Lütfen!

Gandhi “Bir milletin büyüklüğü ve ahlaki gelişimi, hayvanlara olan davranış biçimi ile değerlendirilir” der

15 Temmuz 2021 10:44
A
a
Sütiş Eskişehir
Gandhi “Bir milletin büyüklüğü ve ahlaki gelişimi, hayvanlara olan davranış biçimi ile değerlendirilir” der.
 
Arthur Schopenhauer ”İnsanın gerçek yüzünü görebilenlerin birer hayvansever olması kaçınılmaz” der.
 
Hz. Ali “Yırtıcı ve obur bir hayvan, adaletten uzak zalim bir hakimden daha iyidir” der
 
Tüm kutsal kitaplar, tüm ideolojiler, insanlığa dair yapılmış tespit ve söylemlerin hepsinde Hayvanlar önemli ve özel bir yer tutar.
 
Gel gelelim hayvanlar konusunda çevremizde tanık olduklarımız, sosyal medyada hemen her gün onlarcasını gördüğümüz üzücü olaylar, işkenceler, kötü davranışlar ve zulümlere bakınca insan ister istemez bir tespit yapıyor.
Bu yaşadıklarımıza bakarsak bu ülkenin çoğunluğu dinsiz, kitapsız, insanlıktan nasibini almamış ve kalpsizler sürüsünden oluşuyor.
Çünkü sadece kendi neslimize değil, yaşayan her canlıya zulmeder ve bir kısmımız bu zulüme gerekçeler uydurup bundan keyif alır hale gelmiş durumda.
 
Hani sık sık yönetenlere, onların liyakatsız ve adaletten uzak yönetim biçimlerine, halk ile empati yapamadıklarına, insanların dertlerinden anlamadıklarına ve kendi sefalarına baktıklarına dair serzenişler yapıyoruz ya, bence yapmayalım. Yönetenler her zaman yönetilenler içinden çıkar. Empati, merhamet, hoşgörüsü kaybolmuş insanların içinden bu meziyette yönetici çıkma olasılığı da düşüktür.
 
Şimdi hayvan sevgisinden konuyu nereye bağladın diye düşünebilirsiniz. Lakin bu konuda iddialı ve inatçıyım. Klişe olacak ama sevginin cinsi, türü yoktur. Hayvana, ağaca, savunmasız canlılara zulmeden ve sadece kendini düşünen insanların çoğunlukta olduğu bir toplumda sevgiden, anlayıştan, diyalog ve ahlaktan bahis açmak bana göre mümkün değildir.
 
Son dönemlerde başta sokak hayvanları olmak üzere karşımıza sosyal medya vesilesi ile onlarcası çıkan üzücü gelişmeler hassas yüreği olanlar için yaşamı adeta cehenneme çevirmiş durumda.
 
Yavrularını emzirirken silahla vurulan bir köpek, sadece havladığı için ağzı ve ayakları bağlanarak dereye atılan başka bir köpek, ayakları kesilip, gözleri oyulan bir kedi diye başlayıp fotoğraflarına bakmaya gücüm kalmayan onca örneğe tanık oldum son günlerde.
Üstelik sadece kedi ve köpekler değil ne yazık ki sincap, caretta caretta, martı, flamingo, balık aklınıza gelen her canlıya işkence ve katliam haberlerine rastlıyoruz.
 
Üzücü olan bunu yapanların sadece erişkinlerle sınırlı kalmaması, ne yazık ki masumiyet abidesi dediğimiz çocukların, gençlerin de dikkat çekmek ve sosyal medyada birkaç tık almak için yaptıkları ağır zulümlerin de olması. Bu da rol modellerin, ailelerin yetiştirme tarzlarının eline tablet, telefon verilip, susturulan çocuk büyütme biçiminin yansısı değil mi?
 
Karıncayı ezerse cehenneme gideceğini düşünen, atların ayağı kırılınca vurulduğu için kahrolan, civcivi ölünce sabaha kadar gözyaşı döken çocuklardık biz. Aile ve çevreden aldığımız öğreti buydu.
 
