Görüşler
Herkes ilkokula bağladığı günü çok iyi anımsar...
İlk öğretmenini asla unutamaz...
Önceleri zor da gelse, alıştıktan sonra ne güzeldir o günler...
Topluca "İstiklal Marşı" söylemek...
öğrenir öğrenmez, gururla, onurla..
"Türk andını okumak..."
Ne büyük mutluluktu...
"ATA" ile başlardık okuma-yazma öğrenmeye...
Bugün aynı duygu, aynı heyecanla yaşanıyor mu?
"Kuşkuluyuz..."
Ama asla umutsuz da değiliz...
………
Andımız "Türküm" diye başlıyor.
Bundan rahatsızlık duyan hiçbir arkadaşımızı anımsamıyoruz...
Sonra, "Doğruyum..."
Daha sonra, "Çalışkanım..."
Bir ağızdan ne güzel söylerdik
Ya şimdi?
"Andımız yasaklandı..."
AKP yönetimi önce giysi özgürlüğü görüntüsü arkasında, bu birlikteliği, bu eşitliği kaldırma yönünde bir adım attı...
Sırada..
"Andımızın doldurulacak boşluğu var..."
Merak etmeyin, çok yakında dinsel içerikli sözlerle, dualarla doldurulmak istenecektir.
“Amaç Budur...”
………
Peki, sıradaki yeni?
"İstiklal Marşımız..."
Kıpırdanmalar başladı bile...
Herkes bilir ki, İstiklal Marşımız ruhumuzu okyaşan, içimizi titreten çok özel koşulların ürünüdür...
''Bir ulus kavramıdır…"
Ne diyor Erdoğan?
"Ulusalcılık-mulusalcılık yok artık!"
Önce futbol maçlarından bir kaldırabilseler;
………
Yarın 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı...
Yurdun dört bir yanında "Dev Andımız Korosu" oluşturulacak…
Milyonların "Türküm-Doğruyum" haykırışlarına “Marmaray” falan vız gelir!
Ne mutlu...
"Ant içmeye hazır milyonlara..."
Günün Olayı
Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde, badem bıyık "Duble Yolun" yenmeyen bir şey olduğunu yine anlayamayacak...
Faruk Kaya
Günün Biberi
"Amerikan ordusu Ortadoğu'ya postallarıyla girsin" diye can atanlar, durumu kurtarmak için "Camiye ayakkabıyla giriyorlar" duyarlığı göstermeye biraz da mecburdur...
Akif Kökçe
Yalan ve sessizliği!
Korktuğumuzda yalan söyleriz. Başkalarının ne düşüneceğinden, hakkımızda öğrenileceklerden çekindiğimizde yalan söyleriz. Oysa her yalan söylediğimizde korktuğumuz şey daha da güçlenir.
"Tad Williams"
***
Yalan hem sözcükle söylenir hem de sessizlikle!
“Adrienne Rich”
Günün Şiiri
Işığa dönen kentler
Bir ışık yangını belirir kentlerde
Karanlık düşünce gün batımlarından sonra
Kıpırdayan bir aydınlık mücevherler
Örneğince
Sokak lambalarından dizi dizi inciler
0 ulu duygu için donanan geçitlerde
Yükseklerden, en yükseklerden orada
Onlara uzanır elleri gecenin
Bir şarkı duyulur incecik
Bir şarkı ıssız ve derin
Kaç değişimle kaybolmuş ne varsa
Bir zamanlar varlığına inandığımız
O hiç çürümeyen tomurcuklar
O elmas parıltısı damla damla sularda
Tennessee Williams (Varlık-1964)
Shaw’dan özgürlük
İkinci Dünya Savaşı başlamış ama İngiltere henüz savaşa girmemiş. Bir gazeteci "Bernard Shaw”a sorar:
"İngiltere bu savaşa girsin mi?"
Shaw’dan yanıt:
"Birinci Dünya Savaşı'nda üç imparatorluk yıkıldı. Çarlık yıkıldı, Osmanlı yıkıldı, Avusturya ve Macaristan İmparatorluğu da yıkıldı. Eğer bu savaşta da Büyük Britanya İmparatorluğu yıkılacaksa girelim savaşa!..”
