İlk senin adın geçmişti sohbetlerimizde.
16 Ekim 2010 Cumartesi doğduğum kente geri döndüğüm an itibarı ile, ilk senin adını duymuştum duayen gazeteci yakıştırması ile. Zaten Cumhuriyetten aşina idin sevgili ağabeyim. Ve ne ilginçtir ki yaşam çizgimiz Anadolu Gazetesi’nde kesişti seninle hemen sonrasında. Cumhuriyet değerlerine sımsıkı bağlılığın, yüreğinde Atatürk’e karşı solmayan sevdanla iz bıraktın anında. Ve sana karşı anında saygı duyduğumda, sonsuz bir sevgiyi de besliyordu içerisinde bu saygım.
Önder Baloğlu, güzel bakışlı ağabeyim…
Bugün S’on Kasım!
Yine gösterdin duayenliğini, Mustafa Kemal’ce gözlerini kapattın hayata. Mustafa Kemal’ce aynı günü, On Kasım’ı ve yine onun gibi bir Perşembe gününü seçtin toprağa kavuşma günü olarak…
Bugün S’on Kasım Perşembe. Ve biz seni bu S’on Kasım’da sonsuzluğa uğurluyoruz güzel bakışlı adam!
Önder Ağabeyim…
Sen beni hep sevdin, daima güvendin bana her bakışta kendini gördün biliyorum. Satın alınamayan, kırılmayan, körelmeyen kaleminin aynından bir tane daha olması sana hep umut verdi biliyorum.
Seni asla utandırmayacak, başını asla eğmene neden olmayacak bir kardeşin olarak gördün beni biliyorum. Ve yıllarca her sabah sürdürdüğüm televizyon programlarımı, yârinle yan yana-can cana kaçırmadan izlerdin biliyorum. Yüreğine şifa olurdum biliyorum söylemlerimle, serinlik olurdum. Program bitişi çalardı telefonum, bakardım Önder Baloğlu ismi ekranda. Güller açardı yüzümde, güller açardı yüreğimde. Biliyordum çünkü diyeceklerini, alışkındım; “yüreğime yürek, sesime ses oldun Şinasi” diyeceğini…
Ve sen yanına Amigo Orhan gibi bir çınarı da alıp katılımcı oldun, konuğum oldun programıma güzel bakışlı adam. Seni de diğer konuklarımı karşıladığım gibi ATATÜRK TİŞÖRTÜM ile karşıladım geldiğinizde. Ne sen, ne de Orhan ağabeyim farkında değildiniz bunun son program olacağının! Gerici güruhun “Sarı Öküzü” ısrarla istediğini ben bilsem de sizlere hissettirmeden bitirmiştim bu tarihi programı yine de. Çünkü sen de, Amigo Orhan da yıllar(uzun yıllar) sonra ilk kez ekranlara çıkmayı kabul etmiştiniz. “Bir Mustafa Kemal neferinin programında olmaktan gurur duyuyoruz” demiştiniz canlı yayında ikiniz de. Oysa biliyordum, hissediyordum son programım olduğunu. Sonumu bilsem de “geri adım atarsam namerdim” demişti deli yüreğim her zaman olduğu gibi…
Son programımı bilmiştim de, gel gör ki S’on Kasım olduğunu dillendirememiştim. Her on Kasımda alışkındır bu yürek cam kırıkları ile dolmaya ve kanamaya. Senin de aynı günü seçeceğini dillendirememiştim üstadım. Ziyaretine en son geldiğimde yoğun bakımdaydın, masum bebekler gibi uyuyordun bağlandığın makinenin diğer ucunda. Adını koyamamıştım derin uykunun, bana merhaba demeyişinin, beni görünce sevinmeyişinin. S’on Kasım olduğunun adını koyamamıştım Önder Ağabeyim…
Ben alışkınım on Kasım’larda kanamaya.
Biliyorum bu S’on Kasım’da, seni uğurlarken son hüznümdür bu.
Ve hissediyorum ki talihsiz ülkem artık S’on Kasım’ını yaşıyor.
Ne mutlu sana ardında tek bir leke, şaibe, utanç bırakmadın.
Nicelerinin(parası pulu ile temin edemeyeceği)özeneceği manevi bir miras bıraktın yakınlarına. Beni de bıraktın bir başıma ama benim adım Şinasi koca yürekli adam. Her an bir sürpriz yaparım yeminle, bilirsin huyumu…
SİZİN SESİNİZ
Düşmana Yataklık!
