yazıyı okurken artık seçim sonuçlarını biliyorsunuz
Köşe yazılarımı birkaç gün öncesinden yazıyorum. Benim yazımı yazdığım anda daha oy verme işlemi bile başlamadı ama siz bu yazıyı okurken artık seçim sonuçlarını biliyorsunuz. Adaylar seçimde başarılı olabilmek için zorlu bir seçim kampanyası dönemi geçirdi. Biz aslında, Cumhuriyetimizin 100.yılına bizi taşıyacak yerel yöneticileri seçmiş olduk. Ama yaptığımız seçimin geleceğimiz açısından çok daha önemli bir yönü daha var. Seçimimizi yaptık ve belediye başkanlarımızı seçtik. Şimdi sıra seçilenlerde. Onlar, bizimkine göre daha zor olacak ve yaşamlarımızı doğrudan etkileyecek bir seçim yapacaklar. Bizler tarafından seçilen yerel yöneticilerin yapacakları bu seçim, küresel iklim değişikliklerine karşı daha dirençli yerleşim birimleri bırakma ya da bırakmama seçimi olmalı.Sadece küresel iklim değişiklikleri değil, ülkemiz coğrafyası düşünüldüğünde depremlere ve diğer tüm afetlere karşı da daha dirençli olmamızı sağlayacak çözümler ortaya koymalı yerel yöneticiler. Seçilen yerel yöneticilerin seçimi, idaresini üstlendikleri yerel yönetimde bir sonraki dönem bu görevi sürdürecek kişilere her geçen gün etkisini biraz daha fazla hissettirecek küresel iklim değişikliklerine ve diğer afetlere karşı çok daha dirençli yerler bırakmak olmalı... Ama benim seçilenlere tavsiyem şudur: Siz sadece yaşadığımız yeri şekillendirmeye talip olmadınız, aynı zamanda geleceğimizi şekillendirmeye ve tasarlamaya da talip oldunuz. Belki sizden sonrası gerekli adımları atmak, çözümleri şekillendirmek açısından çok geç olacak. Zira Türkiye’nin 2030 yılına geldiğimizde su fakiri bir ülke olması bekleniyor. Ayrıca küresel iklim değişikliklerine bağlı ekstrem iklim olaylarının etkileri her geçen gün biraz daha artıyor. Yaz kış demeden neredeyse her ay birkaç yerleşim yerinde sel ve su baskınları yaşanıyor. Hortumlar artık neredeyse olağan iklim olayları haline geldi. Ege ve Akdeniz’i diğer taraftan Marmara Bölgesi’ni etkileyecek büyük depremler bekleniyor. Listeyi bu şekilde uzatmamız mümkün. Aslında yerel seçimlerin gündemine oturan beka mevzuunu bir de bu bakış açışıyla değerlendirmekte yarar var. Bu bağlamda, Haziran ayında AFAD ve Türk Kızılayı başta olmak üzere çok sayıda üniversite, sivil toplum kuruluşu, özel sektör ve kamu kuruluşları tarafından desteklenen, ESOGÜ, Anadolu Üniversitesi ve ESTÜ ev sahipliğinde ESTÜ Kongre Vadisi’nde gerçekleştirilecek olan Uluslararası Afet ve Dirençlilik Kongresi’ni yeniden anımsatmakta yarar var. Tüm seçilenleri ve ekiplerindeki ilgili belediye personelini “yaşadığımız yerleri ve geleceğimizi şekillendirmek” amacıyla ihtiyaç duydukları çözümler konusunda bilinçlenmek üzere Eskişehir’e bekliyoruz. Bu seçim neticesinde seçilen yerel yöneticilerin üzerine çok önemli bir sorumluluk düşüyor: Geleceğimizi şekillendirmekve bu belki de geleceğimizi daha güvenli ve yaşanabilir kılmak için en son şansımız. Daha önce de belirttiğim gibi; “geleceğin nasıl olacağını tahmin etmenin en kolay yolu, kişinin geleceği doğru şekillendirmesidir.” İşte bu kongreyle birçok uluslararası ve yerel aktörün, meslek ve bilim insanının katkısıyla “bizim şehrimizin, ortak geleceğimiz“ olduğu bilinciyle, geleceğimizi doğru şekillendirmeye çalışalım. Herkese iyi haftalar dilerim...