Görüşler
Ne zaman adam oluruz?
Topluma yönelik mesajlarda, doğruluk ve olgunluk mesajın saygınlığını ortaya koyar...
Bu saygınlık, kuruma yönelik "güvenirlilikle" oluşur...
Bir gazetedeki haber için "Acaba doğru mu?" şüpheniz varsa, o gazeteye güvenirliliğiniz zedelidir...
"Gazeteci için de böyleydi..."
Ya şimdi?
"Güven" duygusu yandaş medya tarafından öyle yozlaştırıldı ki...
"Doğru mudur?" diye soran yok artık, yorumunu kendi yapıyor vatandaş...
Biliyor çünkü...
"Kırık kalemle yazıyorlar!"
İşte, suyu da çıktı ve tarihe geçti:
“Alo Fatih?"
………
Oysa, bırakın "yandaş"lığı, "dönekliğin" bile bir onuru vardır!
Cumhuriyet döneminin ilk aydınlarından biriydi "Burhan Belge..."
Atatürk'ün yanında bulunmuş, Şevket Süreyya Aydemir, Yakup Kadri Karaosmanoğlu gibi isimlerle "Kadro" dergisini çıkarmış... Büyükelçilik yapmış...
Daha sonra da "Demokrat Parti"nin kuruluşunda yer almış, partinin resmi organı ünlü "Zafer" gazetesinin başyazarlığını yapmış...
"Menderes'in keskin kalemi olmuş..."
Yine o yılların hem felsefeci hem de bir toplum bilimcisi olarak bu büyük değişimin nedenini "Niyazi Berkes" sormuş Burhan Bey'e...
Tarihi bir yanıt:
"Ben bir fikir oro...suyum. Bir oro... kim para verirse onunla yatmaz mı? İşte ben de onlardan biriyim!..”
………
Kaç kişi bilir ya da anımsar bu olayı...
Unutulmayacak artık o İki kelime:
“Alo Fatih?"
Ve de bunu söyletmediğimiz zaman…
"Adam olacağız, adam!.."
Anadolu'dan gelen öğrenci
Sınavları kazandıktan sonra kaydını yaptırmak için Hukuk Fakültesi'ne gelir öğrenci...
Anadolu'dan gelen öğrenci, daha sonra büyük şehirin güzelliğine kapılır. Dersleri önemsemez, hatta okula bile gitmez. Gezip tozar aylar boyunca...
Yıl sonuna doğru babası ziyaretine gelir.
Birlikte şehri gezerlerken, Beyazıt'ta genişçe bir bahçeye girerler ve babası büyük binayı göstererek sorar:
"Burası ne oğlum, hastane mi?"
Oğlan, "Ben de bilmiyorum baba, birine soralım" der... Tam o sırada da yanlarından geçen bir gence sorarlar...
Delikanlı "Bu bina mı?" der:
"Hukuk Fakültesi..."
Biri çiçekle, biri Meyveyle
Yanyana iki mezara iki ziyaretçi gelir. Birinin elinde çiçek, diğerinin elinde meyve...
Çiçekle gelen merak eder:
"Rahmetlinin o meyveleri yiyemeyeceğini biliyorsun değil mi? "
Diğeri gülerek yanıt vermiş:
"Seninki o gülleri koklayabilirse, benimki de meyveleri yer..."
63 yıl önceki Ali Korkmaz
Eskişehir'le özdeşmesi, Fenerbahçe ile bütünleşmesi, ayrı bir tarih yazdırıyor "Ali İsmail Korkmaz"a...
Seçimler yaklaşırken, tarihte bir "Ali Korkmaz" daha olduğunu biliyor musunuz?
Elimizde "Milliyet'in birinci sayısı var...
Tarih: "3 Mayıs 1950..."
Biz doğmadan önce de fazla değişiklik yokmuş ülkemizde...
Birinci sayfada haber başlığı:
"Seçim günü yaklaştıkça baskı iddiaları artıyor..."
-Haksız nakiller, gazeteler kapatılıyor, çalışanlar işten attırılıyor, meydan dayakları artıyor...
Ve haber:
- Seçimlerin yaklaştığı bugünlerde "DP" teşkilatından gelen haberlerden yer yer mahalli tazyiklerin arttığı anlaşılmaktadır.
Valilerin takip ettiği politikanın, nahiye müdürlerine cesaret verdiği tahmin edilmektedir.
Bingöl sancak bucağında Arif Gündoğdu ağır yaralanmıştır...
