Görüşler
Mehmet Efendi’nin şeyi!..
Çok değil, dört yıl önceydi...
Politikamızın çoğu zaman "ağlayan", bazen de “güldüren” ismidir "Bülent Arınç..."
Suikast iddiasını anımsayın...
Kendisi Manisa’dayken, Ankara'da takip ediliyordu!
Genelkurmay'ın, "İki subay Arınç'ı değil bir askeri izliyordu" açıklamasıyla rahatlamıştık...
Yoksa, neler olacakmış neler?
Az daha..
"Şeyimin şeyi gidecekmiş!"
Bugünlerde de, "özgül ağırlığı"nı tartışıyoruz!
Kara mizahı geçti bu senaryolar!
"Bülent Arınç" da tombala torbasının 90 numarası gibi her yerden çıkıyor!..
"Rampapa" örneği hiç vizyondan düşmüyor...
Peki, ya istihbarata ne demeli?
Eskiden bu işin bile mizahı "kara"sını siler geçerdi!..
…….
"Mahmut Efendi", 1940’lı yıllarda Atina’daki bir ajanımız. Ankara'dan bir emir gelmiş kendisine:
"Rumların aldığı yeni kruvazörlerin raporunu bildir..."
Bir plan kurup limana yakın bir yere gizlenmiş. İyice yaklaştıktan sonra, yüzünü bir koruluğa arkasını limana dönmüş. Makinesini de hazırlayıp, çiş yapma pozisyonu almış. Pantolonunu indirip tam çiş yaparken bacaklarının arasındaki makinesinin deklanşörüne basmış. Filmi de hemen Ankara'ya göndermiş.
Merkezdekiler bakmışlar, evirmişler-çevirmişler, bir şey anlayamamışlar!
Çünkü, Mahmut Efendi, kendi alet ve edevatını çekmiş!
Merkez bir emir daha vermiş:
"Bu kruvazörler stop, hala çalışıyor mu stop, iyi kontrol et stop, acele cevap ver stop!.."
…….
Halk artık ne "özgül ağırlığı"na , ne de böyle "suikast girişimi" senaryolarına inanmıyor!..
İnanmak için bir referandum yapılsa bile..
“Mahmut Efendi’nin şeyi çıkar!..”
Cumartesi öyküsü
Osmanlı Liberalleri Kongresi
Cumhuriyet tarihimizde görülmemiş olaylar yaşıyoruz.
Tarihte hiç örnekleri yok mu?
"Mustafa Gökdemir"in yıllar önce kaleme aldığı bir olayı "bugün "öykü" sütunumuzda aktaralım...
- Prens Sabahattin, 1902 yılında İngilizlerin destek ve himayesi ile Paris'te "Osmanlı Liberalleri Kongresi"ni düzenlemişti. Kongreye Türk, Ermeni, Yahudi, Arap, Arnavut, Rum, Çerkez ve Kürt delegeler katılmıştı. Katılanların çoğu merkezi devletten ayrılıp bağımsızlaşma arzusundaydı...
Nitekim, kongre kararında büyük Avrupa devletleri, Osmanlı İmparatorluğu’nun zulmü altında ezilen halkların yardımına çağırılmıştı.
Sonradan..
"Sevr'in esin kaynağı bu kongre olmuştu..."
Günümüzde "Yeni Sevrciler"in planları da bu kongre ile nenedeyse tıpa tıp örtüşüyor. Şunu da belirtelim ki, Osmanlı topraklarında federasyon düşüncesi ilk kez 1852'de İngiltere Başbakanı "Benjamin Disraeli" tarafından ortaya atılmıştı.
Haklarını yemeyelim.. Komprador solcuların ve etnik bölücülerin görüşleri de liberallerin ve dinci federasyonların görüşlerinden pek farklı değil. Onlar da reformlara pek sıcak bakıyor. Hatta bazı sosyalistler Türkiye Cumhuriyeti'ni çağımızın Bizans'ı olarak nitelemekle kalmıyor, Alevileri, Türkmenleri ve Kürtleri Kemalizm'i parçalayıp Anadolu coğrafyasından süpürmeye çağırıyor.
Görünen o ki, ulus devleti hem içeriden hem dışarıdan dört koldan kuşatılmış gibi...
Biliyorsunuz..
"Prens Sabahattin Sultan Abdülmecit'in torunlarından biridir..."
Günün Sözü
Yılana yumuşak diye sakın el sürme!
Cuk
Medyamız boyalı, çok renkli ama.
