Yıllar da geçse bazı yazılarınız anlamından hiçbir şey yitirmiyor!
Çoğu buz üzerine yazılan yazılar olsa da, istisna yazıların uzun yıllar sonra kayda değer olduğunu gözlemleyebiliyorsunuz…
***
Aziz Nesin üstadın dediği bir gerçeği anımsatarak yazıma başlamak istedim bu gün. ‘Her dört kişiden beşi şairdir benim ülkem insanının’ der. Şiir yazmak en kolay iş gelir gerçekten de bizim insanımıza. Herkes potansiyel bir şairdir adeta! Askerde yazarız, aşk acısında yazarız, ayrılıklarda yazarız ha babam de babam yazarız! Yani kısacası biz her an her yerde ve her durumda yazarız bu şiiri... Lakin bir de gerçeklerin gözü ile bakacak olursak durum hiç de öyle değildir. Ülkemde sanıldığı gibi herkes şair değildir, olamaz da. Antolojilerde şair olarak isimleri geçen şairler bile kendisine ben şairim demez. Bunun takdirini tarihe bırakırlar yakışan biçimde...
Şiire ilgi duyanlar Veysel Çolak adını mutlaka duymuşlardır.
Bu kişi, nice şairin sanatsal anlamda önemsediği ve bir değer olarak kabul ettiği şairlerdendir. Veysel ile yıllarca aynı okullarda görev yaptık öğretmen olarak. İzmir Cemil Atlas ilköğretim okulunda ve Karşıyaka Lisesi’nde aynı anlarda yıllarca görev yaptık. Benim de müzisyen olmam dolayısı ile birçok sanatsal etkinlikte de birlikte olduk. Alsancak gecelerinde ‘şiir dinletileri’ adı altında birlikte paylaşımlarda bulunduk. Yüzüne de daima söylediğim gibi, yaşam biçimi ile söylemlerini farklı buldurdum. Kibirli ve karmaşık yapısını eleştirirdim ve hiç de hoşlanmazdı bu açık sözlülüğümden. Ortak anılardan geriye kalan bir çift sözünü hep anımsadım ve çok tuttum. ‘Unutmak öldürmektir’ derdi.
Bir insanı öldürmek istiyorsan eline satırı, bıçağı, o kahpe tabancayı alıp saldırmana gerek yok yani. O kişinin kanının gözlerinin önünde oluk oluk akmasına gerek yok yani. Katil damgasını yiyip ömür boyu bu vicdani sızı ile yaşamana gerek yok yani. Kardeşim kısacası sen birisini öldürmek mi istiyorsun? İşte seni kanatan, üzen, yakıp yıkan bu kişiyi unutarak öldürmek en asil bir cezalandırma biçimidir bunu bilesin. Kansız, vicdani sızısız ve en önemlisi de sorunsuz. Unutmak öldürmektir dostlarım. Size yaşamı çekilmez kılanları yüreğinizde ya da zihninizde unutarak öldürün. Verilecek en ağır cezayı verin sizi hak etmeyenlere...
***
Bizim gibi erkek egemen toplumlarda iğrenç bir gelenek süregelir. Anlaşamayıp ayrıldığımız kadınlara dar ederiz dünyayı. Hem birlikteyken o birlikteliğin değerini bilmeyiz, hem de ayrıldığımızda onu birileri ile paylaşmamayı erkeklikten sayarız. Yahu sana ne kardeşim, anlaşamadım deyip ayrılmadın mı sen sonuçta? Eee!
Bundan sonraki evrede onunla olmuş bununla olmuş sana gelen giden ne (aslında bu iki kelime daha farklıdır)! Yok erkeklikmiş, yok namus meselesiymiş, yok ayakkabı köselesiymiş. Çektir git işine uzatmanın anlamı var mı Maraş dondurması gibi?
Kadın ağırlıklı canların yandığı ülkemde gerekçeler ‘namus’ kavramının ardına sığınarak yanıtlanır. Oysa insan olmak da, erkek olmak da şunu gerektirir kardeşim. Bir insanı öldürmene gerek yok eline silahı alıp. Yapman gereken sadece ve sadece unutmaktır.
Çünkü unutmak öldürmektir…
SİZİN SESİNİZ
Yazın bir kenara!
Bu başlıklı köşe yazımın da büyük ilgi gördüğünü biliyorum.
Epeyce okunup paylaşıldı, ne mutlu bana. Asker kökenli saygıdeğer okurumuz Adem Ünal bu yazıma yorum yapanlardan bir dostumuz. Şöyle demiş…
Yazının son noktasına kadar katılıyorum. 15 Temmuz öncesi ve sonrası oluşan siyasi görüntüyü iyi tahlil etmek gerekiyor. 15 Temmuz sonrası, iktidarın toplumsal destekte elde ettiği artılar; Suriye ve Irak'ta yaşanan iç savaştaki uluslar arası duruşu ile iç kamuoyuna verdiği aldatıcı mesajlar sonrası iktidarını perçinlediği kesin bir olgu olarak önümüzde. Bunun yanında muhalefetin de tamamen tükeniş noktasında olduğu ayrı bir gerçek. İktidar, güç zehirlenmesi yaşamaktadır. O güç zehirlenmesi sonucu, BOP kapsamında kurulan tuzakları görmekten aciz kalan iktidar, emperyalistlerin içeride ve orta doğudaki kurdukları tuzaklara düşmektedir. Bir gün önceki verilen beyanatlar, bir gün sonrası ile farklılık gösterse de, 15 Temmuz darbesi sonrası beyni karışan halk, felaketin geldiğini görmemektedir.
Hal böyleyken, halkın bilinçsizce verdiği büyük destekten sonra;
-Neden erken seçimle elde ettiği gücü perçinlemesin?
-OHAL'i neden sonuna kadar kullanmasın?
-FETÖ'nin siyasi ayağına şimdi dokunmak! Hiç kimse kendi ayağına sıkar mı? Tabi ki erken seçimi en kısa zamanda gündeme getirecekler. Mümkün olduğunca kendi düşünceleri ile saflaştırılan parti ve seçim sonrası kazanılan güçle, anayasal düzeni istedikleri gibi değişecek. Saygılarımla!
OZANCA
KAN AĞLIYOR ORTA DOĞU
Nerde kaldın ey insanlık
Kan ağlıyor Ortadoğu
Bitsin artık bu düşmanlık
Kan ağlıyor Ortadoğu
Kan emenler çöreklendi
Sönmüş ateş körüklendi
Bataklığa sürüklendi
Kan ağlıyor Ortadoğu
Kardeş iken bütün halklar
Şimdi terse döndü çarklar
Gasp edildi bütün haklar
Kan ağlıyor Ortadoğu
Kuşatılmış sağı solu
Günde elli altmış ölü
Bütün her yer ceset dolu
Kan ağlıyor Ortadoğu
Ali’m dost düşmanı tanı
Yerde kalmaz mazlum kanı
Bütün dünya duysun beni
Kan ağlıyor Ortadoğu… Ali AVCI