Bu satırları okuyorsanız, bir hayvan seversiniz, hayvan haklarına saygı duyansınız, teşekkür ederim. Bu teşekkürüm sıradan değil tüm içtenliğimledir.
Hayvan sevenler; sevme boyutunda kalmasından rahatsız olan hayvan hakkı savunucuları, hayvan korumacı, hayvan dostu tanımını daha doğru bulanlar bilir. Hayvan haklarından söz etmeye başladıklarında olumsuz tepkiler alır, hakarete dahi uğrarlar.
İnsanoğlu ile kıyaslanabilecek bilince sahip olduğu bilimsel olarak kanıtlanan hayvan türüne uygulanan eziyetin normal görülmesi, karşı çıkan insanların da zulüm görmesinin neredeyse olağan kabul edildiği bir dünyada, gerçekten zordur hayvan olmak. Hayvanların yaşam hakkını korumaya soyunmak daha da zorudur.
‘Hayvanların yaşam hakkı’ diye başlayan cümlemizin sonunu bile beklemeden “Kardeşim insan hakkı ne olacak” diye lafı ağzımıza tıkmaya çalışan, üstüne üstlük insan haklarından bahsederken bizim insan olduğumuzu idrak edemeyen, aşağılayan, hakaret etme hakkını kendinde gören, hakkımıza saygı duymayan insanlarla muhatap olmak ekstra üzücü ve yorucudur.
Kadın, erkek, çocuk, engelli vb. gibi ayrıştırmadan hakları savunduğumuz ve koruduğumuzda mı; yoksa aman insan hakları kısıtlı, hayvanların haklarını da yok saymalıyız ki haklı ve mutlu olalım?
Günümüzde hayvanlara kötü muamele sıradan sayılsa da tüm inanç sistemlerinde iyi davranılması bildirilmiş oysa. Artık çok şeyi din üzerinden örnekleyen toplum olarak, İslami boyutu üzerinden örnekleme yapalım isterseniz. Bu konuda yaptığım araştırmalarda görüyorum ki, dinimize göre davranılsa hayvan korumacılara gerek bile kalmayacak.
İslam’da insanın yaratılan varlıklardan üstün değere sahip olması, onu diğer varlıklara göre daha sorumlu kılıyor. İslamiyet’te, özünde hiçbir canlının boşuna yaratılmadığı ve yaratılan her varlıkta hikmetler bulunduğu birçok ayette bildiriliyor.
Ahlaki erdemliliğe ulaşmamış, çevresine duyarsız, canlı cansız varlıklara karşı merhametsiz, acıma duygusu olmayan kimseler, Kuran’da cahil ve zalim olarak nitelendiriliyor ve yaratılan varlıklara karşı hassas davranmayan ve zarar verenler ceza ile uyarılıyor.
Özellikle hayvanlar konusunda Cahiliye adetlerini kaldırmaya çalışan Hz. Muhammed, hayvanlara karşı çok merhametli olunması gerektiğini vurgulamıştır. Ayrıca Kuran’da peygamberlerin hayvanlarla ilgili olan kıssalarına yer verilmiş ve bu konuda ne kadar hassas davrandıkları ifade edilmiş...
Örneğin hayvanlarla konuşan Hz. Süleyman’ın karıncaları ezmemek için ordusu gelmeden önce karıncaları uyarması, bu hassasiyetin en güzel örneğidir (Neml suresi 17-19). Yine Kehf suresinde Ashab-ı Kehf’in köpeğinden bahsedilmekte ve bu sadık köpekle kurulan dostluk anlatılmaktadır.
Hiçbir din hayvanlara eziyete müsamaha göstermemiş. Ama ne yazık ki dünyanın her yerinde hoşgörüsüz ve merhametten uzak davranışlara maruz kalmaktalar.
Bu da gösteriyor ki; hayvanlara zalimce davranışlar kişilerin inançlarıyla değil, tamamen kişinin kendisiyle alakalı.
“Allah, yeri canlı yaratıklar için meydana getirmiştir” (Rahman suresi/ 10) ayeti bu durumu açıkça belirtiyor. Hayvanlar, insana yarar sağlamakla birlikte, sadece insanlar için yaratılmış değillerdir. Dolayısıyla onların her birinin yeryüzünde, doğal halleriyle ve doğal ortamlarında yaşama hakları vardır. Hayvanların, değil neslini tüketmeye, doğal yaşam alanlarını daraltmaya ve yaşam koşullarını zorlaştırmaya kimsenin hakkı olmamasına rağmen, hayvanlara yaşatılanlar tam tersidir.
Dini, ahlaki, vicdani, kanuni olarak nereden bakarsanız bakın hayvanların haklarını gasp etmenin, insan haklarını gasp etmekten pek de farkı yok.
Din âlimi değilim, ahkâm kesmek haddime değil tabii ki… Okuduklarımı, öğrendiklerimi sizlerle paylaşmak istedim.
Hz. Muhammed, “Merhamet edene Allah da merhamet eder; siz yerdekine merhamet edin ki, gökteki de size merhamet etsin” (1) buyurmuş.
En’am suresinin 38. Ayetinde; “Yeryüzünde yürüyen hayvanlar ve (gökyüzünde) iki kanadıyla uçan kuşlardan ne varsa, hepsi ancak sizin gibi ümmettir. Biz o kitapta hiç bir şeyi eksik bırakmadık. Nihayet (hepsi) toplanıp Rablerinin huzuruna getirilecekler” buyrulmuş. Bu Ayet-i Kerime'de, yeryüzündeki bütün canlıların insanlar gibi birer tür oldukları, tek hücrelilerden, omurgalılara, sürüngenlerden, ayaklarıyla yürüyenlere ve kanatlarıyla uçanlara kadar bütün canlıların müstakil birer varlık oldukları bildiriliyor…
Allah’ın yarattığı her şey güzeldir ve O’nun engin sevgisiyle yaratılmıştır. Bu gerçek Kur’an-ı Kerim’de şu şekilde ifadesini bulmuştur...
“O ki yarattığı her şeyi güzel yaratmıştır (1)
Hayvanları da O yaratmıştır (2)”
Fazla söze gerek yok aslında…
Saygının olmadığı yerde sevgi, sevginin olmadığı yerde ne saygı ne hoşgörü, ne de insanlık olamıyor sanırım...
Dedik ya ahkâm kesmek gibi bir derdimiz yok. Ama kutsal kitabımızı yorumlayanlar, Cuma günleri hutbe okuyanlar bu konulara uzaktan yakından değinmezlerse bizim de hatırlatmak gibi bir görevimiz vardır. Ve dileğimiz odur ki, bu hutbelerde öbür dünya için yol gösteren din adamlarımız bu dünya için de (dünyanın yaşanası kılınması için de) söylemlerini esirgemesinler…
OZANCA
Soframızda ekmek gibi aş gibi
Bin yıllardır eğilmeyen baş gibi
Leyla’ya Mecnun’a arkadaş gibi
Çölümüzde bu türküler oldukça…