Dün bu sütunlarda
‘Ambulans şoförü ile hastane personelinin şikayeti’ başlıklı bir yazı kaleme almıştım. Şikayetin konusu şuydu:
Hem ambulans şoförlerine, hem de tıbbi müdahalede bulunmayan hastane personeline kişisel koruyucu ekipman dağıtılmasında sıkıntı yaşanıyormuş. Hatta “size koruyucu ekipman verilmesine gerek yok” deniliyormuş.
İşin peşini bırakmadım ve biraz daha araştırma yaptım. Bununla beraber şu bilgilere ulaştım.
Yunus Emre Devlet Hastanesi’nin hasta nakil birimi varmış. Haliyle bu birim hasta taşımakla görevli. Personel ısrarla, “bizim uygun koruyucu ekipmanımız yok, biz de koruyucu ekipman istiyoruz” şeklinde talepte bulunuyormuş. Ancak her defasında “siz öne oturun, hastaya yaklaşmayın ve hastayı gitmesi gereken yere götürün” cevabı alıyorlarmış.
Eskişehir Şehir Hastanesi’nde de hiçbir şoföre koruyucu ekipman verilmediği bilgisine ulaştım.
Benzer sorunların Eskişehir Osmangazi Üniversitesi
Tıp Fakültesinde de yaşandığını öğrendim.
Öte yandan,
112 Acil İl Ambulans Servisi Başhekimliğinin nasıl bir uygulama yöntemi izlediğine ilişkin de soruşturma yaptım ve bununla birlikte öğrendim ki, Başhekimliğin kontrolünde olan ambulanslarda çalışan personele koruyucu ekipman veriliyormuş, yani orada herhangi bir sorun yokmuş.
Bu bölümü kapatırken şu hususa vurgu yapmak istiyorum:
Birinci derece riskli grupta yer alan sağlık çalışanlarına ‘ayırt etmeksizin’ koruyucu ekipman sağlanmalı, idareciler sorumluluk alıp elini taşın altına koymalı.
Vatandaşın ‘fırsatçı’ isyanı
Biraz sonra anlatacağım konuya ilişkin, önceleri, bir iki cılız şikayet almıştım. Ancak son günlerde şikayet sayısı artınca, yetkililerin dikkatine sunma gereği duydum. Şöyle ki…
Eskişehir’de, tanınmış bazı büyük marketler, fahiş fiyat uygulamasına imza atıyorlar!
Bir örnek vereyim: Şikayette bulunan vatandaşlardan biri, Atatürk Bulvarında yer alan Türkiye çapında tanınmış büyük bir marketten alışveriş yapmış. Alışveriş listesinde balık olunca, balık reyonuna yönelmiş. Levreğin kilosu 90 TL yazıyormuş. Ancak aynı kişi bir gün önce aynı marketin balık reyonunda dolaşırken, levreğin kilosunu 80 TL olarak görmüş. Yani bir günde, 10 TL gibi bir fiyat farkı meydana gelmiş. Vatandaş duruma itiraz etmiş, “siz bizi fırsattan istifade edip kazıklıyor musunuz, levrek için 80 TL zaten fazla, üstüne üstlük bir günde 90 TL yapmışsınız” diye de çıkışmış. Bunun üzerine market yetkilisi “itirazınızda haklısınız, size 80 TL’den verelim” demiş.
Vatandaşın yaşadığı olay bu. Bu ve bunun gibi şikayetler üzerine market yöneticilerine diyorum ki:
Vicdanlı olun!
Elinden geldiği kadar denetimleri aksatmamaya gayret gösteren
Eskişehir Ticaret İl Müdürlüğü’ne de, fırsatçıların üzerine biraz daha gitmesini tavsiye ediyorum.
Talimat yukarıdan geldiyse aşağısı ne yapsın?
Dün sabah saatlerinde öğrendik. Eskişehir Valiliği, 10’nun üzerinde çalışanı olan işletmelere bedeli karşılığında maske temin edecekmiş. Odalar, bu uygulamayı, mesaj yoluyla üyelerine bildirdiler. Doğal olarak şöyle bir tepki yükseldi: Maskelerin parayla satışı yasaklanmışken, hele hele ticarethane olan eczaneler ve medikal işi yapan şirketler parayla maske sunamazken, devletin kurumu bunu nasıl yapar?
Sakın yanlış anlaşılmasın; burada eleştirilen konu, Valiliğin bedeli karşılığında işletmelerin maske ihtiyacını karşılaması değil. Bu gayet tabii yapılabilir. Eleştirilen nokta şu: Devlet, kendi aldığı karara aykırı bir işi nasıl yapar? O halde şöyle denmeliydi: Fahiş fiyat uygulamasının ve fırsatçıların önüne geçmek için devletin kurumları dışında hiçbir kişi ve kurum maske satışı yapamaz. İşte böyle bir karar çıkarılsaydı, kimsenin itirazı olmazdı. Şunu da vurgulamak isterim: Tahmin ediyorum ki bu uygulamayı sadece Eskişehir Valiliği yapmıyor, ülke genelinde yapılan bir iş bu. Bu da gösteriyor ki, yukarıdan gelen bir talimat var ve yerel yöneticiler bu talimatı uygulamak zorunda bırakıldı.
Gaye Hoca bir özrü hak etmiyor mu?
O mu dağıtsın, bu mu dağıtsın derken karar verildi. Sağlık Bakanlığı ile Türk Eczacıları Birliği anlaştı: Ücretsiz maskeler, artık, eczaneler aracılığıyla da dağıtılacak!
Bu noktada iki ismin ciddi gayreti oldu.
Bir tanesi, Türk Eczacıları Birliği Merkez Heyeti Üyesi
Yücel Yenilmez. Yenilmez, görevi gereği başından sonuna kadar sürecin içerisindeydi ve daha resmi açıklama yapılmadan müjdeyi verdi, içimize su serpti!
Bir diğer isim de, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr.
Gaye Usluer. Usluer’in etki alanını artık hepimiz biliyoruz. Geniş kitlelerin takip ettiği bir isim. Aynı Usluer, ücretsiz maskelerin eczaneler tarafından dağıtılmasını önerdiği an itibariyle işi politik zemine çekmeye çalışan bazı aklı evveller tarafından oldukça çirkin bir linç kampanyasına maruz kaldı. Deyim yerindeyse hedef tahtasına oturtuldu! Ancak günün sonunda ne oldu? Gaye Hoca haklı çıktı. Aslında akıl haklı çıktı, akıl. Mantık haklı çıktı. Peki, sizce de Gaye Hoca bir özrü hak etmiyor mu?