Eskişehir’in yıllardan beri süregelen bir sorunu var. Bir türlü çözülmüyor. Çözmek için sorumlu olanlar da kıllarını kıpırdatmıyorlar. Nedir o sorun?
Mezbaha sorunu! Bakın mezbaha niçin çok önemli… Vatandaş, hayvanını kesecek yer bulamıyor. Duyarlı bir vatandaşsa, çevre illerde bulunan mezbahalara gidiyor ve hayvanını kesip Eskişehir’e getiriyor; tabii bunun ciddi bir mali külfeti oluyor. Duyarlı bir vatandaş değilse, önüne gelen yerde kesiyor; dolayısıyla büyük bir hijyen ve çevre kirliliği sorunu baş gösteriyor. Dahası, orada burada kesilen hayvanlar denetlenemiyor, Eskişehir’de günde kaç hayvan ve hangi türde hayvan kesilmiş bilinmiyor; sığır mı kesilmiş, at mı kesilmiş, yoksa eşek mi?! Bu noktada Eskişehir-Bilecik Veteriner Hekimler Odası Başkanı Mehmet Kızılinler’in şöyle bir açıklaması var: “Eskişehir’de mezbahaların bulunmamasından dolayı, Veteriner Hekimler Odası olarak yaklaşık yüzde 40 civarında etin, kaçak tüketildiğini düşünüyoruz.” Ve ekliyor Kızılinler: “Hastalıkların yüzde 80’i hayvansal kökenli!” Söyleyeceklerim bu kadar.
Emine Nur Günay harekete geçti
22, 23 ve 24 Mayıs tarihlerinde Eskişehir’de etkili dolu ve yağmur yağışı meydana gelmişti. Bununla beraber 11 ilçe ve 216 mahallede toplam 3 bin 313 çiftçiye ait tarım arazisinde üretilen kavun, karpuz, haşhaş, buğday, arpa, şekerpancarı, kiraz, mısır, patates, domates, biber, kabak, ayçiçek gibi çeşitli ürünler ciddi zarar görmüştü. Bununla beraber özellikle muhalefet partileri yöneticileri ile milletvekilleri çağrıda bulunmuş, olayın ‘doğal afet’ kabul edilmesini ve çiftçilerin zararlarının karşılanmasını istemişlerdi. AK Parti Eskişehir Milletvekili Emine Nur Günay vakit kaybetmeden harekete geçti ve Tarım Bakanı Bekir Pakdemirli ile görüştü. Görüşme sonrasında açıklama yapan Günay, TARSİM kapsamında bulunan hasar tespit bilgilerinin bakanlığa sunulacağını, kapsam dışında kalan hasar için de Valilik Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığından acil destek ödeneği için talepte bulunulabileceğini söyledi. Günay konunun takipçisi; teşekkür ediyoruz ve bir an önce çiftçinin zararının azami oranda karşılanmasını diliyoruz.
Nadir Küpeli destek istiyor
“Eskişehir’de, 2020 yılının ilk dört ayında toplam ihracatımız 319 milyon dolar olarak gerçekleşmiş olup, 2019’un aynı dönemindeyse ihracatımız 360 milyon dolardı. Dört aylık dönemde, ihracatımız, geçen yıla göre 41 milyon dolar azaldı. Özellikle ihracattaki azalış, Nisan ayında etkisini tam olarak göstermiş olup, bu ayda ihracatımız geçen yılın aynı ayına göre 45 milyon dolar azaldı. Eskişehir’in ithalatına baktığımızda ise ilk 4 aylık dönem için bu yıl 275 milyon dolar olan ithalatımız, geçen yılda aynı seviyesindeydi. Salgının etkisiyle bu yıl ihracatımızın azalmakta olduğu, ithalat düzeyimizin ise geçen yılki seviyesini koruduğu görülmekte. Umudumuz yurtdışı piyasalarının açılmasıyla birlikte ihracatımızın eski yıllardaki seyrine dönmesi yönünde.”
Bu açıklama, EOSB Başkanı Nadir Küpeli tarafından yapıldı. Görüldüğü üzere durum, pek de iç açıcı değil. Zira Küpeli, aynı açıklamasının devamında diyor ki: “Devlet, yeni destek ve teşvik uygulamalarına imza atmalıdır!” Bende diyorum ki: İnşallah!