Yılana bile zarar vermeyen, fare yavrularına kıyamayıp uzak bir arsaya bırakan, yaralı kuşları günlerce tavan arasında besleyen büyüklerden öğrendik insanlığı. Ama aktarma, yeni nesli yetiştirme konusunda başarılı olamadık demek ki.
 
Hatta hayvanlar sayesinde gelişen empati, merhamet, affedici yönlerimiz başkalarınca basitlik, zayıflık hatta enayilik olarak görüldüğü için bu yönlerini törpüleyen insanlar olduk çıktık.
 
Bakın evlendiğim gün koşa koşa gidip barınakta yuva bekleyen bir köpek evlat edindim. Ardından bir de kedi evladım oldu. Tabi bu böyle kalmadı.
Annesinin reddettiği ve ortada kalan bir kedi yavrusu, donarak ölmek üzere olan bir köpek yavrusu ve en son Annesi çöp içinde doğum yapan ve ölen bir kedi yavrusu derken 3 kedi 2 köpek ile 10 senedir bir arada yaşayan ve bununla gurur duyan birisiyim ben. Hiç biri cins kedi veya köpekler değil. Hatta birisi evde yaşamaya uygun olmayan bir çoban köpeği.
 
Herhangi bir insan evladı ile aralarında bir fark yok. Çok büyük bir sorumluluk gerektiriyor.
Doğru dürüst kiralık ev bulamazsınız, bırakıp bir yere gidemezsiniz, ilgisiz bırakamazsınız. Bakımlarını aksatamaz, sorunlarını halletmeden uyuyamazsınız. Konforunuz olmaz, ekonomik olarak sizi çok zorlar ama asla kıyamazsınız.
Tüy dökerler, tuvalet yaparlar, alerji olurlar, özel beslenmesi gereken zamanlar, kısırlaştırmalar, onlardan çekinen veya korkanlar, tepki gösterenler derken türlü türlü derdi vardır ve bunların hepsini kabul etmek zorundasınız.
 
Bunu yapmamın sebebi hadi evimizde bir hayvan olsun, yaşam arkadaşımız olsun değil. Bunu insanlığın gerektirdiği yükü paylaşmak ve bir vazife olarak gördüğüm için yapıyorum. Siz de bu sorumluluğa ortak olun veya en azından şu masum canlara, hayvan dostlara karşı daha toleranslı, daha hoşgörülü daha başka bir gözle bakın istiyorum.
 
Sığınacakları bir arsa, yaşayacakları bahçeli evler, doğru dürüst yaşam alanı bırakmadık onlara. Kuşların bile sığınacağı damlara dikenli teller koyduk. Tarlada sürdük, bekçi yaptık arama kurtarma çalışmalarında, narkotik operasyonlarında türlü türlü yerlerde sanki yaşam amaçları bize hizmet etmekmiş gibi desteklerini aldık.
 
Lütfen insanoğlunun ikiyüzlü ve çıkarcı egosuna teslim olmayın. Defalarca yazdım yine yazıyorum Lütfen merhametli evlatlar yetiştirin. Lütfen yaşam hakkına saygılı olun.
 
Yoksa şiddetin eksik olmadığı, sapkınlıkların azalmadığı, sevginin hakim olamadığı ve bu yüzden her gün canilerin can yakan haberlerini izlediğimiz bir ülke olmaya devam edeceğiz.
 
Savunmazsız çocuklarımızı, kadınlarımızı korumak içinde, kaybolan insani değerleri yeniden inşa etmek içinde reçetemiz hazır.
 
Hiçbir şey yapamıyorsanız bile Gölge etmeyin yeter… Lütfen !
 
 
Şahin Erden Kuyumculuk
1000
icon

Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...

Bu Eskişehir haberi ilginizi çekebilir! İlginç Eskişehir haberi