Gazeteci şaşırır:
"Ama siz sürekli basın özgürlüğünün yetersizliğinden yakınmaktasınız. Oysa imparatorluğumuz batsın bile diyebiliyorsunuz. Nasıl olur da hala basın özgürlüğü yok diyebilirsiniz?"
Shaw gülümser:
"Siz benim neleri söylediğimi biliyorsunuz ama, neleri söyleyemediğimi bilmiyorsunuz..."
Beşamelli ördek yemeği
Adam koşarcasına eve gelip acele bir iş yemeğine katılması gerektiğini söyleyip duşa girince, kadınsı sezgileri ile şüphelenen karısı o duştayken ceplerini karıştırmış. Ve de bir not bulmuş:
"Aşkım, seni bu akşam bekliyorum. Sana beşameli ördek hazırladım..."
Çok bozulan kadın makyaj yapıp en seksi kıyafetlerini giymiş.. Divana da uzanmış. Bunu gören kocası, eski günlerini anımsamış ve hemen tazelemişler!..
Adam, yorgunluktan kalkacak halde değil ama yalanı ortaya çıkmasın diye evden ayrılmış. Bitkin bir halde sevgilisinin evine gitmiş. Yemeğin bitmesiyle de masada sızıp kalmış... Sevgilisi de şüphelenip adamın ceplerini karıştırırken yazdığı notun altına bir cümle eklendiğini görmüş:
"Size ördeğinizi yolluyorum ama, beşamelsiz!"
Kayıp kaynana
Temel’in kaynanası kaybolmuş... Üç -beş gün geçtikten sonra karısının ısrarı üzerine bir gazeteye ilan vermiş:
"Kaynanamu kaypettum. Körenlerin insaniyet namına körmemezlikten kelmeleri rica olunur..."
Gerilim
Sokaklara şehit adları veriliyor. Ailelere kalan bu, birer sokak adı.
Şehirde dolaşmak, mezarlıkta dolaşmak gibi..
Kıssa-dan
Olgun bir adamı dost edinmek isterseniz, eleştirin. Basit bir adamı dost edinmek isterseniz, methedin.
Günün Sözü
Atatürk ağaca selam duruyor...
"Onu kurtarmak için bir yol bulurdum” diyor... Kesilince de ağlıyor...
Diğeri ise yol için "baltayı" vuruyor!
Uğur Dündar
Günün İncisi
Birine, gereğinden fazla değer verirsen, ya onu ya da kendini kaybedersin.
La Edri
Cuk
Mükemmel aşk, insanın kendisini mutsuz edecek kişiyi seçmesidir...
Kolsuz Yaşar’dan
Yönetmeninden oyuncuya:
-Haydi sahne senin, çık rolünü oyna...
Başarırsan sana dünya sahnesinde "Büyük uşak" rolünü vereceğim!..
Günün Balı
Verme bisikleti cahile..
"Gider çarpar valiye..."
Ahmet Atuk
Eskişehir hu hale nasıl geldi?
Eskişehir’e atanan emniyet memuru ailece mutluluk duyardı:
"Huzur dolu bir kente gidiyoruz..."
Bu yaklaşım yıllar öncesinden temelini atmıştı Eskişehir'e...
Pek çok emniyet çalışanından duymuştuk sözü:
"Şehrinizin kıymetini bilin..."
Öyleydi...
Ama son yıllarda ne olduysa oldu!
Akıl almaz olaylara tanık olmaya başladık...
Öylesine cinayetler görüyoruz ki, tüylerimiz diken diken oluyor!..
Hele sonuncusu yok mu?
Gazete manşetlerini gördünüz:
"Önce mezarını kazmışlar..."
Teksas'ı andıran kurşunlamalar, sokak kavgaları ve inanılmaz olaylar...
………
Rahmetli Gaffar Okkan’ın altıncı hissi çok kuvvetliydi…
Yarın ne olacağını bilir gibiydi...
Ama yine de "Eskişehir gerçekten bir huzur kenti" derdi...
Biz de gerçekten merak etmeye başladık:
"Eskişehir bu hale nasıl geldi?"
Hani sporcu arkadaşlar son günlerde araştırıyorlar ya.. "Atatürk Stadı'nda tribünler neden boşalıyor?"
Bu konu da araştırılsa...
"Şaka değil, öldürmeden önce mezar kazanlar var artık bu kentte..."
Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...