Samimiyetle söylüyorum, acayip etkilendim. Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt’un ‘Kalabak su damacanası krizi’ meselesine ilişkin yaptığı savunmadan bahsediyorum.
Samimiyetle söylüyorum, acayip etkilendim.
*
Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt’un ‘Kalabak su damacanası krizi’ meselesine ilişkin yaptığı savunmadan bahsediyorum.
*
Önceki gün ES TV’deydi, Kurt.
‘Kalabak su damacanası krizi’ne ilişkin görüşlerini sorduk.
Soruya cevap verirken, 12 Eylül 1980 darbesine kadar gitti.
Ve öyle güçlü bir argümanla gitti ki, Eskişehirliler ekranları başına kilitlendi; soluksuz dinledi, Kurt’u.
*
Uzatmayayım…
Şimdi, Başkan Kurt’un, hem CHP’yi, hem de CHP’li bir belediye başkanı olan Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’i savunduğu ve hatta haklı çıkardığı o savunmanın tamamını, siz değerli okurlarımıza aktaracağım.
*
Dedi ki Kurt:
“Eskişehir için Kalabak suyu çok önemli bir değer, çok önemli bir marka. Ve Eskişehirli olup da başka suyu içmek bizim için çok ayıplanacak bir şey. Burada olaya biraz sakince ve farklı bakmak lazım. Kabahatin falancada ya da filancada olduğunu söylemek yetmez. Bu komplike bir iş. Çok ayağı var. Ama nereden başlamak lazım eleştirmeye?
DARBE KANUNU ESKİ’DE UYGULANIYOR
Bence İSKİ (İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi) kanunundan başlamak lazım. Yani, Eskişehir’de de ESKİ’ye uyarlanan ve bu işi yöneten kanun, 2560 sayılı İSKİ kanunudur. Ne zaman çıkmış bu kanun biliyor musunuz? 20 Kasım 1981’de çıkmış. Faşist 12 Eylül kanunudur bu kanun. Yerel yönetimlerin yetkilerinin tırpanlanmaya başladığı kanundur. ESKİ Genel Müdürünü, Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen atayamıyor. Yalvarıyor İçişleri Bakanına ve ‘onayla, ben şu adamı atamak istiyorum’ diyor. O halde, atayamadığınız bir adamı görevden alabilir misiniz? Atayamadığınız bir adamı çalıştırabilir misiniz? İşte bakın, en başta çelişki başlıyor. Nitekim biz, zaman zaman Eskişehir’de bu çelişkileri yaşadık.
SUAT BALCI’YI TEBRİK ETTİ
Hatırlayın… Zamanında bir ihale yapılırsa bu 5 yıllık süresi dolmayan damacanalar, toplanacaktı. Siz piyasaya yeni damacana sürerseniz, eskiyi alıp imha edeceksiniz. Onun için elinizde malzeme olması lazım. Bunu Büyükşehir Belediye Başkanı mı takip edecek; ‘yahu bu damacana hangi senenin, 5 senesi dolmuş mu’ mu diyecek? Yani böyle bir şey olur mu? Bakın, burada belki de sorumluluğu en az olan kişi Büyükşehir Belediye Başkanıdır. Bakanlık oluruyla atama yapılmış, artık bütün yetki-sorumluluk genel müdürde. Ve genel müdür Suat Balcı da o sorumluluğu kabul ederek istifa etmiş, tebrik ediyorum. Bu davranış Türkiye’de ilk. Yani ‘ben bu işi yapamadım’ diye istifa eden ilk adam. Ama yine yayınlardan izlediğimiz kadarıyla gördük, Büyükşehir Belediye Başkanı ESKİ Genel Müdürünü görevden alamıyor. Yanlışı var, Eskişehir’de bir damacana sorunu çıkmış, Büyükşehir Belediye başkanı görevden alamadığı için ricacı gönderiyor genel müdüre. O zaman, faşist 12 Eylül kanununu değiştirerek başlayacağız işi düzeltmeye. Büyükşehir Belediyesinin bünyesindeki kurum olan ESKİ’de bütün atama ve yönetim yetkisi Büyükşehir Belediye Başkanında olacak.
AK PARTİ NİÇİN DENETLEMEDİ?
