Milletvekili Jale Nur Süllü, "Türkiye'ye müjdelenen Eskişehir Beylikova Kompleks Cevher Ocağı ve Zenginleştirme Tesisi'nin atık stok maliyeti ve yaratacağı tehlikeleri bilmek istiyoruz" ifadelerinde bulundu.
Milletvekili Jale Nur Süllü, "Türkiye'ye müjdelenen Eskişehir Beylikova Kompleks Cevher Ocağı ve Zenginleştirme Tesisi'nin atık stok maliyeti ve yaratacağı tehlikeleri bilmek istiyoruz" ifadelerinde bulundu. Öncelikle şu "Müjde" kavramını netleştirelim. Müjde denilen şey, yeni ve olumlu bir gelişme olduğu zaman söylenir. Mesela, "Müjde beyefendi oğlunuz (veya kızınız) oldu" diyebilirsiniz. Ancak 50 yaşında oğlu olan bir dedeye, "Müjde dedeciğim 50 sene önce oğlun oldu" diyemezsiniz; el âleme maskara olursunuz sonra... Hükûmetimizin son 10 senedir övünebileceği pek bir icraatı yok. Yokluktan Çevre yoluna yapılacak 2 – 3 metrelik cep yapımlarını bile "Büyük icraat" diye önümüze sürüyorlar. Gerçi "Buna da şükür" demek lazım. En azından ve en nihayetinde Eskişehir'de Çevreyolu diye bir sorun olduğunu kabul etmişler. Bu iş bitiricilik ve süratle önümüzdeki 30 sene içerisinde Kuzey – Güney Çevre Yolu, Alpu – Seyitgazi ve Sarıcakaya yollarını da tamamlarlar inşallah. Ne demişler? "Hedef 2053..." o da olmadı 2071... Anlaşıldığı kadarıyla son zamanlarda icraat fakiri "Asrın en büyük" hükûmetimiz, eski madenleri müjdeliyor. Sırada ne var, "Eskişehir'de lületaşı diye bir maden bulduk" mu diyecekler? Her neyse... Eskişehir – Afyonkarahisar ve Kütahya üçgeninin, toryum mineralleri açısından zengin olduğunu bize ilkokuldayken zaten öğretmişlerdi. Beylikova'nın da bu madenler açısından zengin olduğunu sağır sultanlar bile biliyor. Yani ortada Allah'ın bize bahşettiği, ama yeni keşfedilen bir şey yok. Gelelim toryumun ne olduğuna... Eskişehir'in doğusunda 1960'lı yıllarda uranyum ararken keşfedilen toryum nükleer teknolojide kullanılıyor. Şimdi bizim yapacağımız, bu zaten bilinen toryum yataklarını işletmek. Toryumu toprağın üzerine çıkartmak. Yani toprağın altında bulunan ve o şekliyle hiçbir işe yaramayan hazineleri milli servete katmak. Elbette hayırlı bir gelişme. Ancak ortada bir şey yok. Yani 1960'lardan beri bilinen ama çeşitli sebeplerle çıkartılamayan toryumu çıkartmaya başlamadık. Sadece "Çıkartacağız" diyoruz. Yani işin özeti, bol miktarda laf salatası yapıp "YapıCAZZZ, EdiCEEZZZ, ÇıkartaCAAAZ" diyerek caz yapıyoruz. Anlaşıldığı kadarıyla 20 senelik iktidarımızın aklına, toryumu çıkartmak yeni gelmiş. Tam da seçimlerden önce. Artık "Caz yapmayı" bıraksak da, iş yapsak nasıl olur acaba? Bu arada toryum yataklarıyla ilgili bazı önyargılar olduğunu da görüyoruz. Toryum nükleer teknolojide tullanılmasına karşın, etrafa radyasyon yaymaz. Saflaştırma ve zenginleştirme tesislerinden geçtikten sonra nükleer teknolojide kullanılır. Topraktan çıktığı haliyle toryum madeni, cebinizde taşıdığınız telefondan daha az radyasyon yayar. Yani çevresel bir tehlikesi yoktur. Elbette maden çalışmalarının çevresel başka etkileri de var. Nitekim CHP Milletvekili Jale Nur Süllü de bu konulara değinmiş. "Beylikova Kompleks Cevher Hazırlama Tesisi'nin Kızılcaören Göleti'nin sulama alanının içinde yer alması, bir Eskişehirli olarak uykularımı kaçırıyor" diyen Süllü'ye katılmamak elde değil. ÇED raporunda sülfürik asit kullanımı hakkında görüş bildirilmediği, madenlerin tarım alanlarına yapacağı olası zararları da unutmayalım. Bütün bunları değerlendirmek lazım. Özetlemek gerekirse Sayın Süllü'nün radyasyon tehlikesi hâriç taşıdığı endişelere ben de katılıyorum. Ancak ve öte yandan çevreye duyarlı madencilik yapmak mümkün. Toryum stratejik bir maden ve milletçe çevreye zarar vermeden iyi paralar kazanabiliriz. İnşallah yetkililerimiz kedi olalı bir fare tutar da, bu madenlerin işletildiğini de dünya gözüyle görürüz. Yeter ki bu proje de lafta kalmasın. Elektrikli traktör, yerli yolcu uçağı gibi saçma sapan masalların arasına karışmasın. Artık boş laflar bırakılsın ve icraat yapılsın...