ESTÜ, emek ve sevgi…
Eskişehir Teknik Üniversitesi (ESTÜ) Mühendislik Fakültesi 13. Proje Fuarı ve Yarışması gerçekleştirildi. Yarışma sonucunda, 8 mühendislik alanında toplam 24 ödül sahibini buldu. Rektör Prof. Dr. Tuncay Döğeroğlu’nun yaptığı konuşma ise dikkat çekti. Dedi ki Döğeroğlu: “Etkinliğin pandemi tedbirleri nedeniyle kısıtlı olan imkanlara rağmen kesintisiz olarak devam ediyor olmasının, sürdürülebilirlik ve kurumsallaşma adına onur verici olduğunu söyleyebilirim. Emek ve sevgi ile yapılan her işin hak ettiği değeri bulacağına yürekten inanıyorum. 13 yıldan bu yana devam eden organizasyonun bu yıl bir ilki gerçekleştirerek öğrenci konferansını da sürece dahil etmesi, bizleri oldukça memnun etti.”
Bu konuşma niçin önemli biliyor musunuz? Maalesef artık çoğu üniversitemiz bilimsel çalışmalarla anılmıyor. Ancak ESTÜ, kurulduğu günden bu yana yalnız ve yalnız bilimsel çalışmalarla gündeme geliyor. İşte, Döğereoğlu’nun açıklaması, ‘sırrın’ ne olduğunu ortaya koyuyor. Emek ve sevgi… Uzun zamandır, herhangi rektörün ağzından bu sihirli sözcükleri duymamıştım.
Sağlık çalışanlarına test yapılmalı!
Sağlık Emekçileri Sendikası Eskişehir Şube Başkanı Dr. Birtürk Özkavak Covid-19 nedeniyle yaşamını yitiren sağlık çalışanlarına dikkat çekerek son günlerde salgının yenildiği veya kontrol altına alındığı yönündeki tartışmalar ile gerçekliğin üzerinin örtülmek istendiğini iddia etti. Bununla beraber dikkate alınması gereken önerileri sıraladı. Bazılarını aktarmak istiyorum: “Kişisel koruyucu ekipman eksikliği yaşanmamalı. İl bazında kamu hastanelerimizden birisi, klasik görevlerine devam edecek şekilde yeniden yapılandırılmalı. Tüm sağlık ve sosyal hizmet emekçilerine bir derece verilmeli; 3 bin 600 ek gösterge ve yıpranma hakkı tüm çalışanları ayrımsız ve geçmiş çalışma dönemlerini kapsayacak şekilde yeniden düzenlenmeli. Salgında hastalığa yakalanan sağlık ve sosyal hizmet emekçilerine ‘iş kazası ve meslek hastalığı' tanısı konarak, kendisine veya yakınlarına ödenmesi gereken tazminatlar ivedilikle ödenmeli. Sonraki süreçlerin hazırlığı ve planlaması için tüm sağlık çalışanlarına hızla test yapılmalıdır.”
Yerinde öneriler, ‘keşke’ hayata geçirilebilseler…
Bir garip ekonomi
Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun açlık ve yoksulluk sınırı araştırmasına göre, bir ayda açlık sınırı 64 lira, yoksulluk sınırı ise 209 lira yükseldi. Sendikanın Mayıs ayı araştırmasında, dört kişilik ailenin açlık sınırı 2 bin 438 lira olurken, yoksulluk sınırı ise 7 bin 942 lira olarak hesaplandı. Nisan’da açlık sınırı 2 bin 374 lira, yoksulluk sınırı ise 7 bin 733 liraydı. Açıklamada, bekar bir çalışanın yaşama maliyetinin aylık 2 bin 961 lira 13 kuruş olarak hesaplandığı da belirtildi. Nisan’da bu tutar, 2 bin 884 liraydı. Araştırmaya göre Ankara’da yaşayan dört kişilik ailenin gıda için yapması gereken asgari harcama tutarı, bir önceki aya göre yüzde 2,71 oranında arttı. Yılın ilk beş ayı itibariyle fiyatlardaki artış yüzde 12,74 oldu. Gıda enflasyonunda son 12 ay itibariyle artış oranı ise yüzde 14,80 olarak hesaplandı.
Ancak buna karşılık, kimsenin maaşında iyileştirme yapılmadı. Bırakın onu, işsizler ordusuna yenileri eklendi. Buna rağmen, ekonomimiz şahlandıkça şahlanıyor!
