Günümüz futbolunun parayla değil yürekle, şöhretle değil inançla oynandığı bir kez daha görüldü… Bazen, ne Fildişi aslanı, ne Hollanda çileği, ne imparatore (!) “Sinyor Terim”, ne de Bab-ı Ali kalemşörlerinin çabaları galibiyete yetmiyor…
Yüreğini ortaya koyamıyorsan, yalnızca para tutkusuyla lejyonerlik yapıyorsan futbolda galibiyeti, başarıyı unutacaksın… İşte cumartesi akşamı dolu tribünler karşısında oynanan Eskişehirspor-Galatasaray maçı bu gerçeğin bir kanıtı gibiydi…
Benim asıl takıldığım nokta maçtan sonra yerel basınımızın attığı manşetlerdi.
“yenmekten beter ettik”, “aslanı kediye çevirdik”, “futbol dersi verdik”, “hangimiz büyükmüş” türündeki başlıkları okuyunca insan gerçekten Galatasaray’ ı sürklase ettiğimizi, farklı bir skorla yendiğimizi falan zannediyor…
70’li, 80’li yıllarda İstanbul basını da Milli Takımımızın ya da BJK, FB ve GS’ nin deplasmanlarda aldığı beraberlikleri yere göğe sığdıramaz hatta 1-0’lık, 2-1’lik yenilgilere “onurlu sonuç”, “şerefli yenilgi” şeklinde aşağılık kompleksinin dip yaptığı hamaset yaftaları asardı…
Kimse kusura bakmasın; onlarca Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş galibiyeti ve onların gururunu, heyecanını yaşayan bir Eskişehirsporlu olarak dünkü maçın sonucuna en çok üzülenlerden biriyim…
Çünkü; böylesine hamaset kokan başlıkların, kariyerlerinin henüz başladığı genç yaşlarda bile bu takımları yenmeyi alışkanlık haline getiren “İsmaillerin, Kamuranların, Vahapların, Fethilerin, Nihatların, Enderlerin, Abdurrahmanların, İlhanların” manevi miraslarına haksızlık olduğunu düşünüyorum…
Maça gelince; herkes gördü; Galatasaray haftalardır kötü oynuyor. Umut vermiyor…
Kollektif anlayıştan uzak, galibiyet umudunu yalnızca “Drogba” ile “Buragba” nın kişisel becerilerine bağlayan Galatasaray’ ın hem ligde, hem Avrupa’ da işi oldukça zor…
Bizim medyamız tarafından “imparator”, İtalyan medyası tarafından da “Salvatore” (kurtarıcı) olarak ilan edilen “Fatih Terim” bir zamanlar dolar karşılığı ders verdiği “Takımdaşlık ve Ekip Ruhu” nu anlaşılan kendi ekibine pekiyi anlatamamış…
Gökyüzündeki bütün yıldızları da toplasanız takım olamadıktan sonra futbol adına heba ettiğiniz dolarların altında ezilirsiniz…Yeri gelmişken bir başlık ta “Ersun Hoca” ya açmak istiyorum. Bilindiği gibi Türk futbolunda bir zamanlar “Torinolu Şaban” vardı. Şimdilerde ise “ben Türk değilim, ben Arnavut Şabanım” söylemiyle nefretlerin odağı haline gelen eski futbolcu…
Sağ olsun “Ersun Hoca” da hep maçların son üç, beş dakikalarında oyuna soktuğu “Priştneli Nuhiu” dan “Vatan kurtaran Şaban” yaratma çabası içinde.
Ah şu oyuncu değişikliklerinde zamanı iyi kullanmayı bir becerebilse!
Velhasıl bizim için prestij, Galatasaray için çok daha önem taşıyan bu maç, direklerden dönen topların dışında, heyecansız, rutin ve futbollun güzelliklerini yansıtmayan, iki takımın da futbolsuz, şuursuz, bir orta saha mücadelesi şeklinde hatırlanacak…