Ne olacak bu Haller’in halleri?

21 Aralık 2016 09:45
A
a
Sütiş Eskişehir
Haller Gençlik Merkezini şöyle tanıtmışlar bir sitede…
Eskişehir Eskibağlar Mahallesi içinde Cengiz Topel ve Üniversite Caddesi arasında kalan tren geçidinin Üniversite Caddesi tarafında kalan güzel bir mekândır.
Eskiler bilirler; sebze ve meyve hali olarak kullanılan yapının Büyükşehir Belediyesi tarafından restore edilmesiyle, bina güzel bir merkeze dönüştürülmüştür. İki katlı olan Haller Gençlik Merkezi’nin içinde; hediyelik eşya dükkânları, büfeler, kafeler ve barlar yer alıyor. Bunun dışında Şehir Tiyatrosu sahnelerinden Tepebaşı Sahnesi, sergi salonu, kitapevi ile çeşitli kültür sanat etkinlikleri yine bu mekânda yapılıyor.
Haller Gençlik Merkezi’nin en güzel zamanları belediye tarafından düzenlenen canlı müzik saatleridir. Kimi zaman İspanyolca müzikleri kimi zaman da Anadolu ezgileri çalınan canlı müzikler ziyaretçilere eşsiz saatler sunmaktadır. Özellikle Ramazan akşamlarında canlı müzik eşliğindeki sohbetler ve kahve keyfi için burası tercih edilebilir…
                                               ***
Yazımın başlığında tüm Eskişehirlilere sordum aslında; “Ne olacak bu Haller’in halleri?” diye. Gerçekten de tanıtımlardaki konumundan epeyce uzaklarda artık Haller Gençlik Merkezi. Öyle abartıldığı gibi cıvıl cıvıl bir gençlik merkezi değil maalesef. Kimi zamanlarda insanın yüreğini acıtacak biçimde, in cin top oynuyor görünümünde! Yârim çok sever buranın havasını. Kimi zaman arkadaşları ile soluklanmak, sohbet etmek üzere de buluşurlar. Başta yılların işletmesi olan Mazlumlar Muhallebicisi- Fresh İtalian Kitchen- Çikolata Sanat Kafe-Yosun Kafe-Shakespeare-Replik Pub gibi merkeze canlılık katan mekânlarda yârimle birlikte soluklandığımız da olur kimi zaman. Tarihi görüntüsünün altındaki masumiyetini ben de severim Haller Gençlik Merkezi’nin…
Severim sevmesine de hak ettiği konumda olmamasına da üzülürüm. Üzülürüm çünkü onlarca insan işyerleri açarak yarınlarına umut bağlamışlar bir biçimde. Aylık kiraların miktarını bilmiyorum ama pek de ucuz olacağı kanısında değilim. Gecenin 24.00’üne kadar hayat dolu bir merkez olmasını candan isterim çünkü yıllar önce ticaret yapmak üzere yola çıkıp, kepenk kapamış bir insan olarak bu hüznü iyi bilenlerdenim. Kimselerin (beni sevmeyenler de dâhil) ama hiç kimselerin ticarette bu acıyı, hayal kırıklığını yaşamalarını asla istemem…
Nedenleri bulunmalı öncelikle bu merkezdeki sessizliğin, giderek azalan müşteri potansiyelinin. Haller Gençlik Merkezi yönetimi ve İşyeri sahipleri başta olmak üzere, sorumluluk taşıyan herkesin çözüm bulmak adına kafa yorması ve ivedi çözüm bulması gerek. Basit birkaç öneri; mesela içeriye her açılıp kapanışta soğuğu (rüzgârı) dolduran sensorla çalışan kapıların yerine dönerli kapılar dizayn edilebilir. Merkezin tam orta yerinde oturanlar müşteriler kış aylarında cereyanda kalıp buz kesmez. Oranın 24.00’e kadar canlı kalması isteniyorsa, akşamın 19.00’unda kapısına kilit vurup evine giden işletmeci zihniyeti sonlandırılabilir. İstanbul Çiçek Pasajı’ndan neyi eksik güzellik adına burasının? Fazlası var eksiği yok bence. O halde şu at gözlükleri çıkarılabilir. Dışarıya bakan (yani hem içeri hem dışarı gören iki taraflı) işletmelerde alkol serbest öyle değil mi? Demek işletmeciler işine saygılı olunca Barlar Sokağındaki olumsuz görüntü ve duyumlar yaşanmıyor. İçerideki mekânlara da böyle bir hak tanınabilir demek ki! İstanbul Çiçek Pasajı’nda (1876’da kuruldu) edebiyle kazanan işletmeler yüz yıldır nasıl ayakta ise aynısı burada da yaşanabilir. Bana şimdi kimse sığ aklıyla yön göstermeye kalkmasın kentin göbeğini meyhaneye çevirtmeyiz diyerek. Bakın örnekler ortada işte. İyi niyetlerle kurulmuş bir yerler kentin göbeğinde kirliliğe dönüşüyorsa zamanla; ona göz yuman ve ön ayak olan güruha da en dokunaklı biçimde çakmasını da bileniz! Bazı köşe yazılarımızı arşivden arayıp okuyanlar bunun boş bir söylem olmadığını da görürler. Hem böylesi kapalı bir mekânda denetimin çok daha kolay olacağı nettir. Kirli emel sahiplerinin, pislik yollardan para kazanmayı yaşam biçimi sayan ahlak yoksunlarının anında iyot gibi ortada kalacakları, deşifre edilecekleri aşikârdır. Haller Gençlik Merkezi’ndeki tenhalığa sigara yasağını gerekçe gösterenler, yanılanlar da var. Espark’ta, Özdilek’te, Kanatlı’da sigara mı içiliyor da canlılık hüküm sürmekte? Asla! Sigara yasağı oralarda da harika biçimde kontrol altında, tek bir kaçamağa tanık olmadık ne mutlu ki. Eskişehir’de istisna da olsa gittiğim eğlence mekânlarının çoğunda sigara kirliliğine tanık olduğumdan bir daha adımımızı atmayanlardanız. Üzülerek yazıyorum ki kimi kahvaltı salonlarında bile sigara dumanından göz gözü görmüyor! Haller Gençlik Merkezi’ndeki tenhalığı bu gerekçeye bağlamak sığ bir görüştür yani. Başka çözümler aranmalı samimi bir oluşum öncülüğünde…
 
