Kokoş elbiseli kadınlar

21 Eylül 2016 09:00
A
a
Sütiş Eskişehir
Çağdaşlaşma;  toplumun yeniden düzenlenmesi, çağın her türlü gelişmesi ışığında yeni bir düzen kurulması; bilimsel bir dünya, insan ve toplum anlayışının egemen kılınması, çağdaş uygarlık yarışında diğer ülkelerle yarışmasıdır. Atatürk çağdaşlaşma konusunda ölçü olarak o dönemde alınacak Batı’yı görmüş ve göstermiştir bu doğru. Burada Batılılaşma olarak nitelenen gerçek; çağdaş dünya uygarlığına katılmak ve milletin genel yaşam tarzını çağdaş olmanın gereklerine uydurmaktır. Çağdaş olarak nitelendirilen ulusların arasında yer almaktır. Böyle bir hedefi izleyip yakalamanın ilk koşulu ise her şeyden önce milletin çağdaş uygarlıktan kopmasına neden olan engelleri ortadan kaldırmak ve yerlerine ilerlemeyi hızlandıracak yöntem ve kurumları koymaktır. Atatürk de işe bu noktadan başlamıştır. Sürekli ileriye doğru hareket halindedir.
Osmanlı’ya yeniden dönüş hayali, yobaz dinciliğin cumhuriyete ve onun devrimlerine karşı koyması; çağdaş uygarlıklar düzeyine ulaşma açısından bir engel olarak ortaya çıkmıştır. Eski ile yeni, geleneksel ile gelişmeci, yobazlık ve açık düşüncelilik bir potada eritilmeye çalışılmış, o dönemde büyük ölçüde de başarılı olup devrimlerle de Türkiye Cumhuriyeti pekişmiştir…
                                                     ***
Yukarıda vurgulanan bu kısa açıklamadan sonra özellikle üzerinde durmak istediğim bir husus var: Çağdaşlaşmayı öykünmecilik olarak anlayanlar Batılılaşma olayını çok abartılı bir biçimde ele alıp, topluma yabancılaşanlar; yenileşme çabalarının halka tam olarak ulaşmasını dolaylı da olsa engellemişlerdir. İşte tüm bunların Atatürk’ü ve Atatürkçü çağdaşlaşmayı gerçek yönüyle anlayamamaktan kaynaklandığı açıktır…
Şimdi de bu anlattıklarıma, Eskişehir’de önümüzdeki Pazar günü düzenlenecek sözde bir etkinlikten örnekleme yaparak devam edeceğim. “Süslü Kadınlar Yollarda” adı altında yapılacak etkinliği sosyal paylaşım sitesinden aynen şöyle duyurmuşlar…
                                                     ***
Bisiklete herkesin binebildiğini, hatta çok güzel bindiğini, o da yetmezmiş gibi süslü püslü bindiğini göstermek için Otomobilsiz Kentler Günü’nde her yıl Süslü Kadınlar yollarda. Şehirlerde egzoz dumanı kokusu değil, parfüm kokusu duymak için yaptır saçları, sür parfümü, giy kokoş elbiseni, tak şalını, sür rujunu-ojeni, giy topuklunu; sadece kendini mi süsleyeceksin? Hayır!
Bisikletini süsle, çık yollara ve sadece kendin ol…
Tura Katılım Koşulları:
1- Kendini ve bisikletini süslemek
2- Bisikleti yavaş yavaş sürebilmek
3- Şaşkın şaşkın bakanlara el sallamak ve gülümsemek…
                                                  ***
Süslü Kadınlar Bisiklet Turu, 25 Eylül 2016 Pazar günü İzmir başta olmak üzere 20 il ve ilçede eş zamanlı yapılacakmış. Anlaşıldığı üzere İzmir’de başlayıp hayata geçirilen bu etkinliğin özü aslında şu an olduğu gibi hiç de antipatik (ya da itici) değil…
Süslü Kadınlar Bisiklet Turu etkinliği ilk kez 2013 yılında “Dünya Otomobilsiz Kentler Günü” etkinliği çerçevesinde yapılmış. Bu etkinlik Sema Gür tarafından Facebook etkinliği olarak açılıp, kulaktan kulağa dolaşarak birçok kadına ulaştırılmış ve bisiklet turuna 300 kadın katılmış. Kadınlar en güzel kıyafetlerini giyerek, bisikletlerini çiçeklerle ve kurdelelerle süsleyerek şehrin ana caddelerinde pedal çevirdikten sonra “şehirlerde egzoz kokusu yerine parfüm kokusu olsun” konulu basın açıklamasını yapmışlar.
2014’de ikinci defa düzenlenen etkinlik, yazılı medyada ve televizyon kanallarında yayınlanarak daha fazla kişiye ulaşır ve katılımcı sayısı iki katına çıkar. 2015 yılında 20 Eylül’de 10 kentte eş zamanlı olarak yapılan etkinlik yerli ve yabancı basında günlerce gündemde kalır.
Buraya kadar yapılanları sadece alkışlıyorum elbette…
