Nebil Köken ülkemizin acı gerçeklerine son derece duyarlı asker kökenli bir hemşehrimizdir. Dünkü köşe yazımla ilgili yorum ve görüşlerini siz saygın okurlarımızla paylaşayım izninizle…
***
Şinasi Bey, on başlık altında yazdıklarınıza imzamı atıp paylaşıyorum.
Ve inşallah bundan sonraki yazılarınızda, özellikle CHP ve MHP tabanının, kendi lider kadrolarına baş kaldırıp, yeni bir oluşum için bir araya gelme olasılıkları konusundaki düşüncelerinizi (ve elbette farklı bir düşünceniz de olsa) yansıtmanızı bekliyorum. Umutlar bir başka bahara kalmadan!
***
Ne güzel yorumlamış değil mi? Aslında paragrafının sonundaki cümlesini köşe yazıma başlık atmayı düşünmedim de değil.
“Umutlar bir başka bahara kalmadan” demiş Nebil Bey.
Yüreğimi hatta hayatımı ortaya koydum bu uğurda desem, abartmış olmam. Umutlar bir başka bahara kalmasın diyerek, torunlarımız mezar taşlarımıza tükürmesin diyerek elimden geleni ardıma koymadım şu ana dek inanın. Beni gerek televizyonlarda yapmış olduğum programlarımdan, gerek köşe yazılarımdan takip eden namuslu ve duyarlı insanlar bu konuda zerre abartı yapmadığımı gayet iyi bilirler. Mikrofonumla, kalemimle ve yüreğimle Cumhuriyet değerlerimizin talan edilmemesi uğruna; Atatürk devrimlerinin sürekliliği uğruna erkten zerre kadar korkmadan yoluma devam ettim ve edeceğim…
Sayın Nebil Köken MHP’ye yakın bir yurttaşımız. Bu benim tamamen gözlemlerim ve onunla kısa sohbetlerimden vardığım bir sonuçtur. Bunu neden yazdığımı da hemen açıklayayım. Çünkü artık bu karamsar tabloda CHP-MHP ve hatta meclis dışındaki parti VP hiç fark etmiyor. Cumhuriyetin devamından-bölünmez bütünlükten yana olduğunu söyleyen hiçbir partiyi umut olarak görmüyor artık toplumun büyük bir bölümü. Nice köşe yazımda yerden yere vurduğum, lakin yüzleri zerre kadar kızarmayan tabela partilerinin tuzluklarını saymaya gerek bile görmüyorum zaten!
Evet, Anadolu topraklarında; muhalefet gösteren kitleler için UMUT adına hiçbir partinin olmadığını maalesef çok net gözlemlemekteyim. Zaten yıllardır bu doğrultuda yazdıklarım yüzünden de on birinci köy aramaktayım kendime (onuncusuna Bekir Coşkun yerleşti)…
Hele ki Ekmeleddin dayatmalarına, “tıpış tıpış gidip oy atacaksınız” diyerek tüy diken yeni cehape’ye karşı yazmış olduğum hiçbir köşe yazıma tek bir yanıt veremeyenlerin, bu topluma umut olacaklarına asla ve asla inanmıyorum. Atatürksüz bir CHP’nin bu topraklarda alabileceği oy oranı yüzde yirmi beşi geçerse altmış yıllık ömrümü boşa yaşadım diyerek kentin ortasında herkesten özür dilerim saygın okurlarımız! Bunun adı büyük konuşmak değil, bunun adı inanarak ve içten konuşmak sadece. Yüreği yeten (merkezi veya yerel yönetimden) her kim olursa olsun kitleler önünde bunun münazarasını yapmaya da hazırım…
Nebil Bey diyor ki; özellikle CHP ve MHP tabanının, kendi lider kadrolarına baş kaldırıp, yeni bir oluşum için bir araya gelme olasılıkları nedir? Bu sorusuna Eskişehir CHP’de etkin bir isim olan Ersin Ertürk’ün köşe yazıma yaptığı yorumunu paylaşarak yanıt arayalım isterseniz…
***
Sevgili dost, değerlendirmelerine katılıyorum. Yeni CHP ve tavrı ile ilgili sayfamda birçok değerlendirme yaptım. Bunlardan bazıları da “hoş geldin başkanlık”, “algıda çaresizlik ve CHP'nin tavrı” idi.
