Mısır ithalatında yıl sonuna kadar uygulanacak gümrük vergisi 10 Ekim’de yüzde 130’dan yüzde 5’e düşürüldü.
Mısır ithalatında yıl sonuna kadar uygulanacak gümrük vergisi 9 Ekim gecesi yüzde 130’dan yüzde 5’e düşürüldü.
Cumhurbaşkanı Kararı Resmi Gazete'de yayımlandı.
Vergi düşürülünce doğal olarak mısır fiyatı geriledi.
Hasat yapan çiftçiler tam ürettikleri mısırı Ticaret Borsalarında özel sektöre satmaya başladıkları sırada gerçekleşen bu olay üzerine mısır fiyatı gerileyince kıyameti kopardı, tepki gösterdi.
Mısır bilindiği üzere kanatlı hayvan ile nişasta sektörünün ana girdi ürünü.
9 Ekim gecesi alınan karar öncesi yaşananlara bakmakta fayda var.
Tavuk ve yumurta üreticisi şirketler mısır fiyatı yükselince daha ucuz olan yemlik buğdaya yöneldi. Böyle olunca buğday fiyatları arttı. Bu artış Tarım ve Orman Bakanlığı’nı kaygılandırdı. Mısır fiyatını düşürmek için de bu yola başvuruldu.
Üretici bu yıl kilo başı 10 lira ve üzeri için hesap yaptı ancak bu gelişmelerle evdeki hesap çarşıya uymadı, adeta hüsrana uğradı. Mısır üreticisi aldatıldığı hissine kapıldı.
Haksızlar mı? Tabii ki değil.
Gelelim mısırdaki Ali-Cengiz oyununa.
Hatırlatmakta fayda var.
Edindiğim bilgiye göre, vergi kararından 2-3 gün önce Mersin Limanı açıklarında bekleyen binlerce ton yük taşıma kapasiteli 20 gemiden 11’i mısır yüklüydü.
Ama açıkta bekleyen mısır yüklü gemiler bir türlü gümrük işlemi yaptırmadı, yükünü boşaltmadı.
Ta ki gümrük vergisi 9 Ekim gecesi yüzde 130’dan yüzde 5’e düşürülünceye kadar.
Gemilerdeki binlerce ton mısır belkide vergi indirimi sonrası limana indirildi.
Tabii ki yüzde 5 vergi ödeyerek.
Buradaki soru şu?
Gemilerdeki binlerce ton mısırı kim ithal etti?
Neden gemiler günlerce açıkta bekledi ve yükünü boşaltmadı?
Yoksa bu mısırı ithal edenler verginin düşeceğini biliyorlar mıydı?
Yüzde 130 vergi yerine yüzde 5 vergi ödeyerek ithal edilen mısırdan milyonlarca liralık bir kazanç söz konusu.
Hasılı…
Nereye baksan rant.
Nereye baksan Ali-Cengiz oyunu.
Lafa gelince “çiftçiyi destekliyoruz” derler.
Ama her nedense olan yine gariban çiftçiye, emekliye ve dar gelirliye oluyor.
Hükümet ve güven!
Erken seçimin dillendirildiği günlerden geçiyoruz.
Toplumsal dinamiklerin yani…
Başta siyasi partiler olmak üzere sendikalar ve odalar gibi sivil toplum örgütlerinin tepkilerini demokratik ortamda dile getirmeleri, alanlarda seslerini yükseltmeleri sonucu bir ihtimal olarak gerçekleşebilecek bir erken seçimden bahsediyoruz.
Ancak bu, beraberinde bir umudu da yeşertmeli.
Bu noktada Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu’nun Cumhuriyet’e verdiği röportajdaki şu sözleri dikkat çekici:
“Bugün dünden daha vahim durumdayız. Şu andaki Cumhurbaşkanlığı bile anayasa açısından meşru değil. Meşruluk ve güven konusu krize dönüşme olasılığı taşıyor.
Kriz, vergi paketiyle ortaya çıktı. Halk ‘Bu ne vergisi?’ diye itiraz etti. Aynı zamanda halk, gıda sağlığı konusunda Tarım Bakanlığı'nın açıkladığı belgeye inanmadı ve Köfteci Yusuf'un dükkanı tekrar doldu.
Bunun anlamı...
Hükümete güven yok. Güven olmadığı zaman hükümetin yönetme şansı kalmaz. Hükümetin işlevi, bağlayıcı karar almaktır. Halk, ‘Bu kararları tanımıyoruz, uymayacağız’ dedi. Bu da meşruluk krizinin üzerine oturan bir güven krizidir. Güven konusunda sorun varsa ekonomi, dış politika, eğitim, savunma vb politikaları uygulamakta zorlanırsınız. Bu güven bunalımı yavaş yavaş kök salıyor ve büyüyor.
Bunun tek çözümü, hızlı bir erken seçim. Güvenilecek bir iktidar kurulması. “
Olur mu, olur…