Kırıtmak, lafı uzatmak, birileri alınır mı sorusunun karşılığını umursamak değildir benim tarzım. İnandıklarım uğruna yaşadım bunca yıl ve inandıklarımı haykırdım mertçe her daim…
Bakınız size öncelikle bir blog adresi vereyim!
https://anemourion.blogspot.com.tr/2016/02/blog-post_291.html
Ve yazıma şu soru ile devam edeyim; düşmana yataklık bir anlamda vatan hainliği midir? Bunun sizce karşılığını beklemeden ben kendi yanıtımı vereyim: EVET!
İkisi de birbirini tamamlayan sözcükler ya da değimlerdir. Haydi şimdi bir de empati yeteneğimizi çalıştıralım. Ortadoğu’da kaypak Araplar birbirini yerken Amerika denen katiller ordusu kanlı postalları ile bu coğrafyaya bodoslama daldı değil mi? Peki bu katil askerleri nasıl karşıladı Arap halkları? Zılgıtlar çekerek, çiçekler atarak öyle değil mi? Velev ki aynı sahne bu kutsal topraklarımızda yaşansa sizlerin tavrı da böyle mi olur? Hılilili hılilili zılgıtlarla halaylarla mı karşılarsınız Coni’leri? Sizi bilmem ama adresini verdiğim blogda bazı fotoğraf ve bilgilere ulaşmanız olası. Örneğin sizin sesiniz bölümünde yayınladığım fotoğrafla ilgili bilgide ne yazıyor dikkatle okuyunuz. Eskişehir’de Yunanlılarla işbirliği içerisindeki Anti Kemalist askerler(evet aynen böyle)yazıyor! Bir fotoğraf var ki bunda da bazı köylü kadınları sırtlarında özel sutaşıma aygıtları ile(su askısı) Yunan askerlerine su dağıtıyorlar! Yani kısacası emperyalist gücün askerlerine yataklık ve işbirliği kısacası düşmana yataklık ya da vatan hainliği değil midir? Çok sevgi duyduğum tarihçi akademisyen (Eskişehir’imiz için bir şanstır ama nedense çoğumuz nato mermer nato kefal)Kemal Yakut hocam bu bilgileri inceleyip beni aydınlatırsa; ben de siz saygın okurlarımıza gelecek yazılarımda bilgilendirme yaparım…
OZANCA
sen hep samsun’a mı çıkarsın
ay oğul ay Kemal’im
hele bir de buralara çık hele bir
çık hele bir Kemal’im
yol uzak, hane viran dersen eğer Kemal’im
dilediğin yere çık çık hele bir
çık hele bir Kemal’im!
gör ki ne haldedir “ey Türk gençliğin”
gör ki ne haldedir Bursa’da dediklerin
gör ki ne haldedir bu yurdun efendisi
sen hep samsun’a mı çıkarsın ay oğul ay Kemal’im
…
pamukta tütünde neler dönüyor
demirden petrolden kimler vuruyor
millet ucun ucun akmış gidiyor
benim bu gidişe aklım ermiyor
vahdettin döküntüsü fetva veriyor
…
sen hep böyle heykelde mi durursun
sen hep böyle nutuk’ta mı durursun?
sen hep böyle samsun’a mı çıkarsın ay oğul ay Kemal’im
hele bir de ırgat pazarlarına
hele bir de zindanlara çık hele bir
çık hele bir Kemal’im!
yazın gel güzün gel zemheride gel
zemheri soğuk dersen Kemal’im
azıcık beride gel
gel de anlasınlar sen kimin Kemal’isin
ağanın mı beyin mi beyoğlulun mu
tacirin mi tefecinin mi kompradorun mu
yoksa benim gibi emekçinin mi
gel hele bir, gel hele bir
gel de anlasınlar sen kimin Kemal’isin!
gel de bir gör hele hallerimizi
kimler çalıp çırpar ellerimizi
yunus’lu pir sultan’lı dillerimizi!
sen hep samsun’a mı çıkarsın ay oğul ay Kemal’im
hele bir de her yere çık hele bir
çık hele bir Kemal’im!
çık ki her yer samsun olsun Kemal’im… H.Hüseyin KORKMAZGİL