Olmadı olmadı olmayacak, her maç umutlarımız ümitlerimiz tükenmekte yara derinleşmekte; maalesef hastanın beyin ölümü gerçekleşti. Bir ışık bir belirti bir hayat öpücüğü beklediğimiz Osmanlı maçında yine hüsranla ayrılmak zorunda kaldık.
Bir savaşı kaybettiğinizi veya kazandığınızı komutanın verdiği izlenimden anlarsınız. Ülke işgal altında, ordular dağıtılmış, açlık sefalet hastalık kol geziyor. Savaşacak top yok tüfek yok, Yok oğlu yok. Sarı saçlı mavi gözlü bir adam çıkıyor, geldikleri gibi giderler diyor. Kurtuluş savaşını başlatıyor. Bakışlarıyla duruşuyla çalışmasıyla, verdiği umutla eğilmeden bükülmeden, eylemleri ve söylemleriyle herkesi bir araya getirmeyi başarıyor. Vatanı düşman işgalinden kurtarıyor. Şimdi bizler onun kurduğu ülkede, onun sayesinde özgürce yaşayabiliyoruz. Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ü saygı ve özlemle anıyoruz.
Eskişehirspor aldığı olumsuz sonuçlardan sonra takımın başına kurtarıcı ve takımı düzlüğe çıkarması için Sayın İsmail Kartal’ı getirdi. Umutlandık Türk antrenör ile öyle ya da böyle takım derlenir toparlanır puan ya da puanlar alır diye düşündük. Geldiğinde verdiğin demeçler bizleri biraz daha umutlandırmıştı. Mesela eldeki oyuncu kadrosuna göre oyun sistemini belirleyeceğim demenden bu iş olur dedik. Allah aşkına sen bu takıma ne oynatıyorsun. Takımda oyun disiplini yok. Sistemsizlik sistem olmuş. Takımın iskeletini oluşturamadın, her maç ayrı kadro. Oyuncu değişiklikleri yerinde değil. Takımın özgüveni yok, doğru peki sen ne iş yaparsın? Özgüveni, takımı olumsuz eleştirerek mi kazandıracaksın. Başta senin kendine güvenin yok. Gardın düşük, ellerin hep cepte, kafan hep önde teslimiyetçi bir tavır içindesin. Bir antrenör elindeki kadro için olumsuz konuşursa bir sonraki maça nasıl motive edecek. Osmanlı maçı sonrasındaki açıklamanla resmen tüy diktin. Anlaşıldı ki seninle bu takımın puan alması mucizelere kalmış. Bence hiç zorlama. Çünkü sen savaşa gidilecek komutan asla değilsin.