Türkiye’de birçok sporun ve futbolumuzun örgütlenmesi Cumhuriyet’le başlar. Özellikle futbolumuzdaki örgütlenmenin ilk adımları Galatasaray’ın eski futbolcularından “Yusuf Ziya Öniş” tarafından atılmıştır…
Futbolumuzda ilk kez imparator yakıştırmasıyla anılan “Yusuf Ziya Öniş”,in İsviçre’de eğitimini tamamlayıp dönerken getirdiği “İsviçre Spor TeşkilatıTüzüğü”nün “Ali Sami Yen, Burhan Felek ve Nasuhi Esat Baydar” tarafından tercüme edilmesi futbolumuzun çağdaş anlamda yapılanmasının temel taşları olarak kabul edilir…
Aslen 31 Temmuz 1922 tarihinde “Futbol Encümeni” adıyla göreve başlayan “Futbol Federasyonu” 23 Nisan 1923 günü Şehzadebaşı’ndaki “Letafet Apartmanı”salonunda yapılan Cumhuriyet döneminin ilk toplantısında ilk “Futbol Heyet-i Müttehidesi” (yönetim kurulu) şu isimlerden oluşmuştu:
BAŞKAN: Yusuf Ziya Öniş (Galatasaray)…
ÜYELER: Hamdi Emin Çap (Altınordu), Saim Turgut Aktansel (Vefa), Orhan Öktem (Süleymaniye), Burhan Felek (Anadolu), Fethi Tahsin Başaran (Hilal), Nasuhi Esat Baydar (Fenerbahçe)…
* * *
Yeni oluşturulan Türkiye Futbol Federasyonu, dünya futbolunun resmi örgütü olan Uluslararası Futbol Birliği “FIFA” ya üyelik için başvuruda bulunuyor…
Bu başvuru FIFA’nın 21 Mayıs 1923 günü İsviçre’nin Cenevre kentinde yapılan genel kurul toplantısında kabul edilerek, Türkiye Futbol Federasyonu, “FIFA”nın 26’ncı üyesi olmuştu…
Bu kısa tarihçeden sonra milli takımımız ilk resmi maçını 26 Ekim 1923 tarihinde İstanbul“Taksim Stadı”nda Romanya ile oynuyor…
Çekoslavak Hakem “Anton Cratky”nin yönettiği bu maçın Romanya’dan “Ganzel ve Triç”in gollerine karşı “Zeki Rıza Sporel”in milli takımımız adına attığı gollerle 2-2 sonuçlandığını anımsatarak, birazda milli formamızın kutsiyetine değinmek istiyorum…
* * *
Yakın zamana kadar bu ülkenin ortak değeri ve ortak sevdasıydı milli forma. Ancak 1980’li yılların ortalarından itibaren özellikle Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş gibi kulüplerimizin bazı başkan ve yöneticileri söylemleriyle futbolun ruhunu yaralamaya başladı…
Özellikle Fenerbahçe Başkanı “Ali Şen“in görsel medyada sık sık yaptığı “en büyük Fenerbahçe” söylemi futbolumuzu germeye başladı. Ardından yine Fenerbahçe yöneticilerinden “Ömer Çavuşoğlu”nun televizyonlarda Galatasaray bayrağını yırtması iki takımın arasına konulan bomba etkisi yapıyordu…
Yine Şükrü Saraçoğlu Stadı’nda yapılan bir Türkiye Kupası finalini kazanan Galatasaray’ın teknik direktörü “Graeme Sounees”ın “Ulubatlı Sounees” olarak anılmasına da neden olan, maç sonunda elindeki Galatasaray bayrağını sahanın ortasına dikerek iki takım arasındaki tribün terörünün fitilini ateşlemesi oldu…
Sonraki yıllarda “Aziz Yıldırım”ın başkan olması ve 3 Temmuz 2011 şike sürecinin odağı haline gelmesi…
İddialar, tapeler, tutuklamalar, mahkeme sonuçları, hapisler Avrupa’dan men kararları derken yaşanan büyük kaos…
Yine Fenerbahçe yöneticilerinden “Mahmut Uslu”nun maç sonlarındaki kışkırtıcı demeçleri, Fenerbahçe’de “Emre, Volkan, Caner” Galatasaray’da “Melo” gibi futbolcuların hemen her maçı adeta dinamitlemesi, zaman Beşiktaşlı yöneticilerin de çeşitli polemiklerin içinde kendilerine rol aramaları…
TFF’nin ve hakemlerin her derbi öncesi ve sonrasında sürekli eleştiri oklarının hedefi haline gelmesi…
Tribünlerdeki toplu küfürlerin kural tanımadığı, maç sonunda taraftarların birbirlerini yaralayıp hatta öldürdüğü adeta cinnet olaylarının yaşanması, ortak değerlerimizin çoğunu silerek kin ve nefret duygularını körükledi…
* * *
Futbolumuzu yönetenler bu duruma seyirci kalarak gereken önlemleri almayınca ya da alamayınca futbolumuzun en kutsal değeri “Milli Forma” da holiganizm den payını almaya başladı. İtiraf etmeliyiz ki sürekli yaşanan bu gerilimli süreçte milli duygularımızda erozyona uğrayarak derbi denilen bu sinir harbinin gerisine düştü…
Bu bağlamda geçtiğimiz günlerde Kasımpaşa Başkanı “Hilmi Öksüz”ün açıklamaları son derece dikkat çekiciydi. Kasımpaşa, Fenerbahçe maçlarında kendi hocalarına küfür eden “Emre Belözoğlu”nu her maçın olay adamı “Volkan Demirel”i ismen vurgulayan “Öksüz” şöyle diyordu: “Kemerburgaz Tesislerini Milli Takımımızın hizmetine sunduk. Bu iki oyuncu ile tesislerimize geleceklerse hiç gelmesinler!”
Yine Avrupa’da yaşayan Galatasaray ve Beşiktaş taraftarları son Hollanda maçında“Emre ve Volkan”ın oynamaları halinde en ağır protestoyla karşılaşacağını hazırladıkları hakaret dolu pankartlarla açıkladılar…
Milli Takımlar Direktörü “Fatih Terim” basiretli davranarak kritik Kazakistan maçı öncesinde ısınırken taraftarlarla girdiği diyalog sonunda eldivenlerini fırlatma küstahlığını Hollanda Maçı kadrosuna almayarak, Emre’yi de oynatmayarak olası tepkileri önlemiş oldu…
Eskiden milli forma her futbolcunun hayalini süslerdi. Bir kez bile milli olabilmek o futbolcuya inanılmaz bir saygınlık kazandırırdı. Kısaca ayyıldızlı forma her şeyin üzerinde idi…
Futbol hayatını Almanya’da sürdüren ve kişisel nedenlerle Milli Takım davetini reddeden “Ömer Toprak” milli duyguların nereden nereye geldiğini açıkça gösteren küçük bir örnek değil mi?
Tabi bu karanlık tablonun meydana gelmesinde gerekli kararları alamayarak bu kaos ortamına fırsat yaratan bilgisiz, basiretsiz, korkak, eyyamcı yöneticilerin büyük payı var…
Unutulmasın: her türlü tribün anarşisine rağmen bizim için renklerin en güzeli hâlâ“kırmızı-beyaz” formaların en güzeli ise göğsünde “ay yıldızlı” olan!
Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...