Ohal’de Tiyatro!

12 Aralık 2016 09:43
A
a
Sütiş Eskişehir
Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları,
“Ermişler Ya da Günahkârlar” adlı yeni oyununun galasını (ön gösteri) Haller Gençlik Merkezi Tepebaşı Sahnesi’nde, Cuma akşamı 20.00’de gerçekleştirdi. Tiyatro ve basın dünyasından oluşan davetliler olarak, oyunun ilk gösterimini izleme olanağı bulduk.
Amerikalı yazar Anthony Horowitz’in kaleme aldığı…
Yönetmenliğini Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu sanatçılarından Sermet Yeşil’in üstlendiği…
Çevirisini Zeynep Avcı’nın gerçekleştirdiği…
Dekor tasarımını Anıl Işık’ın…
Kostüm tasarımını Tülay Kale’nin…
Işık tasarımını Osman Uzgören’in gerçekleştirdiği…
Müziklerini Onur Ermez’in bestelediği oyunda, Şehir Tiyatroları’nın başarılı sanatçıları Basri Albayrak, Ali Eyidoğan ve Burcu Tutkun rol alıyorlar. İlkay Altıntaş her zaman olduğu gibi bu organizasyona emek verenlerden ve özellikle emek verenlerin hepsini isim isim yazmak istedim…
Yıllardır yakından tanıma şansını bulduğumuz ve bu kentte sanatı solumamızı sağlayan yetenekler hepsi de. Bunu tüm içtenliğimle söylüyorum inanın. Dekor, kostüm, ışık deyip geçmeyin lütfen! Oyunu gerçeğe dönüştüren öğeler hepsi. Yani sahne arkasındaki kahramanlarından, gözler önündeki oyuncularına-sanatçılarına dek rüştünü kanıtlamış insanlar Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları mensuplarının tamamı.
İlk kez gitmedim oyunlarına, sayısını unuttum bilinmeli ki! Ve her oyun sonrasında Anadolu’nun kıraç toprakları arasındaki özel bir vahada yaşadığımı düşündüm. Bu projenin hayata geçirilmesine vesile olanlara her daim müteşekkir kaldım. İyi ki Eskişehir’deyiz sloganını gerek yüreğimden, gerek yanımdaki dostlarıma yüksek sesten dillendirdim.
İlk kez bu oyunda o ruhu yakalayamadım biliyor musunuz? Son yıllarda toplumsal çöküşle birlikte yaşamdan zevk alamama duygusu mudur en önemlisi bilemiyorum! Duyarlı insanlar olarak, ruh sağlığı giderek bozulan bir toplumda bireysel mutlulukların da yaşanamayacağını bilenlerdeniz. Toplumsal mutluluğun olmadı coğrafyalarda bireysel mutluluklardan da söz edilemez. Saman alevi ya da dirsek acısı diye nitelenen gelip geçici biçimiyle olur bireysel mutluluklar da. Ağız dolusu ya da gönül dolusu olmaz…
Sokakta gündüz gözü ile gezen hamile kadının tokatlandığı. Otobüse şortu ile bindiği için kadınların tekmelendiği. Arkadaşlık ya da evlilik teklifini reddettiği ucube tarafından “seni kimselere yar etmem” anırtısı ile delik deşik edildiği. Ve de katil pisliklerin basın mensuplarına “namus meselesi” diye yavşadığı. Koca bir Cumhuriyet sisteminin yakında resmen değişeceği netleştiği halde herkesin dört maymunu oynayarak (görmedim-duymadım-bilmiyorum-ipimde değil) herkesin tribünlere oynamaya devam ettiği. Ruhunu yitirmiş güruhların izdivaç, sörvayvır, kimin eli kimin cebinde, o ses kimin gibi bayağı programlara kilitlendiği. Yarınlarımızın giderek belirsiz bir karanlığa yol aldığını görerek amigoların istikrar nakaratlarını tekrarlamaktan yorulmadığı. Otuzar kırkar şehit haberlerini artık kanıksadığımız bu mahzun ülkede yaşama sevincimizi de kaybetmiş olabiliriz. Belki budur benim gibilerin oyundan haz almadan kalkışlarındaki ana neden. İnanın net bir şey söyleyemeyeceğim.
Ama bilinmesi gereken bir konu var ki böylesi bir zamanla, sahnelenen oyun arasında zerre kadar ruh birlikteliği yoktu. Yazı başlığımdan da anlayanın anlayacağı gibi; böyle bir zamanda suya sabuna dokunmayan bir oyun sahnelenmesi için epeyce gayret sarf edilmiş kanımca. Dostlar alışverişte görsün hissi oyunun daha başında soğuk bir atmosfer olup yüzüme vurdu benim. Böyle bir zamanda en risksiz oyun mu seçildi bilemem. Yazımı okuyan sanatçı arkadaşlarım, yönetici ve emekçi arkadaşlarım bu sorumun en doğru yanıtını biliyorlardır…
Defalarca aynı sahnede izlemekten ve oyunun sonunda avuçlarım kızarırcasına alkışladığım bu insanlar (sanatçılar) yeteneklerini tüm Türkiye’ye kanıtlamış insanlar bir kez daha yineliyorum. Tiyatronun dışında filmlerde de başarılı rollere imza atmışlar. Bu eleştiri asla ve asla onların sanatsal konumları ile ilgili değildir. Oyun seçimi ve zamanla uyumsuzluğu, tabir caiz ise ruh uyumsuzluğudur eleştirim. Sanatçı yaşadığı çağın dürüst ve korkusuz tanığıdır tanımlamasına inananlar benim bu eleştirilerimi asla yadırgamayacaktır eminim. Böyle bir zamanda, motivasyonu giderek kaybolan bu topluma çok daha yararlı oyunlar seçilebilirdi. Bizlere aydınlık ve bağımsız bir Türkiye bırakan o fedakâr insanların; Kurtuluş Savaşı Destanı yazan insanların ruhlarını şad edecek-yâd edecek tercihler olabilirdi. Şimdi değilse ne zaman sanat (ya da sanatçı) toplumun çıkarları adına görevini yerine getirecekti ki?
 