Şöyle denebilir: Efendim sen başkansın sorsaydın, yapsaydın. Bakın, 2019’un 30 Mart’ına kadar Büyükşehir Belediyesi meclisinde CHP grubu olarak biz azınlıktaydık. Çoğunluk Adalet ve Kalkınma Partisinin elindeydi. ESKİ Genel Kurulunda da çoğunluktu Adalet ve Kalkınma Partisi. Bitmedi. Plan ve Bütçe komisyonunda da çoğunluktular. Encümende de çoğunluktular. Yahu Denetim Kurulu da onlardaydı. Ve ben baktım eski denetleme raporlarına. Damacana ile ilgili, damacananın değişmesiyle ilgili, damacananın tarihiyle ilgili bir eleştiri gelmemiş. Yani ‘niçin siz bunu almıyorsunuz kardeşim’ diyen olmamış. Demek ki onların söylediği Büyükşehir Belediye Başkanının göremediği işi, Adalet ve Kalkınma Partililer de görememiş. Ve onların görevi denetlemek olduğu halde görememişler. O nedenle bu kanun değişmeli. ESKİ’nin yönetim tarzı ya da biçimi, yerel yönetime verilmeli. Yani belediye başkanı oraya bir müdür atamalı ve hesabını sormalı. Her gün müdür, belediye başkanına rapor vermeli. Şimdi nasıl İmar Daire Başkanı toplantı yaptığı zaman belediye başkanına rapor veriyor, ama ESKİ Genel Müdürünü toplantıya getirme yetkisi bile yok Büyükşehir Belediye Başkanının.
BABADAN OĞULA, DEDEDEN TORUNA
Bir yanlış daha var. Türkiye’de damacanayla su dağıtan saka sistemi, sadece Eskişehir’de var. Sakalarla ilgili bir sorun var, tartışma var. Sakaların yetkilerinin uzatılmasıyla kısaltılmasıyla ilgili bir tartışma var, yıllardır. Mesela Sayıştay bile diyor ki Büyükşehir Belediyesine: Bu saka sistemi yanlış, bunu yapma! Ama Büyükşehir ne yapıyor? Yahu şimdi sakalık yapan adamın dedesi de saka. Babası da saka. Şimdi oğlu saka olmuş. Yani şimdi belediyenin hakkı, mülkiyet hakkı gibi devredilebilir mi? Ama edilmiş işte. Böyle bir ortamda belediyenin sakayla mücadele etme şansı yok, denetleme şansı yok.
SAKALAR DİRENİYOR OLABİLİR Mİ?
Bir başka sorun… Eskişehirliler belki farkında değil ama ben gördüm, biliyorum. Bakkalların hepsi Kalabak suyu satmak istiyor. Ama satamadıkları için, bakkallar da belediyeye bu faturayı kesiyor. Vatandaş bir telaşa kapıldı. Bakın Yılmaz Hoca’dan başka kimse çıkıp da ‘ey Eskişehirliler bir sakin olun, ortalığı toparlayacağız, düzelteceğiz’ demedi. Demediği için herkes telaşla saldırmaya başladı. Çünkü su gelmiyor. Belki saka direniyor kendi kendine. Kalabak deposunun önünde su satılmaya başlandı. Saka da mahalleye gitmeden üç saat dört saat uğraşacağına orada yarım saatte sattı parayı aldı gitti.
DAMACANA VAR, PEKİ NEREDE?
Bakın Genel Müdürün bize verdiği bilgiye göre, 2016’da bu yönetmelik değişmiş. 2016’dan bu yana 600 bin damacanayı değiştirmişiz. Yani 600 bin damacana 5 yaşın altında. 50 bin damacanayı da, o kriz patladığı günden bu yana değiştirmişiz. O halde 5 yaşın altında 650 bin damacanamız var. Varsa -var olup olmadığı da belli değil şuan- 150 bin damacana var 5 yaşın üzerinde. İnsanlara diyoruz ki: Telaşlanmayın, eski damacanalarınızı getirin yenisini verelim. Ama bir damacana gelmeme meselesi var, yani damacana gelmiyor. İşte Büyükşehir Belediye Başkanımızın açtırdığı soruşturma bunu sonuçlandıracak, sorunun kimden kaynaklandığını ortaya çıkaracak. Yani, bu damacanayı buraya getirmeyen kim?
KALABAK MARKASINA ZARAR VERMEYİN!
Çok önemli bir detay… Bizim Kalabak deposunun günlük damacana üretme kapasitesi 60 bin. Yani elde bulunduğu öngörülen 5 yaşındaki damacana sayısının yüzde 10’u. Normal şartlarda hiçbir sorun olmaması lazım. Bir anormal şart var işte. AKP’liler buradan siyaset üretmeye kalkmamalı. Bakın buradan siyaset çıkmaz. Burada ne oldu? Şimdi o siyaset yapmaya kalkınca, Kalabak suyuyla diğer sular arasında rekabet şansı azaldı. Kalabak suyun aleyhine bir işlem oldu. Ayrıca diğer suların niteliği tartışılmaz oldu. Kalabak su her koşulda yapılan testlerde içme suyu niteliği olarak Türkiye’de ilk üçte. En sağlıklı su olarak ilk üçte. Ama şimdi, Kalabak suyla rekabet eden firmalar kaçıncı sırada? Şimdi böyle bir yanlış olur mu?
