Kutlanacak ne kaldı bilemem ama 5 Haziran Çevre Günü’nü kutladık geçenlerde. Doğaya, çevreye, yeşile, tabiata dair mesajlar, açıklamalar gırla gitti
Kutlanacak ne kaldı bilemem ama 5 Haziran Çevre Günü’nü kutladık geçenlerde. Doğaya, çevreye, yeşile, tabiata dair mesajlar, açıklamalar gırla gitti.
O esnada Marmara Denizi deniz salyası ile can çekişiyor, maden aranan oksijen deposu ormanlar katledilmeye devam ediyor ve biz Haziran ayında kombi çalıştırmanın şaşkınlığını yaşıyorduk.
Yani atılan twitler, yapılan açıklamalar ve söz ile sınırlı kalan iyi niyetler başımıza gelen felaketlerin sona ermesi için yeterli olmadı.
Ne yazık ki her geçen sene biraz daha kötüye, biraz daha “olmaz o kadar” dediğimiz sıkıntılarla baş başa kalmaya başladık.
Daha da kötüsü bu gidişle bu günleri bile mumla arayacağımız günlerin çok uzakta olmadığı ortada.
Çünkü bizim çevre bilinci eksikliğimiz cehalet seviyesinin bile altında.
Küresel ısınmayı bir lütuf gibi sunan ve bu sayede seracılık daha rahat yapılır diye bunu müjde gibi lanse eden belediye başkanları gördüm Eskişehir’de.
Kömürlü termik santral destek toplantısında tüy dökücü kreme tav olanları gördüm.
Ülke genelinde yak-işlet-devret sistemiyle yok edilen ormanları, asla yapılaşma olmayacak dendikten 2 sene sonra dikilmiş devasa otelleri falan ezber ettim.
Çünkü işin nereye gideceğini, neyle karşılaşacağımızı bilmeyen, bilmediği için bu doğa felaketlerine başka sebepler arayan milyonlarca insan var.
Bir de Eskişehir özelinde ısıtıp ısıtıp önümüze konulan ve lafın nereye gittiğini bilmeyen bir 2 park siyaseti var.
Eskişehir’e 2 park yapılmakla şehir mi gelişirmiş, 2 parktan başka ne yapılmış gibi türevleri olan ama karşılığı olmayan söylemler.
Bildiğiniz parka, yeşile, suya, o parklarda oluşan doğal yaşama düşmanmış gibi söylemler.
Farkında mısınız bilmem Eskişehir’e yukarıdan bakınca halen daha diğer şehirlerden daha yeşil, daha estetik ve imrendiren bir yapısı var.
20 yıl önce Yeşil Bursa diye özendiğimiz Bursa artık Betona teslim olmuşken, bozkırın Eskişehir’inde yeşilin türlü tonuna rastlayıp nefes aldığımız alanlar var.
Üstelik bu alanların sayısı çoğalıyor ve ben bundan inanılmaz mutluluk duyuyorum. Yani o 2 park o kadar iyi geldi, o kadar karşılık gördü ki devamı geliyor.
Lütfen o parkları cümle içinde küçücük ve işe yaramaz gibi lanse ederek siyaset yapmaktan vazgeçin. Çünkü şu an her şeyden çok doğaya, yeşile ihtiyacımız var. Hep de olacak. Üstelik Kentpark, Sazova Park, Millet Bahçesi, Dede Korkut… Bunlar 50 yıl sonra da orada olacaklar. Biz de, onları yapanlar da belki göremeyecek o günleri. Ama o parklar, ağaçlar, oradaki yaşam döngüsü hep devam edecek.
Yani bugünden 50 yıl sonraya bırakabileceğimiz yegane iş o parklar olacak…