Fakran bucağında da "Ali Korkmaz"la kardeşine ağaca bağlanarak meydan dayağı çekilmiştir.
"Ayrıca karakolda da sabaha kadar dövülerek baygın bir halde bırakılmıştır..."
………
Kadere bakın!
63 yıl önce de bir "Ali Korkmaz" feci bir şekilde bayıltılana kadar dövülmüş ve karakolda da aynı muameleyi görmüş...
Tarih bazen tekerrür ediyor ama..
"Bu kadarı da olur mu?"
Erdal İnönü'den
Geçenlerde CHP Genel Başkanı "Kemal Kılıçdaroğlu", yaptığı konuşma sırasında bir partiliye kızarak masaya yumruğunu vurmuştu...
Çok eleştiri aldı...
"Sen de mi?" diye yazanlar oldu...
Bir miting öncesinde de zamanın SHP milletvekillerinden biri Erdal Bey’e der ki:
"İyi konuşamıyorsunuz. Bakın Özal esip gürlüyor..."
-Peki, ne yapacağım?
"Konuşurken masaya yumruğunuzu vuracak ve biz şöyle partiyiz, şöyle yaparız, böyle yaparız, diye kükreyeceksiniz..."
Bir süre sonra İnönü kürsüye çıkar ve şöyle der:
"Biz öyle bir partiyiz ki, adamın!"
Sözünü tam burada keser ve kısa bir aralıktan sonra da aynı milletvekilini parmağı ile işaret ederek bitirir:
"Devamını bu arkadaş söyleyecek!"
Günün Şiiri
İsyan
Beni bu çepçevre hudutlar öldürüyor
Ben ayaklarıma dolanmış zincirler
Beden bir şeyler yitiriyor
Bıktım diyorum bu ölçülerden
Evren başladığında hür olmalı
Beni bu ölçülü yaşamalar bitiriyor
Kaçmak diyorum, uzak, daha uzak
Sıyrılıvermek bir çırpıda
Cümle kaygılardan
Başım üstünde artık martılar dönüyor
Uzak mavililiklere gönül vermişim
Alın götürün tutsak düşünceleri içimden
Boşuna değil bu
Günün uyuyan saatlerinde dirilişim
Ben esenliklere kanat germişim...
Ertuğrul Üçler (Varlık-1959)
Günün Olayı
AKP, halkın dilinden düşmeyen 17 Aralık operasyonu için "Yargı ve polis darbesidir" diyor.
Darbe girişimi suçsa Emniyet ve yargı mensupları niye dışarda, değilse TSK mensupları niye yıllardır içerde?
Akif Kökçe
Günün Biberi
"Ordu mensupları kumpasa getirildi" diyeceksiniz..
Bunun için paralel yapıyı değil TSK mensuplarını cezalandırmaya devam edeceksiniz. Bu durum iktidardakilerin paralel yapıyla aynı düşüncede olduğunu göstermez mi?
Katibim’den
"Bal tutan parmağını yalar" derler...
Şu son olayları düşündüm de, galiba balı tutanlar bırak parmak yalamayı, kovanı da götürmüşler!..
Kolsuz Yaşar’dan
Hala "Mustafa"ya üzülüyorlar...
Osmanlı’da boğdurma olayı yeni değil ki...
"Boğdur boğdur harca..."
Kıssa-dan
Cebinde paran varsa "kim olduğunu unutan " tek kişi” sen olursun.
Cebinde paran yoksa, "bütün dünya senin kim olduğunu unutur." İşte hayat budur...
Bili Gates
Cuk
Şubat ayı kurak geçiyor...
Yağdır mevlam "Su-Bat..!"
Arda
Günün İncisi
Müzik, dinleyeni ve dinleteni öngörülmez kılar..
Björk
Günün Sorusu
"Her şeyin başı sağlık mı, eğitim mi, para mı?"
Yanıt:
"Paralı eğitim, paralı sağlık efendim!.."
Gerilim
Bu millet gereğini yapmazsa, Cumhuriyetin 100. yılını AKP iktidarı, tutulmuş yargıç ve savcılarla, tutuklu aydınlar, gazeteciler ve askerlerle kutlayacaktır.
Ahmet Tan
Günün Sözü
Pisliğin üzerinde oturabilirsin ama, kokuyu asla önleyemezsin.
Çin Atasözü
Özdeyiş
Dünyaya gelmek değil, “incanca” yaşamak önemlidir…
Hanri Benazus