‘BİRİLERİ TEZGAH YAPTI’
Bizim Kalabak suyumuz var, Kalabak suyumuz sağlıklı, Kalabak suyunu sağlıklı bir biçimde halka ulaştıracak damacana var, ama gelin görün ki bir de organizasyon eksikliği var, bir sıkıntı var. Bunu da, Büyükşehir Belediye Başkanı doğrudan müdahil olarak çözme yetkisine sahip değil. Anlattım, yasa çarpık. O zaman Büyükşehir Belediye Başkanı işte soruşturmayı başlattı; kimse sorumlu, kimlerse sorumlu ortaya çıkacak. Ve bence hesabı sorulmalı. Çünkü burada ben şundan kuşkulanıyorum. Birileri bir takım tezgahlar yaptı, AKP siyaset olarak buradan nema elde edeceğini zannetti. Hem Büyükşehir Belediye Başkanını zora sokmak, hem Büyükşehir Belediyesinin uygulamasını zora sokmak, hem de suyu kötülemek suretiyle rekabet ortamını olumsuza döndürmek konusunda bir tablo çıktı. Bunun giderilmesi için hepimizin sağduyulu olması lazım.
EN MAĞDUR İSİM YILMAZ BÜYÜKERŞEN
Bakın, altını çizerek anlatmak istiyorum. Verilen bilgilere göre 650 bin adet 5 yaşın altında damacana var. Yani damacana sorunu yok. Bu damacanaların depoya gelip değiştirilmesi, bitti. Ama damacanalar gelmiyor. Günde 60 bin damacana su ihtiyacı var, 650 bin damacana var. İnşallah o soruşturmayı doğru yaparlar. Kimse bu işi tezgahlayan, ortaya çıkar. Elbette Valilik de soruşturacak. Devletin her kurumu bunu soruşturmalıdır. Burada en mağdur olan Büyükşehir Belediye Başkanıdır. Kendisi burada yokken, tatildeyken böyle bir sorun çıktı ancak böyle bir soruna çözüm bulacak yetkisi yok. ‘Görevden aldım seni’ diyemiyor, atamak istediğinde de şimdi bakalım bakanlık ne diyecek? Dolayısıyla bu sistemi baştan değiştirmek lazım.
VATANDAŞLARIMIZ TELAŞLANMASIN, SAKİN OLSUN
12 Eylül’de Ankara’daki generaller oturdukları yerde İstanbul’daki yatırımları denetlemek için -ki onların içinde de çok şaibeli şeyler vardı- dolayısıyla öyle bir tezgah kurdular. Yani şimdi Terkos’u bilmem ne yapacaktılar, efendim Melen’den su getirecektiler, falan derken orada büyük rantlar vardı. Bu kanun böyle oldu. Böyle olunca, faturası işte bugün bize çıktı. Onun için bence burada bizim daha sakin olmamız lazım. Vatandaşlarımız telaşlanmayacak, hemşerilerimiz telaşlanmayacak. Elindeki damacanayı saka almıyorsa, muhtar almıyorsa, apartman yöneticisi almıyorsa, bir biçimde binecek arabasına götürecek tesiste değiştirecek.”
*
Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt’un ‘Kalabak suyu damacanası krizi’ ile ilgili açıklamasını okudunuz.
Kurt, CHP’nin ve uzun yıllardır yol yürüdüğü Büyükşehir Belediye Başkanı CHP’li Yılmaz Büyükerşen’in ‘yanında’ hala ve her şeye rağmen kaya gibi duruyor.
Bakın, birileri gibi arkasında değil.
Önüne geçmeyi zaten hiç düşünmedi.
Gölgesine ise sığınmadı.
Peki, ne yaptı?
Az önce ifade ettiğim gibi, hiçbir beklenti içerisine girmeden, Büyükerşen’in omuz başına omuz verdi.
*
Ve bunu yaparken de, yani ‘Kalabak suyu damacanası krizi’ ile ilgili açıklamada bulunurken de, her bir ifadesini dayanaklarıyla ve inanarak aktardı.
Kamuoyunu ikna etti.
*
Sona yaklaşırken şunu vurgulamak isterim.
Büyükşehir Belediyesi ve Başkan Yılmaz Büyükerşen’in böylesine zor bir süreçte yanında olan ve canhıraş bir biçimde kamuoyuna doğru bilgiyi aktarmaya çalışan iki isim var.
İlki, okuduğunuz yazının merkezinde yer alan isim olan Kazım Kurt.
İkincisi ise yaklaşık 15 bin üyesi bulunan, üyesinden katbekat etkisi olan Cumhuriyet Halk Partisi örgütü adına İl Başkanı Recep Taşel.
*
Bitirirken…
Geçtiğimiz yazılarımda sormuştum.
Aynını bir kez daha sormanın faydalı olacağını düşünüyorum.
Önemli önemsiz her şeye açıklama yapıp, her yerden pıtrak gibi çıkıp, ardından da “örgüt de neymiş, ne önemi varmış” diyenler nerede?
Görünüyor ki ağızlarını bıçak açmıyor.
Adeta kaybolup gittiler.
Heeeeyyy, size sesleniyorum; her şeyinizi Hoca’ya borçlu olanlar sizler, neredesiniz?
Bugün Hoca’nın yanında olmayacaksınız da, ne zaman olacaksınız?