Efendim tutturmuşlar rektör nereli? Bu bizim Barış Manço’nun şarkısını andırıyor. Hani var ya memleketin nere olduğunu sorduğu. Oldum olası bizde hep sorular yeni tanıştığımıza
Hemşerim memleket nere?
Efendim tutturmuşlar rektör nereli? Bu bizim Barış Manço’nun şarkısını andırıyor. Hani var ya memleketin nere olduğunu sorduğu. Oldum olası bizde hep sorular yeni tanıştığımıza.
Hemşerim memleket nere?
Şimdi bu soru yeni atanan rektörlere de gittikleri yeni üniversite kentlerinde sorulmakta…
Bana sorarsanız, nereli olduğunu sormak bile üniversiter ve akademik olmadığımızı gösterir.
Bu durum, üniversitelerin taşralaştığını ve düzeylerinin düştüğünü gösterir. Rektörlerin nereli olduğu değil; akademik, adil ve objektif olup olmadıkları sorundur. İnanın son yıllarda kamuoyunda bunun nice kötü örneklerini gördük ve daha nicelerini göreceğiz gibi…
Şöyle diyelim bırakınız rektörler nereli olursa olsunlar ama akademik, etik değerlere ve üniversitelere yakışır olsunlar…
* * *
Meslek lisesi memleket meselesi
Son dönemde yaygın görüş. Salgın döneminde meslek liselerinin önemini gördük. Ne yazık ki o liseleri imam hatip lisesi ve türban tartışmalarının içinde arada ite kalka hiçe saymıştık. O yaşanılan süreç ve sonrasında meslek liselerini tümden akıldan çıkardık. Ta ki koronavirüs dönemi gelene kadar… Salgın süreci bize öğretti ki meslek lisesi memleket meselesidir. Görünen o ki tıpkı Batı gibi ortaöğretimi ‘iyi’ ve akılcı kurgulamalıyız. Meslek liselerinin yükseköğretime geçişte pozitif ayrımcılığa ihtiyaçı vardır.
Meslek liselerinde bir ihtiyaç daha var
Her meslek lisesinin Sırrı Kabadayı gibi müdürlere ihtiyacı var…
Söylemek benden değerlendirme ve takdir sizden!
* * *
Neden gazetede yazıyorum?
Öncelikle akademik yazılar hiç mi hiç okunmuyor desek yalan olmaz… Eh biraz akademisyenler okurlarsa okurlar. Kuşkusuz akademik yazılar daha güvenli; kuşkusuz daha nitelikli ama bir o kadar sıkıcı gibi…
Çözüm orada öğrendiklerimi nasıl daha geniş kitlelere aktarabilirim…
Ayrıca gazetecileri ve gazeteleri demokrasinin vazgeçilmez unsuru görmekteyim…
Onca alavere dalavereye rağmen çok seslilik güzel şey be kardeşim…
Yani bir bakıma bir yandan akademik bir yandan güncel olmaya çalışmak ‘iyi’ doğru ve güzel yazmak istiyorum.
İbrahim Gerede Öğretmeninim ifadesiyle yaşamın her alanında dünü bugüne, bugünü yarına bağlayabilmek için… bilimin doğruluğu, demokrasinin iyiliği ve sanattın güzelliğiyle…
* * *
Gazetelerde eğitim nasıl işleniyor?
Oldum olası gazete yazılarına ilgi duyarım. Yükseköğretimde öğrenciliğimde bu ilgim iyice arttı. Bir ara amatörce yerel gazetede ‘eccik’ çiziktirmeye çalışmıştım. Hele hele sonraları Abbas Güçlü’nün eğitim yazıları ilgili daha da artırmıştı. Bunu yerel gazetelerde eğitim çalışmalarımla akademik dünyaya aktarmaya çalışmıştım. Bu ilgim hiç mi hiç azalmadı. Bakın ne iş çevirdim! Kanılarım görüşlerim neler!
Gazete yazıları akademik yazılardan kuşkusuz farklı…
Gazete yazıları bilgi, gözlem, kanı ve algı ağırlıklı… Akademik yazılar nesnel bulgulara dayalı ve disiplinli…
Gazete yazıları gazetesine göre referanslara dayalı. Soldan sağa ortadan Kuzeye Güneye Doğuya Batıya… Akademik yazılar kurallara, ilke yöntem ve tekniklere dayalı olması temel alınmakta …
İki tür yazı biçemi görüyorum gazetelerde. Birinci grup genelde akademik kökenli yazarlar. Akademik etik ilkelere bağlı ancak güncelle birleştirmeyi amaçlıyor.
İkinci grup gazetenin referanslarına göre daha çok politik odaklı yazılar bunların kimileri çığırından çıkmış fırkacı fıkracılar rolü üstelenmiş gibi.
* * *
Kemal Sunal veya İnek Şaban’ı neleriyle anımsıyoruz?
3 Temmuz Kemal Sunal’ın ölüm yıldönümüydü. Bir kere daha bu unutulmaz değerimizi rahmet, saygı ve özlemle andık. Neleri vardı neleri!
Dillere destan nice filmleri…
Hababam Sınıfı’ndaki unutulmaz İnek Şaban tiplemesi…
Yoksulların yanında bir yaman Don Kişot…
Konuları politikleştirmeden kendi doğası içinde sosyal mesaj verişinin iyi bir örneği…
Mahmut Hoca öğrenci ilişkisi ile döneminin sevilmeyenleri olan okul müdürlerini için şefkat ve baba algısı yaratmasıyla…
* * *
Baro maro eğitim meğitim
Bir süredir baroları tartışıyor toplum. Malum barolara ilişkin görüşler farklı. İki farklı grup var denilebilir. Barolarda temsil adaletli değil o halde baroların yasası değiştirilmeli. Ancak sorun sadece orada olmadığı görülüyor. Tartışıldıkça durum farklılaşıyor. İşin akademikçe yönünü vurgulayalım.
Eğitim istendik davranış değiştirme uğraşıdır. Peki istendik davranış nedir ve neye göre belirlenecektir? Özel yaşam için bir diyeceğimiz olmayabilir. Kamusal yaşamda istendik davranışların için ölçütün demokratik, akılcı ve pragmatik olması gerektiği açıktır. Bunu sağlamak eğitimde hukuku egemen kılmakla olanaklıdır. Ülkede hukuku egemen kılmanın yolu adaletli bir yargı işleyişi kurmaktır. Adaletli yargının iddia makamı, hakem ve savunma olmak üzere üç ayağı vardır. Öte yandan savunmanın güçlü olması güçlü barolarla olanaklıdır.
İşin özü şudur!
Unutmamak gerekir hukuk ve adalet olmadığı yerde üniversite özerklik endeks puanı düşer, eğitim değer ve nitelik yirtirir…
Özcesi barolar maro olursa eğitim iyice meğitim olur.
En iyi arkadaşım Hazım ile Kazım hukuk bir gün hepimize lazım!