Oysa ki ne bir Nuh’un Gemisi’ne ne de yaşanacak alternatif gezegenlere ihtiyacımız var.
Geçenlerde NASA’nın Mars’taki yaşam alanları yarışmasının beş finalistinin eserlerini gördüm. Mars’ta ya da uzayda yaşam üzerine yapılan çalışmaları görmek, geçmişten beri beni geleceğimiz konusunda ürkütür. Zira bu çalışmalara hep insanoğlunun son bir kaç yüzyıldaki yanlış tercihleriyle tükettikleri ve her geçen gün yaşanmaz hale getirdikleri gezegenimize alternatif bir yerleşim yeri oluşturmak arayışı gözüyle bakarım. Bu gezegen, aslında doğru yaklaşımlarla yönetebilirse, tüm insanlığa yetebilecek imkanları içinde barındırıyor. Ama son birkaç yüzyıldır insanoğlu, yaptığı yanlışlar nedeniyle giderek yaşanmaz hale getirdiği bu gezegeni tüketmeye hızla devam ediyor ve kendi neden olacağı bir tufana karşı Nuh’un Gemisi yapma derdinde sanki. Tufan günü ne zaman gelecek bilmiyorum, ama bu yanlış yaklaşımlarımız devam edecek olursa, o tufan yaşanacak ve o gemiye tabii ki sadece seçilmişler binecek. Neden mi böyle düşünüyorum? Çünkü yapılan araştırmalar bu savımı güçlendiriyor. Örneğin Dünya genelinde 6 bin 300’ü aşkın hava istasyonunu kullanarak 1880’den bu yana Dünya’nın sıcaklığını ölçen NASA’nın yayınladığı haritalar tehdidi gözler önüne seriyor. Bu haritalara bakıldığında yaklaşık son bir yüz yıllık sürede sözde medeniyetimizin etkisiyle ciddi miktarda bizi olumsuz etkileyecek değişiklikler yaşanmış. Araştırmayı paylaşan NASA’nın Uzay Araştırmaları Enstitüsü Yöneticisi GavinSchmidt, “Dünyanın herhangi bir yerinde ortalama sıcaklıkların daha soğuk olmasına rağmen, gezegen üzerindeki sıcaklıkların tamamı son 40 yılda gördüğümüz hızlı ısınma eğilimine devam ediyor.” diyor ve küresel ısınmaya bağlı olarak buzulların erimeye devam edeceği, buna bağlı kıyıların ve adaların sular altında kalacağı ve küresel ortalama sıcaklığın beklenenin üzerinde artmaya devam edeceği vurgulanıyor. Sözde medeniyetimiz, insanlığı ve gezegen üstünde yaşayan tüm canlı türlerini tehdit ediyor.
Weizmann Bilim Enstitüsünden Prof.RonMilo tarafından yürütülen bir araştırmaya göre ise dünya üzerinde şu an yaşayan 7.3 milyar insan, yaşayan tüm canlıların %0.01’ini oluşturuyor. Bitkiler tüm canlı türlerinin %82’sini, bakteriler %13’ünü, hayvanlar ise %5’ini oluşturuyor. “Bugüne kadar bu alanda kapsamlı bir çalışma yapılmaması şaşkınlık verici” diyen Prof. RonMilo’ya göre yaşayan tüm canlıların %0.01’ini oluşturmasına rağmen, insanlar, uygarlığın gelişiminden bu yana bitki türlerinin yarısını ve memeli canlıların %83’ünü yok etmiş durumda. Araştırmaya göre, kümes hayvanları gezegende yaşayan tüm kuşların %70’ini oluşturuyor ve kuşların sadece %30’u vahşi yaşamda olanlardan oluşuyor. Memeli canlılar dünyasında ise memelilerin %60’ı çiftlik hayvanları, %36’sı insan ve sadece %4’ü vahşi hayvanlar. İnsanoğlunun yaptığı yanlışlar neticesinde ekosistemin sürdürülebilirliği için son derece önemli olan biyolojik çeşitlilik ciddi oranda tahrip olmuş durumda ve sadece son 50 yılda hayvanların yarısının soyunun tükendiği düşünülüyor. Çalışmayı yapan bilim insanlarına göre, dört milyardan daha yaşlı gezegenimiz için sadece son birkaç yüzyılda insanlar ile başlayan medeniyet süreci bir çok canlı türü için altıncı büyük dönüşüm ve yok oluş dönemini tanımlıyor. İnsanlığın neden olduğu bu değişikliklere işaret eden bazı bilim insanları Antroposen adlı yeni bir döneme girdiğimizi iddia ediyorlar. Bu dönem boyunca her geçen gün insanlık, insanların da olduğu tüm canlı türlerini tehdit etmeye devam edecek ve biraz önce de ifade ettiğim gibi onbinlerce yılda oluşturduğumuz medeniyetimizi yok edecek. İşte belki de bu yüzden insanoğlu gelecek yıllarda yeni bir Nuh’un Gemisi ve yaşanacak yeni gezegenler inşaa etme arayışlarını hızlandıracak.
Oysa ki ne bir Nuh’un Gemisi’ne ne de yaşanacak alternatif gezegenlere ihtiyacımız var. Sadece kalkınma ve korumayı bir arada ele alabilecek, kalkınırken çevreye verilen zararı minimize edecek, ortaya çıkan çevre bozulmalarını onarmaya gayret edecek bir anlayışa ihtiyacımız var. Bunu başaran dünyada öylesine çok örnek ve başarı hikayesi var ki. Gereken sadece kibirden ve egodan kaçınmak…Herkese iyi bir hafta dilerim.