Çocukluk ve gençlik yıllarımda Eskişehir’de hemen hemen her mahallede mutlaka büyük veya küçük lüle taşı işleme atölyeleri vardı. Bu atölyelerde en az iki lületaşı işleme ustası lületaşı işlerdi.
Odunpazarında evimizin hemen karşısında da Lületaşı Atölyesi vardı. Zaman zaman bu atölyeye gider lületaşı ustalarını iğne oyası gibi işleyerek taş üzerinde yaptıkları eserleri izlerdim.
Lületaşı Eskişehir’de pek çok kişi için ekmek kapısıydı. Geçmişte sayıları 100’ü geçiyordu Lületaşı Ustalarının. İrili ufaklı Lületaşı Atölyelerinin her birinde mutlaka bir çırak vardı. Kimisinde ise 2. Lületaşından yapılan sanat eserleri başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere dünyanın pek çok ülkesine ihraç edilirdi.
Daha doğrusu İstanbul’da toptancılar Eskişehir’deki Lületaşı Atölyelerini tek tek gezerek yapılan sanat eserlerini toplayarak ihracatı onlar gerçekleştirirdi. Lületaşı Ocakları ilkel şartlarda çalışsa da ocaklarda çalışan işçiler, ocak sahipleri, ustalar, çıraklar ve Lületaşı Atölyelerin sahipleri para kazanırlardı.
Aslında lületaşından yapılan sanat eserlerine özellikle yurt dışından ilgi azalmadı. Ancak ocakların modernizasyonlarının yapılmaması, ocaklarda çalışanların yaşlanması, yeni yetişen gençlerin ocaklarda çalışmamak istememesi üzerine lületaşı ustaları işlenecek taşı bulmakta zorluk çekmeye başladılar.
Taş olmayınca lületaşı ustaları da, sanatlarını bırakıp başka alanlarda iş bularak çalışmaya başladılar. Bu nedenle de mahalle ve iş hanlarındaki lületaşı atölyeleri de tek tek kapanmaya başladı. Yıllar sonra da sayıları 100’ü geçen lületaşı ustaları giderek azaldı. Atölyelerde kapanınca lületaşından yapılan sanat eserleri de yeni imalatlar olmadığı için tükenmeye başladı.
Tam ölmek üzereyken tabiri caizse meslek can çekişirken Odunpazarı Belediyesi sahip çıktı. Lületaşı İşleme Kursu açtı. Ardından sayıları bir elin parmaklarıyla gösterilen Lületaşı Ustalarına Odunpazarındaki Atlıhan Çarşısında yer verdi. Daha sonra Tepebaşı Belediyesi de bu mesleğe sahip çıkarak onlarda Lületaşı İşleme kursları açtı. Böylelikle can çekişen Lületaşı İşlemeciliği yeniden ayağa kalktı.
Durup dururken bu yazıyı neden yazdın? Diye soracaksınız. Valilik Basın Bürosundan bir mail gelmiş. Açıp okudum. Vali Dr. Kadir Koçdemir, Çin Halk Cumhuriyeti Ankara Büyükelçisi Xiaosheng Gong ve beraberindeki heyeti kabul etmiş.
LÜLETAŞI ÇİN’DE BİR NUMARA
Ziyarette Büyükelçi Gong, Eskişehir ziyaretinin üç nedeni olduğunu belirtmiş ve bunlardan bir tanesininin şehrin hızlı tren projelerinin odağında olması, ikinci neden olarak lüle taşının Çin’de çok ünlü olmasını ve büyük rağbet görmesini göstermiş ve“Gelen bütün heyetlerimize lüle taşı ürünleri hediye ediyoruz” demiş.
Dünyada en geçerlisi sadece Eskişehir’de çıkartılan Lületaşı’nın kıymetini Türkler olarak bilemezken, bırakın Amerika’yı, İngiltere’yi, Almanya’yı. Çinliler bile verirken Türklerin vermemesi üzücü değil mi? Biz Türkler bir şeyin değerini, kıymetini elimizden, avucumuzun içinden göz göre göre uçup gittikten sonra anlayabiliyoruz. O zamanda geç kalmış oluyoruz.