CHP'nin sorunu Kılıçdaroğlu gitsin, başkası gelsin sorunu değildir. Sorun ideoloji ve örgütlenme sorunudur. Bu günkü yapısı ile iktidar olma ya da oyunu artırma olasılığı yoktur. Bu nedenle ülkenin yaşadığı Belirsiz Dönem diye tanımladığımız bu dönem İslam üzerinden yapılan operasyonlar dönemidir. Yani adı koyulmamış dönemin, İslam coğrafyasındaki projesinin devamıdır. Önemli olan CHP'nin buna karşı takındığı tavırdır. Ya bu projenin bir ayağı olmaya devam edecektir. Ya da Devrimci Dönem (kurucu dönem) Türkiye’sindeki gibi kurucu felsefeye sahip çıkacaktır.
Bu da CHP'nin son şansıdır. Sevgiyle ve dostlukla kalın.
***
Atatürk’ümüzün partisi olan CHP’de birleşilsin istedim daima.
En güven veremediği dönemlerde dahi kitlelerin bu partide çoğalmasını arzuladım. Çünkü ayrışarak, bölünerek emperyalist oyunlara hizmet edildiğini iyi bilenlerdenim. Ve asırlık bir çınar olarak gördüğüm CHP bir kitle partisi olma özelliğini sürdürdüğü için yine de (her hatasına karşın) burayı adres olarak gösterdim.
Ta ki Ekmeleddin tarihi ayıplarına dek. Bu süreçten sonra zaten doğruları söylemek adına vicdanımın sesinden gayrı hiç kimseyi dinlemedim. Bu ayıplarını (kapalı kapılar ardında dönenleri) bir özeleştiri olarak halkı ile paylaşamayan bir partiyi nasıl adres gösterebilirim ki kitlelere? Kapalı kapılar dedim farkında mısınız? CHP kendi içerisinde bir anket yaptırdı kimler anımsar? Ve bu ankette Cumhurbaşkanlığına aday kimi gösterelim sorusunun karşılığında Yılmaz Büyükerşen ismi çıkmıştı, peki sonra ne oldu? İşte kapalı kapılar ardı burada devreye girdi. Uğur Mumcu’nun Rabıta kitabında adı geçen Ekmeleddin İhsanoğlu pat diye aday gösterildi. Kimler devreye girdi ve neden önemsenmedi anketin sonucu? İşte İslamcı örgütleri anlattığı Rabıta kitabının 188-189. sayfalarında İhsanoğlu'nu anlattığı o kısım: Önce fetva sağlanıyor, sonra da Müslüman yurttaşların paraları İslamcı kuruluşlarda toplanıyor. İlim Yayma Cemiyeti üyesi ve Aydınlar Ocağı eski Genel Başkanlarından Prof. Salih Tuğ’un da yönetimde görev aldığı bir başka vakıf da İslami İlimler Araştırma Vakfı’dır. Bu vakfın Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Ali Özek’tir. Doç. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu, Prof. Dr. Asal Ataseven de vakfın yönetim kurulunda görevlidirler… Böyle devam ediyor rahmetlik Uğur Mumcu’nun tespitleri. Şimdi bir kez daha söyleyip net bir tespitimin tekrarını yazayım. Bu millet yeni cehape’ye hevesli değil kardeşim. Atatürk devrimlerini yeniden rayına koyacak, “Atatürk’ün Partisi” sıfatını hak edecek bir CHP istiyor bunu anlayamadınız mı daha? Sağ geleneğin artıklarını parti yönetimine doldurarak sağ oyları alacağını sananlar, yüz seçime de girse yanılıp kaba etlerinin üzerine otururlar bunu anlamadınız mı daha? Daha hala Yenikapı ruhunu tartışan güzide(!) yöneticiler; Cumhuriyet Ruhu dışında hiçbir ruhun bu toplumda umut olamayacağını anlayamadınız mı hala? Boşa kürek çekerek bu toplumu umutsuzluk batağına attığınızı biz anladık da, siz anlayamadınız mı hala?
Devlet Bahçeli yönetimindeki MHP için düşüncelerimi dünkü yazımda yazsam da bir kez daha vurgulayayım; partisini barajın altında ikinci kez bırakarak boğulmasına vesile olup tarihe geçeceği kanısındayım…