Geçenlerde okudum.
Kolombiyalı ünlü bir yazar demiş ki:
“Bizim gibi ülkelerde edebiyat yapayım, köşeme çekileyim diyemezsiniz. Politikaya ucundan kıyısından mutlaka bulaşmak zorundasınız.”
İlginç değil mi?
Bu yorum bizim içinde geçerli.
Politikaya bulaşmadan yazı yazamıyoruz.
Önceki gün Atçılar Kahvesi’nde çay içerken, yan masada oturanların konuşmalarına kulak misafiri oldum.
Orta yaşlı, sakalı uzamış vatandaş konuşuyor, diğerleri dinliyordu:
“Olmaz kardeşim. Ben şimdiye kadar oyumu MHP’ye verdim. Ama şimdi AKP’ye vereceğim. Çünkü bu gidişin değişmesi gerekiyor. Diğer partilere oy verenleri de uyarıyorum.”
Yanında oturan genç müdahale edip sordu:
“Ama AKP’nin yaptıkları ortada. Sen hiç pazara gittin mi? İşsizlik nedir bilir misin? Aldığınla kazandığını karşılaştırdın mı? Yaşamın çekilmezliğini yaşadın mı?”
Ve masada oturan üç kişi arasında bir tartışmadır başlayınca yanlarına yaklaşıp takıldım:
“Üçünüzde haklısınız. Biraz daha tartışırsanız doğruyu bulursunuz. Yalnız tartışırken ileri gitmeyin.”
Ve gülerek kalktım masadan:
“Birbirinizi kırmadan tartışın.”
Evet politika böyle şimdilik.
Her kafadan bir ses çıkıyor.
Tahriklere dikkat edilmeli.
Ve vatandaş yaşamına göre politikasını yapmalı.
Milletvekili adaylığı için çalışmalar başladı.
AKP’nin adayları için farklı yorumlar yapılıyor.
Nabi Avcı, Salih Koca ve Emine Nur Günay sıralaması için değişecek deniyor. Kimler kalacak, kimlerin yerine kimler gelecek belli değil. Bana göre de AKP üç milletvekilliği için gücünü kullanacak. Ama bunun için sıralamayı mı değiştirecek, yoksa yeni adaylar mı bulacak şimdilik belli değil. Yalnız Harun Karacan’ın adı var politikada.
Ne var ki Sayın ‘Karacan’ ser verip, sır vermiyor.
CHP’de Erdal Caferoğlu görevinden ayrıldı
Yarın yazacağım.
Ama tıpkı Karacan gibi henüz konuşmadı.
Yola tek başına mı çıktı, arkasında kimler var göreceğiz.
Merkez yoklaması olacağına göre:
“Genel Merkez bu çıkışa ne diyecek merak ediliyor.”
***
Evet.
Politika da havalar şimdilik böyle.
Göreceğiz. İnip çıkan bulutların ardından:
“Yağmur mu, yoksa dolu mu?” yağacak üstümüze.
//////////////////////
Günlerin getirdiği
Muharrem Şenel olayı
Dr. Muharrem Şenel, tanıdığımız kadarı ile sosyal demokrat yapısı içinde politik mücadele eden bir yapıya sahiptir. CHP içinde mücadele vermiş, ardından milletvekili adayı da olmuş olan Şenel, daha sonraki günlerde kendisine uygulanan haksızlığa tepki gösterip partisinden istifa ederek, bağımsız milletvekili adayı olmuştu. Sosyal demokrat yapısından taviz vermeden politikasına devam eden Dr. Muharrem Şenel, tanıyıp bildiğimiz kadarı ile bağımsız olsa da, CHP hakkında en küçük kırıcı bir yorumda bulunmamıştı. Duyduk ki, Şenel 145 gün ayrı kaldığı CHP’ye geri dönmüş. Hayırlı olsun. Dr. Şenel, kendisine yakışanı yapmış. Ve demiş ki “İktidara karşı mücadele eden arkadaşlarımla eskiden olduğu gibi, el ele kol kola vereceğim.”
Kolay gelsin diyoruz sevgili Şenel’e ve başarılar diliyoruz.
/////////////////////////////////
Barış için el ele
Yazının başlığını Cumhuriyet Gazetesi’nden aldım. Demiş ki; “Barış için el ele verin.”
Evet, 1 Eylül Dünya Barış günü olarak kutlanıyor. Bugünde dünyanın her köşesinde “Bir daha savaş olmasın” talebi dillendiriliyor. Türkiye’de, Barış Gününün içinde. Can alan. Can yakan çatışmaların gölgesinde karşılıyor. Neredeyse her gün gelen ölüm haberlerinin ardından cenazelerde aynı çığlıklar duyuluyor. “Artık yeter”
Evet, savaş olmasın artık. İnsanlar ölmesin. Öyle diyor bir usta.
Ve soruyor: “Savaşla barışın arası kaç metredir? Bilgelikle bağnazlık kadar uzak mıdır? Bir telefonla başlar ya da biter mi?”
Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...