Ancak küme düşmesi kesin olan takımların aleyhinde rahatlıkla düdük çalabilir. Demek hakemler de "Nasıl olsa Es Es küme düşer" diye düşünüyor.
Eskişehirspor 6 Ekim'de kongreye gidecek. Tecrübelerimiz ilk toplantıda çoğunluğun sağlanamasının zor olduğunu söylüyor. O zaman da 13 Ekim'de Eskişehirspor yeni yönetimine kavuşacak demektir. Şimdilik iki ayrı grup yönetime tâlip oldu.
Her iki grubun da şimdiden bir takım bahaneler ürettiğini görüyoruz. Açıkçası bu koşullar altında moralimiz düzelmiyor. Halbuki ne zaman kongre heyecanı yaşansa, temiz bir sayfa açılacak diye umutlanırdık. Açık konuşmak gerekirse her iki gruba da imitamıdımız pek yok. İnşallah yanılıyoruzdur tabii. Bazı basit hatalar nedeniyle tam 9 puanımız silindi. Bunun dışında ligin ilk iki haftasında da büyük hakem hatalarının kurbanı olduk.
Hakemler hedefi olan takımların aleyhinde düdük çalmaktan çekinir. Ancak küme düşmesi kesin olan takımların aleyhinde rahatlıkla düdük çalabilir. Demek hakemler de "Nasıl olsa Es Es küme düşer" diye düşünüyor. Bu koşullar altında güçlü bir yönetime ihtiyacımız olduğu açık. Yoksa küme düşeriz ve arkamızdan ağlayanımız olmaz...
Depreme hazır değiliz
"1999 depremini hiç unutmadık" demeyi çok isterdim. Ancak maalesef 17 bin 500 kişinin öldüğü büyük depremi unuttuk gitti. Ne yazık ki milletçe balık hafızalıyız. Yaşadığımız felaketleri unutup gidiyoruz. Bilimadamları ısrarla Türkiye'nin bir deprem kuşağında olduğunu, 20 milyon kişinin yaşadığı İstanbul ve körfez bölgesinde büyük bir deprem beklendiğini, bizi yöneten yetkililerin bu konu hakkında yeterli önlemleri almadığını belirtiyor.
Ecevit zamanında – ekonomik kriz pahasına – oluşturulan deprem toplanma merkezlerinin akıbetini de unuttuk. Bütün bu arazilerin Boğaza nazır villarında oturan bir takım müteahhitlere peşkeş çekildiğini, birilerinin servetine servet katıldığını da unutuyoruz. Bu kadar unutkanlık iyi bir şey değil. Elbette millet unutunca, milleti yönetenler de bazı şeyleri unutabiliyor.
Mesela İstanbul'da yaşanan 5,8'lik depremden sonra birileri oluşturulan kriz masasına İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nu da çağırmayı unutabiliyor. Sırf seçimlerde sizi hezimete uğrattı diye Sayın İmamoğlu'nu görmezden gelmek de neyin nesi? Bir deprem olursa – ki olacak – İstanbul'un yaralarını bu zihniyet mi saracak?
Günay yine çiftçinin yanında
AK Parti Milletvekili Emine Nur Günay, Sarıcakaya'yı ziyaret ederek ipek böcekçiliği ile ilgili bir takım gözlemlerde bulundu. Eğer ki Eskişehir'de ipek böcekçiliği yeniden canlanıyorsa, bu konuda Yılmaz Büyükerşen'e ne kadar teşekkür edilse azdır.
Ancak – elbette ki – Büyükerşen'in dağıttığı on binlerce dut fidanı çok şeyi değiştirmez. Çiftçimizin de alın teriyle çalışması gerekiyor. Sanırım bu konuda da Koza Birlik önemli atılımlar yapıyor. Ayrıca hükumetimizin de çiftçimize destek vermek için bazı adımlar attığını biliyoruz. Demek ki Eskişehir'deki farklı siyasi görüşten kişiler birlik hâlinde hareket ettiği zaman, önemli gelişmeler kaydediliyormuş. İpek böcekçiliğinin Eskişehir'de 1.500 senelik geçmişi olduğuna dikkat çeken Günay'a çiftçimizi yalnız bırakmadığı için teşekkür ederiz. Kendisi çiftçinin sorunlarını ilgili bakanlıklara iletmekte ve çözüm önerileri üretmekte başarılı bir politikacı. Tabii iş tek başına bir milletvekilinde bitmiyor. Mutlaka Tarım Bakanlığı'nın da bazı adımlar atması lazım.
Eğer ki Tarım Bakanlığı makamı kendisine tevdi edilen merhum Ekrem Pakdemirli'nin oğlu tulum giyip uçmaktan vakit bulabilirse, çiftçimizin sorunlarıyla da ilgilenecektir. Ben bu konuda umudumu muhafaza ediyorum...