Anadolu Üniversitesi Rektörü’nün istifa etmesi, kamuoyuna bomba gibi düştü. Öncelikle söz konusu istifanın göstermelik bir istifa olduğunu düşünüyorum. Neden mi? Çünkü ortada sıradan bir istifada olmayacak çok sayıda ayrıntı var.
Anadolu Üniversitesi Rektörü’nün istifa etmesi, kamuoyuna bomba gibi düştü. Öncelikle söz konusu istifanın göstermelik bir istifa olduğunu düşünüyorum. Neden mi? Çünkü ortada sıradan bir istifada olmayacak çok sayıda ayrıntı var.
Mesela Sayın Erdal’ın istifa ettiğinin açıklanmasından henüz bir gün önce kendisiyle bir televizyon söyleşisi gerçekleştirmiştik. Meslektaşım Anıl Aksoy’la birlikte sunduğumuz programda Fuat Erdal’ın hiç de istifa edecek gibi görünmediği ortadaydı.
Kendisi bize yeni eğitim sezonunda neler yapacağını heyecanlı bir şekilde anlatmıştı.
Kaldı ki bu röportajı canlı yayında yapma teklifimizi de “O saatte akademik toplantılarım var” diyerek, bizleri bant yayın yapmaya ikna etmişti.
İstifa edecek birisi, bir gün öncesinde böyle yoğun bir program sürdürür mü hiç?
Ayrıca Sayın Erdal’ın istifa ettiği günün sabahında birkaç toplantıya katıldığını da biliyoruz. Sabah programı yoğun olan Profesör Fuat Erdal, öğlen yemeğini de boş bırakmamış, yemekli bir toplantıyla kendisine ait bu dinlenme döneminde bile çalışmasını sürdürmüş.
Ne olduysa olmuş, öğleden sonra olmuş?
Şimdi adını koyalım. Hükümetimiz döneminde rektörlerin seçilmesi sistemi kaldırıldı. 12 Eylül zamanında bile sürdürülen demokratik seçimlerin yerine Cumhurbaşkanlığı kararnameleri aldı.
Dolayısıyla Saray’dan gelen emirle atanan Fuat Erdal’ın yine saraydan gelen bir emirle görevden alınmasında şaşılacak bir şey yok.
Şaşılacak şey Sayın Erdal’ın daha 1 ay önce, yani 24 Temmuz’da Cumhurbaşkanı’nın imzasıyla yeniden rektör atanması.
Bu kadar kısa sürede ne oldu da Fuat Erdal’ın yıldızı söndü?
Burada asıl önemli olan konu, artık devletin aldığı kararların ciddiyetten uzaklaşmaya başlamış olması.
Koskoca Anadolu Üniversitesi Rektörünü atıyorsunuz ve kararınız 1 ay içerisinde garip bir şekilde değiştiriliyor. Halbuki biz, devletin aldığı kararların kılı kırk yararak alındığını düşünürdük. Demek ki öyle değilmiş. Demek ki Ankara veya Eskişehir’de kapalı kapılar arkasındaki ayak oyunları, devletin aldığı kararları etkiliyormuş.