Gazetelerin karşısına çıkıp büyük laflar eden büyük yöneticilerimiz, kulaklarının üstüne yatmayı tercih etmişler
Bundan 2 buçuk ay önce meydana gelen sel ve dolu felaketi, hepimizin üzülmesine neden olmuştu. Felaketten sonra başta Kızılay olmak üzere mevsimlik işçilerimizin imdadına koşan hayır kurumları, moralimizin bir az olsun düzelmesini sağlamıştı. Buradan kendilerini bir kere daha tebrik ederim. Bunun dışında hem valiliğin hem de hükumet yetkililerinin açıklamaları da yüreğimize su serpmişti. Zira hükumet yetkilileri çiftçimizin zararının karşılanacağının müjdesini vermişlerdi. Ancak aradan iki buçuk ay geçti ve CHP Milletvekili Utku Çakırözer'den öğreniyoruz ki, verilen sözlerin hiçbirisi tutulmamış. Gazetelerin karşısına çıkıp büyük laflar eden büyük yöneticilerimiz, kulaklarının üstüne yatmayı tercih etmişler. Konuyu TBMM gündemine getiren Çakırözer 2 binin üzerindeki çiftçimizin toplamda 60 milyon liralık zarara uğradığını, ancak aradan geçen süre zarfında çiftçimize verilen sözlerin tutulmadığını belirtmiş. Çakırözer ayrıca, zarar gören çiftçilerle yüz yüze görüştüğünü belirtmiş. Çiftçilerimiz bırakın kendilerine söz verilen yardımların yapılmasını, yetkililerin arayıp sormaya tenezzül etmediklerini belirtmiş. Çakırözer yazlık, kışlık, uçan ve kaçan saraylara ödenek olduğunu, ancak neden alın teriyle toprağını sulayan çiftçiye ödenek ayrılmadığını da sormuş. Aynı soruları biz de tekrar ve tekrar soruyoruz. Fakat bir yanıt alamıyoruz. Sayın Çakırözer'e Saray cevap verir mi orasını bilemeyeceğim. Fakat anlaşılan bol laf edip, hiç iş yapmamak hastalığımız devam ediyor.
Bu yaz yan gelip yattık
Yaz aylarında ekonomi biraz canlanır. Hem mevsimlik tarım işçileri hem de turizm potansiyeli ekonomiyi biraz düzeltir. Yabancı turistlerin bırakacakları dövizin yanı sıra, yerli turist de tatile çıkarak piyasayı hareketlendirir. Buna bu yaz denk geldiğimiz iki bayramı da ekleyelim. Ayrıca hükumetimiz emeklilere bu dönemde 25 milyar lira civarında ikramiye ödedi. Buna karşılık yaz ayları ekonomide iyi değildi. Şimdi yaz bitti ve önümüz kış... Mevsimlik işçiler geri gidecek, turizm duracak, sanayi ve tarım üretimimizden ne kazanıyorsak, onunla yetineceğiz. Hükumete yakın kaynaklar seçimlerden önce sürekli seçimlerin atlatılması gerektiğini, önümüzdeki 4 buçuk senelik seçimsiz süreçte ekonomiye yoğunlaşılması gerektiğini belirtti. İyi ama o 4 buçuk senenin buçuğu gitti. Buna karşılık ekonomide hiçbir yapısal adım atılamadı. Merkez bankasının 20 milyar dolarına el koymak gibi, parayla askerlik tezkeresi satmak gibi 'günü kurtaran' önlemlerle işi geçiştirdik. 2018'in başında o senenin 2017'den daha kötü gideceğini belirtmiştim. Maalesef haklı çıktım. 2019'un başında da 2018'den daha kötü bir seneyle karşı karşıya olacağımızı söylemiştim; yine haklı çıktım. Şimdi 2020'in eli kulağında ve 2020 yılında 2019'un ardından rahmet okuyacağız gibi gözüküyor. Çünkü koca bir yaz döneminde ekonomiyi yönetmekle mükellef olanlar, yan gelip yattılar... İnşallah yine haklı çıkmam elbette. Zira haklı çıkmaktan yoruldum artık.
Şimdiden yenisini bekliyoruz
Odunpazarı Belediyesi'nin bu sene 5'inci kez düzenlediği seramik çalıştayı sona erdi. Şehrin Ateşi sloganıyla düzenlenen çalıştay sayesinde hem kentimiz önemli sanat eserlerine kavuşmuş oldu hem de Odunpazarı ve Eskişehir'in reklamı yapılmış oldu. Sanat eserlerinin ve kentin reklamının yapılmasının yararlarından bahsedecek değilim. Zira gerçekleri bilenlere yeni bir şey söylemiş olmam. Gerçekleri reddedenlere ise zaten laf anlatamam. Zira onların kalpelir ve kulakları mühürlenmiş, gözlerinde ise kalın bir perde bulunuyor. Bir takım seramik pişirme tekniklerinin uygulandığı çalıştayda sahne gösterileri de düzenlendi. Odunpazarlılar bu etkinliklerden doyasıya yararlandı. Ayrıca meraklı Eskişehirliler seramik tornasının başına geçerek, kendilerini deneme fırsatı da yakaladı. Çalıştayı düzenleyen belediye çalışanlarını tebrik ederiz. Her sene, bir öncekine nazaran daha iyi bir organizasyona imza atıyorlar. Şimdiden 6'ıncı Uluslararası Seramik Pişirim Teknikleri Çalıştayı'nı iple çekiyoruz...
Bir zahmet paylaşın
Yeni bir parti kuracağı artık açıkça belli olan eski Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Terörle mücadele konusunda defterler açılırsa birçok insan, insan yüzüne çıkamaz" ifadelerinde bulundu. Siyasette en sorumsuz bulduğum açıklamalar, böyle ortaya bir laf atıp, geriye çekilen açıklamalardır. Benzer bir açıklamayı AK Parti'nin iptal ettiği İstanbul seçimlerinden sonra Sayın İçişleri Bakanımız da yapmıştı. Sayın Bakan, Ekrem İmamoğlu'nu kast ederek, "Benim bildiklerimi siz bilseniz inanın işinizi gücünüzü bırakır, bu anlayışın İstanbul'u teslim almalarını engellemek için demokrasi adına büyük bir mücadele ortaya koyarsınız" ifadelerinde bulunmuştu. Tabii Sayın Bakan, hangi zihniyetin İstanbul'u teslim aldığını hiç açıklamadı. Ortaya bir laf atıp geri çekilmeyi tercih etti. Şimdi benzer bir tutumu Ahmet Davutoğlu'nda da görüyoruz. Eski Başbakanımıza yakışan, terörle ilişkiler kuran kişiler kimse, bunların isimlerini açıklamasıdır. Sayın Davutoğlu bu sözleriyle kimleri hedef alıyor? İçimden bir ses muhalefet partilerini değil, AK Partili bir takım isimleri kast ettiğini söylüyor. Acaba Sayın Davutoğlu, "Beni yakarsanız, ben de sizi yakarım" mı demek istiyor? Tabii yanılıyor da olabilirim. Bir zahmet kimleri kast ettiğini kamuoyuyla paylaşırsa, kimseyi de töhmet altına almamış olur...