Kademeli normalleşme süreci devam ediyor.
Ancak sürecin iyi gitmediği aşikar.
Kademeli normalleşme süreci devam ediyor.
Ancak sürecin iyi gitmediği aşikar.
Açıkcası risk haritasında karşımıza çıkacak yeni verileri çok merak etmiyorum.
Nasıl bir tablo ile karşı karşıya kalacağımız aşağı yukarı belli.
Türkiye genelinde vaka sayıları artıyor. Mutasyonlu virüsün hemen hemen varyantı karşımıza çıkmaya başladı.
Yoğun bakım ve solunum cihazı ihtiyacında artış olduğu da resmi rakamlar ile ortada.
Eskişehir'de de durum farklı diyemeyiz.
Sadece önceki gün
Laçin Mahallesi tamamıyla karantina altında.
Şehir merkezinde bir site karantina altına alındı.
Eğitim Sen Şube Başkanı Faik Alkan da bazı okullarda mutasyonlu virüs vakaları yaşandığına dikkat çekerek eğitim camiasının kaygılarını dile getirdi.
Öte yandan önce Demiryolları yani trenlerde ardından şehirler arası otobüslerde yüzde 50 kapasite sınırlaması kaldırıldı.
İşten çıkarma yasağı 2 ay uzatıldı ama uzaktan çalışma desteği bu ay son olarak uygulanıyor.
İşletmeler kademeli normale göre yeniden düzen kurdu ve bir kapanma süreci daha kaldıramaz.
Üniversiteler ise uzaktan öğretim sürecine devam ediyor.
Yani içinden çıkılması güç, mantık ve duyguların aynı paralelde olması imkansız bir sürecin içindeyiz.
Süreçle ilgili artık ne yapılabilir bilmiyorum. Ancak rahatsız olduğum bir iki husus var.
Birincisi insanlar vaka sayılarının artışından endişeli ama endişenin nedeni kısıt veya yasakların yeniden uygulanma ihtimali.
Yani işin sağlık kısmı resmen ikinci plana atılmış durumda.
Diğer rahatsızlığım da aşılama sürecinin maske sürecine dönmesi.
Hızlı başlayıp bu kadar ağır ilerleyen bir süreç toplum sağlığını korumaya yetecek mi?
65 yaş altına henüz inemeyen aşılama sürecine dair vatandaşı umutlandıracak bir hamle olmaması büyük bir sorun değil mi?
Mesela öğretmenlere söz verilen aşı bile daha yapılmamışken bizlerin kaygısı normal değil mi?
Dedim ya süreç nereye gidecek bilemiyorum ama iyiye gitmediği gerçek. .
Bir tarafta sağlık diğer tarafta ekonomi derken ortaya tutunacak tek dal kalmıyor.
O yüzden biz yine en klasik yöntemi yani kişisel tedbiri doruğa çıkaralım.
Bizi bizden başka koruyacak bir kişi ya da sistem olmadığını kabul edelim.
Kapılar ardına kadar açık olsa dahi biz mümkün oldukça evde kalmayı tercih edelim.
Son olarak sürecin en büyük mağduru olan sağlık çalışanlarını lütfen ihmal etmeyelim ve onların sorunlarını halı altına süpürmeyelim.
Özellikle 14 Mart Tıp Bayramı gelmişken sözden ziyade eylemi konuşalım.