"Düşünceler siyah beyaz!"
Gerilim
"İş şişirme" ya da "eksik işi bitmiş" gibi göstermenin önünde hiçbir engel kalmadı.
Bu gidiş tehlikeli...
Yerel seçimlerde daha çok "TOKİ eseri" yetiştirmek uğruna ilerde çok canlar yanabilir...
Çiğdem Toker
Günün İncisi
Yorgun ulusların bağrındaki yeni , büyük ve taze güç, kadın halkıdır.
Marcel Preyost
Günün Balı
İşsizlik rekor kırmış...
"İşi gücü bırakıp, rekor kırıyoruz!"
Balthör
“Bu sefer sen tut, olur mu?"
Meleğin biri bir gün cennetten yeryüzüne inmiş ve yıllardır bir parkta üzerleri güvencin pisliği
içinde birbirlerine bakar durumda biri erkek biri kadın iki kahramanlık heykeli görmüş.
Hemen atılmış:
"Sizler iyi ve örnek birer kahramanlık heykeli oldunuz. Bu nedenle sizi yarım saatliğine canlandıracağım. Ne isterseniz yapmakta özgürsünüz..."
Daha sonra da ellerini çırpar çırpmaz heykeller canlanmış, bir süre birbirlerine utanarak bakmışlar ve hızla parktaki çalılıkların arkasına koşmuşlar. Bir süre sonra çalıların arkasından gülüşme sesleri duyulmaya ve çalılar sallanmaya başlamış. Biraz sonra keyifle ortaya çıkmışlar. İkisinin de yüzünde büyük bir mutluluk varmış.
Bunu gören melek, gözünün birini anlamlı bir şekilde kırparak "On beş dakikanız daha var" demiş.
Dişi heykelin sevinci daha da artmış ve erkek heykele dönüp heyecanla bağırmış:
"Harika! Bu kez de güvercini sen tut kafasına ben edeyim!.."
İnsan dişini sıkınca
Bir işadamının karısı arkadaşına, "Benim kocam yılın onbir ayını başka ülkelerde, kalan bir ayı da benim yanımda geçiriyor" diye anlatınca arkadaşı "Vah vah! Nasıl dayanıyorsun buna?" demiş...
Kadın, "Canım o kadar zor değil ki" diyerek yanıtını vermiş:
"İnsan dişini sıkınca bir ay çabuk geçip gidiyor!"
Hangisi imparator?
İmparator, "tahtı iki oğlundan hangisine bırakacağını” belirlemek için onlara bir görev verir.
Oğullarına, atı tepedeki çınar ağacının yanında bulunan çeşmeye en son ulaşanın kendisinden sonra İmparator olacağını söyler.
Bunun üzerine küçük oğlan hemen bir ata biner ve ağaca doğru yola çıkar. İmparator "tahtı" küçük oğluna verir.
Neden?
"Küçük oğlan abisinin atına atlamıştır..."
Dr, Albert Schweitzer’den
Çocukluğumda büyük babamın iş yerine giderdim.
O, müşteriyle hiçbir belge ve bağlantı imzalamaz ve şöyle derdi:
"Ben size bir Türk gibi güveniyorum, başka bir şey gerekmez..."
Günün Şiiri
Kapalı Çarşı
Giyilmemiş çamaşırlar nasıl kokar bilirsin,
Sandık odalarında
Senin de dükkanın öyle kokar işte
Ablamı tanımazsın
Hürriyette gelin olacaktı, yaşasaydı
Bu teller onun telleri
Bu duvak onun duvağı işte
Ya bu camlardaki kadınlar?
Bu mavi mavi
Bu yeşil yeşil fistanlı
Geceleri de ayakta mı duruyorlar böyle?
Ya şu pembezar gömlek?
Onun da bir hikayesi yok mu?
Kapalı Çarşı deyip de geçme
Kapalı çarşı,
Kapalı kutu...
Orhan Veli (Varlık-1936)
Günün Olayı
Arınç "Terörle Mücadele Kanunu’nu kaldırabiliriz" diyor. İktidar teröristlerle müzakereye oturup muhalifleri düşman bellediğine göre...
Terörle mücadele yerine "Muhalefetle Mücadele Kanunu" çıkarmalı...
Akif Kökçe
Günün Biberi
Bu iktidar döneminde pek çok şey gibi bazı sözcüklerin anlamı da değişti..
Örneğin tavize "açılım", sivil dikta arayışına "demokratikleşme", faşizme "normalleşme" deniliyor...