 
SİZİN SESİNİZ
 
Giden canların ardından…
 
Yenigün Gazetesi’nden Soner Uçak arkadaşımızı spor yazıları ile anımsarız hep. Sevgili Soner, Kayseri’de yitirdiğimiz gencecik canların ardından duygularını samimice şöyle getirmiş…
                                               ***
Size bugün yitirdiğimiz canları anlatayım. Hepsini tanıyorum. Kardeşim gibi hepsi. Mesela hiç birinin dadısı yoktu. Canım anneleri canından can katarak büyüttü onları. Şahidim biliyorum. Mesela bebekken birisi, gecenin en köründe uyanır, anası memeyi tıkarken ağzına eliyle usul usul sırtını pışpışlardı. Mesala en büyük derdiydi birinin annesinin “Bu çocuk neden böyle az yemek yiyor” meselesi. Hele birini çok iyi biliyorum. Çok dertli bir babası vardı. Dişinden tırnağından yetmez ciğerlerinden verirdi oğluna. Çoğunun babası cebinde kırmızı parlak kağıt kaplı gofretle gelirdi eve. Ne gofretti o. Birinin babası çok muzdaripti “Benim bu oğlan okumaz” derdi de başka bir şey demezdi. Kıyıdan bucaktan kırpıp dershaneye yazdıracaktı ya, yine de pek umudu yoktu. Ama olsundu işte. Okusun, adam olsun, eli ekmek tutsun babası gibi olmasın biraz para görsün cebi. Hele o yanakları sarkık ağladığı zaman gözlerinden şelale gibi gözyaşı dökeni yok mu? Çok hasta olurdu, hem de çok. İki kat giydirilir topak ayaklarına çoraplar. Sırtına yerleştirilen havludan bilirdim onu. Tüm mesele hasta olmamasıydı. Anası şöyle seslenirdi “Sen hasta olma ben öleyim”…
Hepsi büyüdü. Bir keresinde orta okuldayken biri fena aşık olmuştu. Kız için bir kavgaya bile girmiş façası fena bozulmuştu. O dayaktan ağlamadı ama sevdiği pas vermemişti ya tenhalıkta nasıl ağladı anlatamam. Birisi erken başladı hayat kavgasına elde yok avuçta yok. Kendisini ancak atabilmişti 16 yaşına. Ne olacak? Ne iş bulsam yaparım mesleği edinmişti. Ne iş olsa yaptı da vesselam. Güzel yıllardı. Adam olma çağı gelmişti artık. Önce askere gidilecek sonra ise güzel bir kız bulunup baş göz edilecekti. Hem askerlik hem evlilik ikisi de bizim delikanlıların muhteşem ütopyası. Sonra hepsi askere gitti… İsimleri yok cisimleri vardı hayatta. Hepsi senin, hepsi benim, hepsi bizim gibilerdi.
Şahin Erden Kuyumculuk
1000
icon
ali yigit 3 Ocak 2017 03:03

dunyanin en buyuk bld bsk soyle orayi yikip meydan niye yapmadin de ama o eskiyle ugrasmayi sever cunku onda kar zarar hesabi yok nam olsun omru devletin hazir parasini harcamakla gecmis simdi alsin basina calsin

1 0 Cevap Yaz
Mustafa Demircioğlu 21 Aralık 2016 16:04

Hocam gözümü kapadım, bir an haller de fasıl eşliğinde dostlarla çilingir sofrası hayal ettim. Ne kadar güzel olurdu.

0 2 Cevap Yaz
Bu Eskişehir haberi ilginizi çekebilir! İlginç Eskişehir haberi