 
SİZİN SESİNİZ
 
Donsuz Şarkılar!
 
Ne kadar tepki duysak da müzik dinleme gereksinimi duyduğumda bazen TRT Müzik kanalını tercih ederim. “Sonsuz Şarkılar” uysa da koydum uymasa da koydum zorlaması ile adı konmuş bir programa denk geldim. Gerçekten de daha zırva bir isim ne olabilirdi, ne isim koyulabilirdi ki?
Serkan Çağrı ile Zara sunuyordu. Serkan’ı İzmir’de yirmi yıl yaşadığım süreçte bire bir tanıyorum. Grup Laçin olarak tanıdı insanlar onları. İçlerinden Hüseyin Turan, Teoman, Hakan Alkar ve Sinan ile yakın diyalogumuz oldu o yıllarda. Hüseyin ise ilk albümlerinden sonra yolları ayırdı gurup ile. Atatürkçü bilinirdi grup ve ADD başta olmak üzere sosyal demokrat, demokrat, solcu, tüm oluşumların gecelerinde boy gösterirlerdi bu Atatürkçü kardeşlerimiz! Geldikleri yere baktığımızda (özellikle Serkan’a) “Sonsuz Şarkılar” isminin gerçekten de çok yakıştığını söyleyebiliriz öyle değil mi?
 
 
OZANCA
 
Dünyada tükenmez zahmet içinde
Nice sırlar saklı rahmet içinde
Bunca çile bunca mihnet içinde
Şad olup eğlenmek bize mi kalmış…
Şahin Erden Kuyumculuk
1000
icon
İsmail Yıldız 12 Aralık 2016 10:49

Can arkadaşım Şinasi : Tüm yüreğimle katılıyorum sana.. Bir ulus hastaysa hücreleri de acı çekiyordur.. Eğer Sanat ve sanatçı duyarsız ise : O ulusun "Hayat damarlarından biri kopmuş demektir." M.Kemal Atatürk Ancak maymunu oynayan sadece sanatçılar değil elbette.. Asıl sorun şudur : " Riski başkası alsın. Hangi taraf güçlenir, ben onlardan daha #EN olurum..! Bunun dışında kendimi riske atmam arkadaş.. Gelen ağam, giden paşamdır.Memlekette tek salak ben miyim..Bak Ne güzel işim var. Evim var. Arabam var..var..var da var.." Kişiler, sosyal devlet ve hukuk ile güvencye alınmadığı için, böyle düşünenlere ben de Çok kızıyorum ama bu nedenle de fazla bir şey diyemiyorum.. Tabii ki izlemek, seyretmek de istediğim halde içimden gelmiyor..! Tek umudumuz bunlar değil elbette.. Asıl umudumuz : Şiddetin dışında, güvencesizlikleri, riskleri, hapis ve açlığı, ölümü göze alabilecek, FEDAKÂR UNSURLARDIR... Bunlar da zamanla ortaya çıkar...! Sevgilerle..

1 3 Cevap Yaz
Bu Eskişehir haberi ilginizi çekebilir! İlginç Eskişehir haberi