Osmanım olmak

Osmanım olmak

14 Ağustos 2013 14:25
A
a
Sütiş Eskişehir
Görüşler
Osmanım olmak
 
Bu ülkede..
"Öfke bir sanattır..."
Yeri geldiğinde dümdüz gidin..
"Küfür de öyle..."
Ama öyle bir yenisi içimize yerleştiriliyor ki..
Bırakın sanatı..
"Meslek haline geliyor!"
Gizli tanıkla başladılar, sonra "Osmanım" deyip salıverdiler...
Sıkıysa "Önderim" deyin!"
Ne "yıldız" kalır, ne "rütbe!.."
…….
Gizli-mizli tuttu "tanık" olayı...
Kanada’daki "sahte haham"a kadar sardı çevremizi…
Adı açık artık..
"Muhbir..."
Ama saygın bir meslek!
Artık öyle "155"i arayacaksın, ihbar mektubu yazacaksın, karakola, savcılığa gidip ifade vereceksin.. Yok öyle şeyler!
“İçin rahat olacak...”
Muhbirliğe özenen vatandaşlarımızın bu hayali gerçek olmak üzere...
"Sırdaş Polis İhbar Noktası" denilen proje yakında yaşama geçecek... Mahallelerde taksi çağırma zili gibi ihbar kutuları kurulacak...
İstediğinizi ihbar edin...
Ev sahibi kiraya zam mı istedi?
"Kızı Gezi’ye çıktı" deyin yeter!
Komşunuz her gün baklava-börek mi yiyor?
"Parayı nerden buluyon” deyin bitti!
Bakkal veresiyeyi mi kesti?
"Vergi kaçırıyor" deyin yetti!..
Kimse size "aslı yoktur" deyip hesap soramayacak...
En temizi de..
"Tencere-tavayla başımızı ütülüyor" diye yazıp atın kutuya…
"Ayıklasın pirincini komşunuz!..”
…….
Geçenlerde "Miyase İlknur" dile getirmişti:
"Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük muhbiri olarak bilinen McCarthy, Türklerin bu projesini görse hırsından çatlardı!..”
Peki, hani meslekti?
Karşılığı nerde?
Yapmayın!
“Osmanım olmak kolay mı!..”
 
Evet, Eskişehir’de savcılar var…
 
Eskişehir Cumhuriyet Başsavcıları ile hep uzaktan tanıştık...
Kimbilir kaç savcı gördük?
Kimi babacan, kimi sevecen, kimi de otoriter yapıdaydı...
Üçünü birlikte yürüten de vardı...
12 Eylül öncesinde bir gün cezaevi içerideki mahkumlar tarafından ele geçirilmişti...
Hem de nasıl?
"Başsavcıyı rehin alarak..."
Rahmetli "İsmet Saltan"dı bu savcı...
O günlerde TRT Eskişehir temsilcisi olarak görev yapıyorduk...
Mahkumlar demişler ki, "İşgale son vermek için bir koşulumuz var":
"TRT buraya gelecek..."
Gittik, çekim yaptık, mahkumlar konuştu ve o gece TRT’de yayınlandı,..
Olay da tatlıya bağlandı...
Sonrasında da yine Başsavcılar, "Cengiz Ç.etin” ve “Uğur İbrahimhakkıoğlu" ile de acı-tatlı anılarımız olmuştu…
Hele Uğur Bey’le...
Karşılıklı fikir alışverişlerimizi, bilgiye dönüştürüp kitaplarımız da bile dile getirdik...
Şu andaki savcı "Orhan Çetingül"le henüz tanışmadık...
Ama "Ali İsmail Kormaz" olayı ile ilgili, son duruşu ve açıklamaları önce hukuka, sonra Eskişehir'e çok yakıştı... Soruşturmayı yürüten "Savcı Hasan Gönen"in çalışmaları da tuz biber olmuştu…
Hitler döneminde tarihe geçmiş sözdür:
"Berlin'de savcılar var..."
"Eskişehir'de de öyle..."
 
 
Bir balık ve kavgalısı
 
Artık şişelerin üzerine de "öldürür" yazacaklar ya, balıklar ağlıyor!..
Balık mideye inince bir süre beklermiş ve eğer peşinden "rakı" gelmezse, "Beni acaba hangi hayvan yedi?" diye merak edermiş...
Bunun için bir balık, kavgalı olduğu bir başka balığa şöyle beddua edermiş:
"Rakısız, rokasız gidersin inşallah!"
 
