Ünlü İngiliz yazar, düşünür “William Shakespeare”in “Hamlet” adlı eserini bile gölgede bırakacak kadar yaygın bir sözdür “Olmak ya da olmamak”…
Edebiyat Dünyasından yaşamın hemen her alanına yayılan ve bir anlamda varoluşu ifade eden simgesel bir sözcüktür…
İşte Çarşamba günü Eskişehirspor için tam anlamıyla bir “Olmak ya da olmamak” mücadelesi oldu. Son derece zorlu geçen maç “Ziraat Türkiye Kupası”nda da varoluş karşılaşmasıydı…
49 Yıllık ezeli rekabetin son maçını soluklarımızı tutarak izledik. Bir tarafta arka arkaya aldığı farklı galibiyetlerin özgüveniyle son derece diri ve savaşçı bir Bursa, diğer tarafta kazanmaktan başka seçeneği olmayan Eskişehirspor…
“N’Diaye” ile hafta arasında anlaşarak yolların ayrılması,“Tarık Çamdal” ile yaşanan transfer krizinin çözülmesi, “Akaminko”nun cezasını tamamlayıp savunmanın göbeğinde yeniden güven vermesi takımın son maçlarda bozulan balânsına yapılan ayar gibiydi…
Alınacak bir galibiyet, futbolcu ve Yönetimin üzerindeki kara bulutları dağıtacak en azından iki maçta yenilen 7 golün taraftar üzerinde yarattığı tahribatın yaraları sarılacaktı…
Eskişehirspor, o büyük mazisine yakışan şekilde tribünleri dolduran taraftarın ve “Bando ESES”in müthiş desteğiyle oyuna başladı. Maçın henüz başlarında “Ferhat Kiraz”ın “Akaminko”ya yaptığı kasti hareketle oyun dışı kalması Bursaspor’un gardını düşürüyordu…
Eskişehirspor’un, oyunun büyük bir bölümünde çok üstün ve baskılı oynaması, Bursa forvetlerinin ciddi anlamda tek gol girişiminde bile bulunamaması, “Boffin” in yokluğunu dahi hissettirmedi…
Bunaltıcı baskıya rağmen gol umutlarını boşa çıkarmayı adet edinen “Bienvenü, Kamara ve Necati Ateş” Bursa savunması karşısında yine bir varlık gösteremeyince 89’ ncu dakikada “Serkan Çınar”ın tartışılan penaltısı imdada yetişiyordu…
Nefeslerin tutulduğu anda “Jorquera”nın usta ayakları Bursaspor ağlarını havalandırıyor ve Bursa’nın psikolojik hegemonyasıda son buluyordu…
Alınan bu anlamlı galibiyet takım üzerindeki stres bulutlarını dağıtıyor, Kupa yolunu aydınlatıyor, ancak pırıl pırıl güneşli bir hava için bir galibiyet daha gerekiyordu…
Örneğin, yarın akşam Fenerbahçe karşısında alınacak bir zafer gibi…