Çin’de bile bir numara olan lületaşını Türkiye’de de yeniden bir numara yapmak için özellikle Eskişehir’in ileri gelenleri ile Eskişehir halkı el ele vermelidir.
BROVA CHP’Lİ KADINLARA
CHP, sosyete ve entellerin partisi olarak gösterilirdi. Dönemin Adalet ve Doğru Yol Partisi ‘çiftçi, köylü ve esnaf ile fakir, dar gelirlilerin partisi’ olarak bilinirdi. CHP ise seçim propaganda çalışmalarını daha çok merkezde yapar, daha çok merkezdeki seçmenden destek görürdü.
Bu hep eleştirilmişti. Son yıllarda özellikle AK Parti’nin kırsalda daha da güç kazanması üzerine CHP’liler uyandılar ve artık tek tük de olsa köylere gitmeye başlamışlardı.
Ama yinede biraz daha ilçe merkezlerine yakın köyleri geziyordu CHP İl, İlçe Başkanları, Milletvekili adayları.
Ancak kadınlar köylere gitmez, kent merkezinde çalışma yaparlardı.
CHP İl Kadın Kolları Başkanlığa seçilen Zakire Esma Altınel ile yönetim kurulu üyeleri, kar-kış, yağmur-çamur demeden ilçeleri ve bu ilçelere bağlı en ücradaki köylere bile giderek, bu köylerde yaşayan kadınlarla sohbet etmişler, CHP’yi tanıtmışlar.
Gerçi AK Parti’li bayanlar bu gezileri yıllardan beri sürdürüyorlar. Onlarda yağmur-çamur dinlemiyorlar.
CHP’li kadınlar bu ziyaretlerin AK Parti’ye puan kazandırdığını görmüş olacaklar ki, onlarda paçaları sıvamış, kar, yağmur, çamur demeden dolaşmaya başlamaları CHP’ye ne kazandıracak? Bunu seçimlerde göreceğiz. Ancak Zakire Esma Altınel ile yönetim kurulu üyelerinin göreve geldiklerinden sonra vaatleri dikkatimi çekmişti. Bugün baktığımda verdikleri vaatleri yerine getiriyorlar.
Bu olay yani kadınların köy köy dolaşması yanılmıyorsam CHP içerisinde ilk kez yaşanıyor. Brova onlara. Erkekler partililer örnek alsınlar.
FIKRA:
ÜÇ ARKADAŞ
Adanalı Cemal, Kayserili Kemal ve Temel bu üç arkadaş Boğaz Köprüsü’nde tamir yapıyorlarmış ve eşleri de bunlara yemeleri için bir şeyler hazırlıyormuş. Ama hep aynı şeyler. Kayserili yemek torbasını açıyor pastırmalı ekmek. Adanalı açıyor köfte ekmek. Temel açıyor ekmek arası hamsi. Bu hep böyle devam ediyormuş. Neyse günlerden bir gün bunların canına tak etmiş ve demişler yine aynı şeyleri hazırladılarsa kendimizi köprüden atalım. Adanalı bakmış ekmeği köfteli hop aşağıya atlamış. Kayserilininki de pastırmalı, oda atlamış aşağı. Temel bakmış hamsili, o da dayanamamış ve atlamış. Bunların evlerinde de ağıt yakılıyormuş.
Adanalının karısı:
- “Vah zavallı kocacığım köfte ekmeği ne çok severdi hep kendi ellerimle hazırlardım. ”
Kayserili:
- “Vah zavallı kocacığım pastırmalı ekmeği ne çok severdi hep kendi ellerimle hazırlardım. ”
Karadenizli ise;
- “Vah zavallı kocacığım hamsi-ekmeği ne çok severdi. Her sabah kalkıp kendi hazırlardı. ”