CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Demokrasi gelecekse yolu Diyarbakır'dan geçer" sözünün yankıları sürüyor.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Demokrasi gelecekse yolu Diyarbakır'dan geçer" sözünün yankıları sürüyor. Şimdi deveye boynun eğri demişler, "Nerem doğru ki?" demiş. Sayın Kılıçdaroğlu'nun bu sözünün de neresi doğru bilemedim. Öncelikle "Demokrasi gelecekse" sözü üzerinde duralım. Türkiye'de demokrasi yok da bizim mi haberimiz yok? Elbette demokrasimizde ciddi eksiklikler var. Mesela "Başkanlık Sistemi" denilen tek adam rejiminden başlayıp saatlerce konuşabiliriz. Ancak bu tartışmalar Türkiye'de demokrasinin olmamasının değil, eksiklerinin olduğunun göstergesidir. Türkiye'de demokrasi noksanları olmakla birlikte vardır ve Recep Tayyip Erdoğan'ı Cumhurbaşkanı seçen aynı halk, Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu'nu da seçebilmektedir. Eğer ki Kılıçdaroğlu şimdiye kadar seçilememişse, hatayı kendi beceriksizliğinde arasın. İkinci olarak demokrasi gelecekse neden yolu Diyarbakır'dan geçiyor da – mesela – Eskişehir'den veya Yozğat'tan geçmiyor? Neden Edirne'den, Bingöl'den veya Sinop'tan geçmiyor? Diyarbakır'ın bizim bilmediğimiz bir özelliği mi varmış? Yoksa birilerinin aklından başkent Ankara'ya karşı, kurgusal bir yarı başkent yaratmak mı geçiyor? Seçimlerde partilerin amacı, iktidara gelmektir. Bunun için bazen kendi ilkelerini esnetir ve çiğnerler. İşte daha dün terörist gördü mü lahmacun ısmarlayanlar, tetöristçiklerinin mektuplarını okuyanlar, vatanseverlere, "Fatiha okumasını bilmez" diyenler şimdi milliyetçi taklidi yapabiliyor. Siyasette esnemeyi anlarım fakat fazla esnemeye kalkarsanız kırılırsınız. Nitekim İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Yavuz Ağıralioğlu, Kılıçdaroğlu'na yönelik olarak "Demokrasi ve hukukun yegâne adresi Ankara'dır!" ifadelerini kullandı. Açık konuşalım; CHP 1979 yılındaki 11'ler Hükûmetinden tam 43 yıl sonra, iktidara yeniden gelme fırsatını yakaladı. Eğer ki çok büyük bir hata yapmazlarsa mutlu sona ulaşabilirler. Türiye'nin 81 ili vatan toprağıdır ve kutsaldır. Ancak bir ili, sanal bir başkent gibi değerlendirirseniz işte bu çok büyük hatayı yaparsınız. Öyle büyük bir hata yaparsınız ki sadece Millet İttifakını dağıtmazsınız, kendi seçmenlerinizin de yarıdan fazlasını kaybedersiniz...
Sedef Kabaş olayının iki yüzü
Gazeteci Sedef Kabaş bir canlı yayında Cumhurbaşkanı hakkında çirkin bir benzetmede bulundu ve bir gece yarısı operasyonuyla gözaltına alındı. Tabii sevgiliyetkililerimizin aynı kararlılık ve cevalliği, Ankara'nın ortasında döve döve öldürülmeye çalışılan ve mucize kabilinden kurtulan Kemal Kılıçdaroğlu'na saldıranlara karşı gösterilmesini de temenni ediyoruz. Şimdi olayın iki yüzü var; Madde 1) Sedef Kabaş halt etmiş. Hele ki Türkiye gibi insanların burnundan soluduğu bir ülkede, böyle bir benzetme kabul edilemez. Gazetecilere yakışan toplumu sukûnete davet etmek; yangına körükle gitmek değil. Hata yapan bedelini öder... Madde 2) Aynı benzetmeyi Sedef Kabaş değil de, Marry Smith adında İngiliz bir gazeteci yapsa ve benzetmeyi Buckhingam Sarayı ve 2'inci Elizabeth hakkında yapsa, tek bir İngiliz yetkilisinin kılı bile kıpırdatmazdı.
Eskişehir 260 milyon zararda
Sanayideki doğalgaz sıkıntısı ve elektrik kesintilerinden dolayı yerli hammadde ile maden kaynaklarının öneminin bir kez daha gözler önüne serildiğini söyleyen Eskişehir Madencilik Kümesi Başkanı Metin Çekiç, "Üretimin ve ihracatın artış ivmesi gösterdiği bir dönemde sanayide yaşanan elektrik kesintileri hem sanayicilerimizi hem de ülkemizi olumsuz etkilemeye başlamıştır" ifadelerinde bulundu. Maalesef ülkemiz petrol ve doğalgaz kaynakları açısından zengin bir ülke değil. Ancak elektrik üretmemize yetecek kömür yataklarımız var. Tabii termik santraller çevremiz açısından en kötü seçenek. Bunların arasında da kömürle çalışanlar kötünün de kötüsü. Mesela Eskişehir'de kurulması planlanan linyitli santraller ise kötünün, kötüsünün bile kötüsü. Öte yandan enerjide dışa bağımlı olmamak için belli bir düzeyde termik santral yapmak gerekebiliyor. Burada kriter yer altının hazine olduğu gibi, yer üstünün de hazine olduğudur. Görüyoruz ki hiçbir fabrika, buğday üreten tarladan daha stratejik değilmiş. Hiçbir elektrik santrali süt üreten inekten stratejik değilmiş. Yani işin özeti çevreyi gözetmek ve bir orta yol bulmak lazım. Bugün İran, büyük ihtimalle Basra Denizi'ndeki gelişmelerden dolayı Türkiye'ye bir gözdağı verdi. Bizim sevgili becerikli (!) hükûmetimiz de ihtiyata gaz koymadığı için Türk sanayisi kontak kapattı. Yarın ya Rusya komşusu Ukrayna'ya savaş açarsa ne olacak? Uzmanlar sadece Eskişehir'de 260 milyon liralık zarar olduğundan bahsediyor. Bu beceriksiliğin suçlusu kimdir? Muhalefet mi?..