Arif Anbar yazdı
Kentin sembollerinden biri haline gelen 11. Uluslararası Pişmiş Toprak Sempozyumu’nun resmi açılışı bugün gerçekleştirilecek.
Deyim yerindeyse bu etkinliğe bir kültür, sanat, ticaret ve bilim şöleni diyebiliriz.
Hepsi bir araya nasıl geliyor diye soracak olursak…
Şöyle…
Hem ülkemizden hem de yurtdışından gelen birçok sanatçı-akademisyen, bir yandan eser üretirken, diğer yandan bilimsel sunumlar yapacak ve bildiriler yayınlayacak.
Bunun yanı sıra Eskişehir’in Tepebaşı bölgesi, özellikle Cumhuriyet’le birlikte tuğla-kiremit sektörünün oldukça geliştiği bir bölge olarak karşımıza çıkıyor. Tabi şehir geliştikçe ve nüfus sektörün geliştiği çevreye toplanmaya başlayınca, fabrikaların bir kısmı organize sanayi bölgesine taşınıyor, bir kısmı da kapanıyor. Bu çerçevede düzenlenen sempozyumun, hem sektörün gelişmesine ve tanıtılmasına, hem de kent kültürünün hafızalarımıza kazınmasına ciddi bir katkısı oluyor.
*
Peki, uzun yıllardır süre gelen bu sempozyumda özetle ne olmuş?
32 ülkeden 100 sanatçı ve bilim insanı ülkemize gelmiş.
Tam tamına 130 heykel üretilmiş.
Tabi bu heykeller bölgenin muhtelif alanlarına yerleştirilmiş, oldubittiye getirilerek ve kent halkından kaçırılarak bir depoya hapsedilmemiş.
389 bilimsel sunum yapılmış, bununla birlikte pişmiş toprağın hem kültür - sanat, hem bilim, hem de sektörel alanda incelenmesine olanak sağlanmış.
*
Bugün resmi açılışı yapılacak olan sempozyum boyunca neler olacağını sıralamak gerekirse…
-Katılımcı sanatçıların sunumları ve bildirileri.
-Konferanslar.
-Torna ve yemek yarışmaları.
-Eskişehir’in önemli noktalarında workshoplar.
-Fotoğraf ve seramik sergileri.
-Çocuk atölyeleri.
-Alpay, Müzik Kutusu, Aytaç Karausta, Mithat Körler ve Mesut Girgin gibi isim ve grubun vereceği birçok konser.
-El emeği ürün satışları.
*
Tabi bütün bunları sıralarken Anadolu Üniversitesi’nden Prof. Dr. Bilgehan Uzuner’i unutmamak gerekiyor.
Uzuner sempozyumun danışmanı.
Etkinliğin A’dan Z’ye her alanında görebiliyoruz.
Deyim yerindeyse danışman değil de belediye emekçisi gibi.
Yani yüreğiyle iş yapıyor.
Bu anlamda para ve itibar için belediyelere salça olan, başkanların kapısında yatan, kendilerine ise sözde danışman diyen cinslerden değil yani!
Neyse…
*
Bir de sempozyumun baş aktörü var.
O da Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç.
Ekinliğin uzun yıllardır gerçekleştirilmesini sağladığını ifade edebiliriz.
Ataç, özellikle başkan değişimi nedeniyle sonlandırılan etkinliği, beş yıl aradan sonra inatla devam ettirdi.
İyi de etti.
*
Bu yılki sempozyumun ayrı bir önemi olduğunu da vurgulamadan geçemeyeceğim.
Sempozyum her yıl bir kişiye, kuruma ya da olaya adanır.
Bu yıl soyut bir kavrama adandı.
Adalet kavramına!
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bekasının tehlikeye girdiği son dönemde, ne haktan, ne hukuktan, ne de adaletten maalesef bahsetmek mümkün değil.
Ekonomide adaletten…
Eğitimde adaletten…
Sağlıkta adaletten…
Hukukta adaletten…
Bürokraside adaletten…
Sosyal haklarda adaletten…
Kadın haklarında adaletten…
Atamalarda adaletten…
Liste uzayıp gider…
Özellikle CHP’nin düzenlemiş olduğu ve belli çevreleri ciddi anlamda endişelendiren Adalet Yürüyüşü ve Adalet Kurultayı’nın ardından, Tepebaşı belediyesinin uluslararası çapta yaptığı bir etkinliği adalet kavramına adaması, oldukça önemlidir diye düşünüyorum.
Çünkü adalet konulu etkinlikler, bir iki seferliğine yapılıp biten ve geldi geçti etkinlikler olmamalı.
Bu manada Tepebaşı Belediyesi’nin gerçekleştirdiği sempozyum, Adalet Yürüyüşü ve Adalet Kurultayı’nın bir devamı niteliğindedir diyebilirim.
Ve belki, eğer yetiştirilebilirse, “Sanatta Adalet” başlığı adı altında altında içi dolu bir organizasyon da gerçekleştirilebilir.
*
Bitirirken…
Böylesine ciddi bir organizasyonun gerçekleşmesinde emeği olan başta Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç ve ekibi olmak üzere, etkinliğe destek veren özel ve kamu kurum ve kuruluşlarını tebrik ediyorum.