Bakınız ben durup dururken kimseleri suçlamam, daha da anlaşılması gereken konu şu olsun; insanlarla değildir derdim sistemledir.
Otomobilsiz Kentler Günü harika bir etkinlik bunu alkışlarım.
Bu doğrultuda İzmir’de Cumhuriyetin aydınlık yüzlü kadınlarının başlattığı bisikletli etkinliği de alkışlarım. Lakin Allah aşkına şu sözlerle yapılan sözde (talihsiz) açıklama neyin nesidir kardeşim; parfüm kokusu duymak için yaptır saçları, sür parfümü, giy kokoş elbiseni, tak şalını, sür rujunu-ojeni, giy topuklunu; sadece kendini mi süsleyeceksin? Hayır! Bisikletini süsle, çık yollara ve sadece kendin ol…
Sen bu etkinliğe ‘giy kokoş’ elbiseni sözleri ile başlarsan, bana hemen İstanbul’da şort giydi diye halk otobüsünde bir kadına tekme ile saldıran ruh hastasını anımsatırsın. Neden biliyor musun?
Bak Cumhuriyetin nice değerleri ters düz edildi, laikliği din düşmanlığı olarak ayan beyan ilan eder oldu Cumhuriyet düşmanları. Atatürk devrimleri rotasından çıkarıldı birer birer. Bu Cumhuriyetin pusulası uygar bir dünyayı gösterirken, gelinen noktada Ortadoğu bataklığına doğru sürüklenmeye devam ediyoruz. Bir daha soruyorum neden biliyor musun? Bilmezsin sen, çünkü sorgulamak değil senin işin tribünlere oynamak! Bu vahim sonuca nasıl geldik diye soran insan sayısı bir elin parmakları kadar zaten garip ülkemde. Dur ben sana anlatayım değerli kardeşim o zaman…
10 Kasım 1938 Perşembe sabahı saatler 09.05’i gösterdiği an itibarı ile 15 yıllık Cumhuriyet hamlesi irtifa kaybına uğramıştır. Mustafa Kemal Atatürk’ün öleceğini bildiği halde, yanına (İstanbul’a) gitmeyi reddeden İnönü ile başlar bu irtifa. Statükocu dönem aha tam onunla, (milli şef) sevdası ile başlar. Manda ve himaye kabul edilemez diyen ulu önderimiz Atatürk’ün bu vasiyeti işte bu isimle çiğnenir ilk. Ondan sonrası zaten çorap söküğü gibi gelir. Statükocu Cumhuriyet temsilcilerinin giderek halktan kopan nice yanlışları sonucu Atatürk Cumhuriyetinin geldiği son nokta 2016 Türkiye’sinde görüldüğü üzeredir! Çağdaşlığı “kokoş giyinmek” olarak algılayan ve din tacirlerine malzeme vermekten başka hiçbir işlevi olmayan sözde Cumhuriyet yanlılarının, itici nice uygulamaları sonucunda gelinen nokta budur kısacası.
Atatürk posterinin ardına saklanıp onun devrimci ruhunu zerre kadar özümsememiş çakma Atatürkçülerin de bunlardan hiçbir farkı yoktur. Atatürk’ün partisiyiz edebiyatı ile kitlelerden dört beş yılda bir oy isteyen(altı okun içeriğini saymaktan aciz)aslan sosyal demokratların çoğu da bu içler acısı tablonun renkleridirler. Valla gelinen bu vahim nokta sonrasında benim dileğim; “Cafer tez getir” diyerek, ortalığın kokuşmasına vesile olanların pisliklerinden arınmaktır.
Fotoğraftaki güzel ve samimi görüntüler İzmir’den, onları bir kez daha alkışlıyorum. Ama bizdeki (Eskişehir’deki) biçimi tamamen varoş tabir caiz ise…
Not: Yazı başlığı bana ait olmayıp, benim kadınlara asla ve asla yakıştıramadığım sevimsiz bir başlıktır. Ne yazık ki bu etkinliği sosyal paylaşım sitesinden duyuran kişinin bizzat yakıştırmasıdır…
Şahin Erden Kuyumculuk
1000
icon
Nebil Köken 21 Eylül 2016 10:48

..."Statükocu Cumhuriyet temsilcilerinin giderek halktan kopan nice yanlışları sonucu Atatürk Cumhuriyetinin geldiği son nokta 2016 Türkiye’sinde görüldüğü üzeredir! Çağdaşlığı “kokoş giyinmek” olarak algılayan ve din tacirlerine malzeme vermekten başka hiçbir işlevi olmayan sözde Cumhuriyet yanlılarının, itici nice uygulamaları sonucunda gelinen nokta budur kısacası." Sözlerinizle aslında her şeyi çok güzel özetlemişsiniz. Ve maalesef, sadece "Cafer Bez getir " değil, "TEZ GETİR" deme noktasındayız.! Yoksa çok geç olacak. Çünkü ülkemiz Jön Türkler' den bu yana süren ve dozunu giderek artıran bir "KÜLTÜR EMPERYALİZMİ" ve buna ek olarak, son dönemde topyekün bir "EMPERYALİST SALDIRISI" altındadır.

0 2 Cevap Yaz
Bu Eskişehir haberi ilginizi çekebilir! İlginç Eskişehir haberi