 
Shaw’ın hediye kitabı
Bernard Shaw, uğradığı kitapçı dükkanında kitapları karıştırırken kendi kitaplarından birini görür. Fiyatı yeni baskısından düşüktür.
Kitabın kapağını açınca içinde kendi el yazısını görür:
"Sevgili dostuma hürmetlerimle... B.Shaw.."
Hemen kitabı satın alır ve şu cümleyi ekler:
"Hürmetlerimi tekrarlarım.. Bernard Shaw..."
Ve kitabı hediye ettiği kişiye tekrar gönderir...
 
Günün Şiiri
Güneşin öfkesi
 
Uzanır elleri düşüncelerimizin ellerinize
Mor yoncalar arasından kuşkulu
Ahşap yoksulluğumuz tüterken bacalarda
Bozguna uğradık, bir kez, uzatın antenlerinizi
Uyumuşluğu aklın, yüz binlerce el
Yüz binlerce ağız
Unut istersen bu yenilgiyi, sonrasızlığı
Tellerde bir ezgi duyulur, bir uyku süresiz
Aydınlığın geçtiği yerde sen, orada kal
Çiçekler açsın bastığın yerde
Uzansın aklın dalları aydınlığa
Güneşin öfkesi üstünde...
Abdullah Edip Çitçi (Varlık-1968)
 
Günün Biberi
Gülen hareketi ile AKP farklı kaynaklardan, kulvarlardan geldi, gelişti, büyüdü.
Yani..
"bBirbirleriyle bütünleşmesi çok zor iki ayrı gövde..."
Orhan Bursalı
 
Günün Biberi
"Ceza davaları hukuk davalarına benzemez, delil yoksa yorumla karar verilmez" derlerdi de inanırdık. Son kararları gördükten sonra anladık ki yanlış yapmışız...
Orhan Erinç
 
Ben deyrum kulağu, o deyur ayağu
 
Lazın biri, sabahın köründe elinde keser, köprünün alt tarafını yontuyormuş. O sırada oradan geçen Kaymakam durumu fark edip seslenmiş:
"Be adam, ne yapıyorsun orada? Milli servet o köprü..."
Adam , "Kaymakam Bey hiç sorma... Ben her sabah eşeğumla bu çöprünün altından geçeyrum. Eşeğumun iki kulağı da çöprünün altına değeyur. İşte o kısmı yontayrum" diye yanıt vermiş.
"Hay Allah! Be adam" demiş Kaymakam:
"Madem öyle bir durum var. Toprağı kazsana..."
Adam Kaymakam’a dik dik baktıktan sonra yanındaki arkadaşına dönmüş:
"Ula ne deyur bu? Bir de kaymakam olmuş daaa! Ben deyrum ona kulağu, o deyur bana ayağu!.."'
 
Kim oy verir ki!
Adamın biri belediye seçimlerinde adaylık koymaya karar vermiş. Karısı küplere binmiş:
"Çıldırdın mı sen? Sana kim oy verir benden başka?"
Görürüz" demiş adam. Seçimler yapılmış, sandıklar açılmış ve bizimkine üç oy çıkmış. Bunu duyan karısı, "Hain alçak!" diye bağırmış:
"Biliyordum beni aldattığını!"
 
 
Günün Sorusu
Dudağının üstünde "ben" olan bir kadın "Cindy Crawford”a benzetillrken, bir erkek nedense hep "İzzet, Altınmeşe”ye benzetilir.
"Hani eşitlik? Nerde, nerdeee?"
Balthör
 
 
Günün Sözü
Evlendikten sonra erkek ve kadın yazı-tura gibidir, asla yüz yüze gelmezler.
Ancak hep beraberdirler.
Hemant Joshi
 
Günün İncisi
Kıvırma eylemi sadece kalçada "şık" durur, karakterinizde taşımayınız.
 
Günün Balı
Edep, sefahatin en ince tanımıdır.
Çünkü duyguların iki yüzlülüğünü taçlandırır.
Maurice Dekobra
 
 
 
 
Şahin Erden Kuyumculuk
1000
icon

Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...

Bu Eskişehir haberi ilginizi çekebilir! İlginç Eskişehir haberi