Arif Anbar yazdı
AKP durmak yorulmak bilmeden yola devam ediyor. Anayasa Mahkemesince “laiklik karşıtı eylemlerin odağı” olduğu tescillenen AKP, suçunun onaylandığı o günden bu güne söz konusu odaktan hiç şaşmamış ve birine daha imza atmıştır.
“Mele” operasyonuyla!
*
Mele nedir?
Toplumda sözü geçen din büyüğü. Fakat din eğitimi almamış, hatta çağdaş temel eğitimden bile yoksun; deneyim ve kulaktan dolma hikayelerle, “din büyüğü sıfatını doldurmaya çalışan kişi.”
Mele, anlayacağınız molla.
*
Gelelim Molla operasyonuna.
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ yeni bir icraat olarak nitelendirdiği Molla operasyonuna ilişkin, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerindeki molla olarak bilinen din büyüklerinin, sınavla Diyanet İşleri Başkanlığına yerleştirileceğini açıkladı. Bu icraatı da şu sözleriyle destekledi: “Bu kişileri analiz ettik. Toplumda sözü dinlenen, saygınlığı olan, sözleri insanları durduran veya harekete geçiren insanlar. Bu kişilerin hizmetinden müftülük denetiminde yararlanmak istiyoruz.”
*
Bu uygulamayla birlikte, bilimsel din eğitimi amacıyla kurulan ilahiyat fakülteleri ve imam hatip okullarına ne gerek var değil mi? Bırakınız kapatılsın toptan. Mollalarımız var artık. Bazılarının okuması - yazması bile yok fakat anlatacak efsanevi hikayeleri çok!
*
Şunu da belirtmeden geçmemek faydalı olacak.
Yaşını almış, eli kalemden uzak, dini efsaneleriyle nam salmış mollalar için devlet kurumuna kadro açılıyor. Yıllarca dirsek çürüten, bilimsel temelde eğitim alan canım öğretmenlerimiz atanmıyor.
Yüz binlerce öğretmen açığı olmasına rağmen.
Sonrasında o canım öğretmenlerimiz intihar ediyor, psikolojik tedavi görüyor, alakasız işlerde çalışmak zorunda bırakılıyor.
Sizce de bir çelişki yok mu?
*
Bir noktayı daha ortaya koymak lazım.
Bu mollaların devlet kurumlarına ani yerleştirilmek istenmesinin bir nedeni de, AKP’nin Doğu ve Güneydoğuda ki seçim stratejisi olabilir mi? Sonuçta bu mollalar çevresindeki kitleleri etrafında toplayabilecek güçteler değil mi? Bozdağ açıklamasında, “mollaların sözleri insanları durdurur veya harekete geçirir” dememiş miydi?
Peki, sizce mollalar kitlelerini ne yönde durdurur ve hangi yönde harekete geçirir?
Hiç düşündünüz mü?
*
Alın size “laiklik karşıtı eylemlerin odağında olmak” suçuna bir ekleme daha.
Tabi körleştirilen, fakat -mollaların hikmeti olsa gerek- icraatlarıyla yanaklarında güller açan yargı…
Görürse!
*
Mustafa Kemal, “Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz” derken neyi kastediyordu acaba? Aklın egemen olduğu laik yapılanmayı mı?
Yoksa mollaların karanlık hikayelerinin zihinleri kuşattığı yeşil donlu emperyalist şeriatı mı!?
*
Ne güzel demiş Emrah Mahzuni.
Gide gide sana gideyim derken,
Cüppeler içinde kaldım Atatürk,
Damarımdan İran Arap akıyor,
Mollalar içinde kaldım Atatürk!
KAFA AÇACAK NOT: Bu yazıyı 13 Aralık 2011’de Sakarya’da kaleme almıştım. Peki, bir daha neden hatırlatmak istedim? Pazartesi günü “Amerikancı Fethullahçı Terör Örgütü (A-FETÖ) başlıklı yazımda, Fethullah Gülen’in ilkokul mezunu bir vaiz olduğunu ve Amerika ile işbirlikçiler ortaklığında keşfedildiğini ifade etmiştim. Yani Gülen’e bir nevi molla diyebiliriz. Hatta kesinlikle diyebiliriz.
O zaman, AKP, 2011’de topladığı ve devlet içerisine yerleştirdiği mollaları acaba ne yaptı? Bu mollaların şu anda akıbeti nedir? İçeri alınanlar, kamudan uzaklaştırılanlar oldu mu? İçlerinden A-FETÖ’cü çıktı mı?
Sadece hatırlatayım ve sorayım istedim…