Yeni normal
Covid-19 nedeniyle hayata geçirilen sınırlamaların çoğu, bugün itibariyle ortadan kaldırıldı. Artık yeni bir dönemdeyiz ve bu döneme ‘yeni normal’ deniyor. Peki, alınan kararlar neler? Bazılarını şöyle sıralamak istiyorum: Lokanta, restoran, kafe, pastane, kahvehane, çay bahçesi, lokaller 22.00’ye kadar açık. Park, bahçe, piknik alanları, mesire yerleri, sahil bantları ve plajlar kullanılabilecek. Yüzme havuzu, kaplıca, hamam, sauna, SPA merkezi gibi işletmeler 22.00’ye kadar, spor merkezleri ise 00.00’a kadar hizmette. Seyahat kısıtlaması kaldırıldı, uçuşlar açıldı. Kreşler ve gündüz bakım evleri ile müze ve ören yerleri açıldı. Hayvan satış yerleri faaliyete girdi. Deniz turizmi, balıkçılığı ve taşımacılığıyla ilgili sınırlamalar kaldırıldı. Sürücü kursları açıldı. Kütüphaneler, millet kıraathaneleri, gençlik merkezleri, gençlik kampları hizmet verebilecek. Açık havada oturma alanları bulunan yerlerdeki konserler, saat 00.00 ile sınırlı olmak şartıyla yapılabilecek.
Bana göre, sınırlamaların kaldırılması için erken. Umuyorum salgını tetiklemez.
İki hastanede değişiklik
Eskişehir Şehir Hastanesi ile Yunus Emre Devlet Hastanesinde, bugün itibariyle yeni değişiklikler uygulamaya konuldu. Şöyle ki… Şehir Hastanesi Başhekimi Yaşar Bildirici, normalleşme sürecinde 2 vardiya halinde sabah 08.30’dan 22.00’ye kadar poliklinik hizmeti vereceklerini açıkladı. Bildirici, “1 Haziran itibariyle hastanemizde tüm özellikli birimlerimizi aktif olarak faaliyete geçireceğiz. Hekimlerimiz 2 vardiya halinde çalışacak. Birinci grup sabah 08.30 itibariyle başlayacak. İkinci grup da 16.00’da başlayacak ve 22.00’ye kadar poliklinik hizmetimiz devam edecek. Branşta, tek hekim olanlar ve yan dal hekimleri bir vardiya çalışacaklar" dedi. Ya, Yunus Emre Devlet Hastanesi? Burada da benzer bir uygulamaya imza atılarak tüm branşlar hizmete açıldı. Bu noktada yetkililer şuna vurgu yaptı: Hastalar, hastaneye başvurmadan önce MHRS hastane randevu alma sistemi üzerinden-Alo 182'den mutlaka randevu almalı.
FOTOĞRAFIN DİLİ OLSA
Kazım Kurt: Hocam, ‘üç belediye başkanı arasında sorun var’ zokasını nasıl yutturuyoruz ama AKP’lilere:)
Yılmaz Büyükerşen: Aman evladım bırak uyanmasınlar; böyle olunca sana, bana, Ahmet’e kimlerden ne bilgiler geliyor, kendi kendilerini tufaya düşürüyorlar:)
Ahmet Ataç: Öyle güzel yutturuyoruz ki, bazen ‘şakadan’ küsüştüğümüzü unutuyorum:)
BİR TWEET
KAZIM KURT
Gezi onurumuzdur. Gezi zalime, zulme karşı koyuşumuzdur. Gezi yurtseverliktir. Gezi gençliğimizdir. Gezi birlikteliğimizdir. Gezi ben değil biz olmamızdır. Gezi özgürlük sevgimizdir. Gezi tek değil çok olmaktır. Gezi geleceğimiz, yarınımızdır. Gezi ışıktır, umudu aydınlatan!
DÜNYA İNSANLARI
Korona günlerinde Gazze/Filistin’de çekilen bir fotoğraf. Sanatçı, Covid-19’a dikkat çekmek amacıyla duvar resmi yapıyor…
AFİŞ
YAĞMUR ALTINDA
1952 yapımı ve müzikal komedi türünde olan ‘Singin’in the Rain’ (Yağmur Altında), sessiz sinema devrinden sesli sinemaya geçiş periyodunda 3 yıldız oyuncunun arasında geçen hikâyeyi anlatıyor. Müzikal konusunda pekiyi bir izleyici olmasanız bile, yağmurlu bir akşamda takım elbiseli bir adamın ‘’singin’ in the rain’’ diyerek sokak lambasının üstünde durduğu sahneyi bilmeyen yoktur. İşte o sahne bu filme ait ve film tek kelimeyle mükemmel. Bu film ayrıca, çekim teknikleri açısından günümüzde bile örnek alınan ciddi bir başyapıt
KARİKATÜR
KÜRŞAT ZAMAN