Küçücük bir çocuğun kürsüye çıkması ve dedesi yaşında bir insana Hain demesi çok ama çok kötü bir şey!
Küçücük bir çocuğun kürsüye çıkması ve dedesi yaşında bir insana Hain demesi çok ama çok kötü bir şey!
Ancak bu kötülüğün içinde en masum olan şeyin de yine o çocuk olduğunu düşünüyorum.
İlla bir suçlu arayacak olursak bu konuda fazlaca namzetimiz var.
Öncelikli suçlu o çocuğa konuştuğu yakışıksız şeyleri ezberletendir.
Muhalefet liderine sallayarak Cumhurbaşkanı ve hükümet yetkililerinden bir rant elde edileceğini düşünen her kimse gayet net bir şekilde çocuğunu pazarlamış demektir ki bu büyük bir suçtur.
İkincisi, o çocuğun nobran sözlerine alkışla, kahkaha ile tebessüm ile karşılık veren Cumhurbaşkanı ve yanındaki hükümet temsilcileridir.
Küçücük bir çocuğun siyasi zehirle dolması, doldurulması yetmezmiş gibi bu sözlere tepki göstermek yerine tebessüm etmek ve tasdikler ifadelerle refleks göstermek ayrı bir faciadır.
Böyle bir durumu münferit bir hadise sayar ve tepki göstermezsek şayet 10 yaşa kadar düşmüş siyasi kutuplaşma bu ülkeyi dibe sürükler. O ağızlardan düşmeyen dış güçlerin iştahını kabartır. Toplumsal barış yerine karpuz gibi ikiye ayrılmış ve birbiriyle çatışan bir ülkeye döneriz. Bu da onarılması güç ve yıllar alacak hasarlar demektir.
O yüzden sessiz kalmıyorum ve o çocuk dışında bu tabloya imza atan herkesi kınıyorum.
Modern Kölelik
Sabahtan akşama kadar çalışıyorsun. Yetmiyor ekstra işler yapıyor ve kazancını artırmaya çalışıyorsun. Kendine ayıracak zamanın neredeyse kalmıyor. Hem zihnen hem de fiziksel olarak fazlaca yorgunsun.
Lakin doğru dürüst market alışverişi yapamıyorsun. Doğalgaz faturası fazla gelecek diye korkundan doğru dürüst ısınamıyorsun. Elektrik ile çalışan cihazları nadasa bırakıp tüm özel zevklerinden vazgeçiyorsun.
Ailen ile arada sırada dışarıda yemek yemek mucize olmuş. Çocuklarına istedikleri kıyafeti ya da ayakkabıyı almak için 40 kere düşünmek zorunda kalıyorsun.
Sinema, tiyatro ya da herhangi bir başka aktiviteye gitmeyi aklının ucundan dahi geçiriyorsun.
Kira, faturalar, kredi kartı ödemeleri, taksitler derken yaşadığın her anı içini karartacak endişeler ile dolu dolu geçiriyorsun.
İşte son aylarda pek çoğumuzun yaşadığı şey tam olarak budur.
Deli gibi çalışıp karşılığında endişe dolu bir hayat geçirmek insanın hayatı sorguladığı ve ruh sağlığını bozduğu bir aşamaya gelmiş durumda.
Bir arkadaşım "biz modern köleleriz artık kendi hayatımızı yaşamayı bıraktık ve hayal bile kuramaz hale geldik" dedi. Bir an yok canım o kadarda abartma demek istedim ama diyemedim. Ne yazık ki haklıydı!
Çünkü artık bir araba, bir ev sahibi olmayı geçin sadece karnını doyurmanın yaşamak olduğunu zanneden kitlelere dönüştük biz.
Hani sadece yemek karşılığında Mısır piramitlerini yapan insanlar var ya, onlar gibi olduk. Arkadaşımın dediği gibi bir nevi modern köleleriz.
Bu iş elbette dayanışma ile çözülmez. Beklemek ile sabretmekle içinden çıkılmaz. Bu durum sadece ekonomi modeliyle de aşılacak bir problem değil.
Ülkede ciddi bir şekilde hukuk reformu, eğitim reformu ve para politikalarında çok profesyonel bir yönetime ihtiyaç var. Dış politika ve enerji yönetimi konusunda ezber bozacak nitelikte işler yapmalıyız.
Mevcut hükümetin bu konuda başarılı olmadığı ya da güven ortamı oluşturamadığını görüyorum. O yüzden bir ara sıkça gündeme gelen ama sonra herkesin sus pus kesildiği "erkek seçim" konusunun ivedilikle hayata geçirilmesi gerektiğine inanıyorum.
Muhalefet ne yapıp edip bu konuyu gündemden düşürmemeli... Demokratik her yol ısrarla aranmalı ve halkın gücünü pasifize etmemeli.
En azından her gün endişeleri büyüyen ve yaşamın amacını sorguladıkça buhran geçiren insanların ufak da olsa bir umudu ve işlerin iyiye gideceğine dair bir hayali olsun.