Bilindiği gibi kira artışlarına sınırlama getiren resmi düzenleme, Haziran ayının ortalarından itibaren yürürlüğe girdi. Buna göre ev sahipleri kiracılarına en fazla yüzde 25 zam yapabilecek. Tabii bu konutlar için geçerli. İş yerlerinin durumu ayrı.
Bilindiği gibi kira artışlarına sınırlama getiren resmi düzenleme, Haziran ayının ortalarından itibaren yürürlüğe girdi. Buna göre ev sahipleri kiracılarına en fazla yüzde 25 zam yapabilecek. Tabii bu konutlar için geçerli. İş yerlerinin durumu ayrı.
Söz konusu düzenleme çok tartışıldı. "Hükûmet vatandaşı koruyor" diyenler, mülk sahiplerinin de vatandaş olduğunu unutmamalı. Türkiye'de pek çok kişi ikinci bir mülk alarak bunu kiraya veriyor ve elde ettiği kira gelirini, üç kuruşluk emekli maaşına ekleyerek ev geçindirmeye çalışıyor.
Ancak bütün bunlar ev sahiplerinin, "Ya yüzde 100 zam yaparsın, ya da evimden defolup gidersin" demesinin mazereti olamaz. Kurallar uyulmak içindir ve hükûmetin yüzde 25 kararını beğenmeseniz de, buna uymak zorundasınız. Aksi suç olur.
Maalesef son zamanlarda Eskişehir'de bu konuyla ilgili çok şikayetler olmaya başladı.
Elbette ev sahibi kiracısına, "Yüzde 25 hayatın gerçeklerine uymayan ve beni mağdur eden bir zam. Gelin şunu sizin de uygun gördüğünüz daha makul bir seviyeye çekelim" diyebilir. Ancak "Ya kirayı iki misli artırırsın, ya da evimden çıkıp gidersin" diyenlerin yaptığı hem suçtur hem de ahlaksızlık.
Kiracılar şunu unutmayın ki yasalar sizlerin yanında. Ezdirmeyin kendinizi...
Kuraklık beka sorunu
Hava sıcaklıkları mevsim normallerinin 6 derece kadar üzerine çıktı. Hani "Aslında küresel ısınma diye bir şey yok. Bunlar kapitalizmin kandırmacaları" gibi saçma sapan komplo teorileri yapanlara selam olsun. Türkiye'nin hemen her yerinden su baskını ve sel haberleri geliyor. Biz CHP'li veya AK Partili belediyeleri suçlamak için bu durumları kullanmaya çalışıyoruz. Akdeniz'i yangın fırtınaları kasıp kavuruyor, biz yine hükûmeti suçlayacak bir bahane olarak görüyoruz. Elbette Orman Bakanlığı havadan müdahale edemezse eleştiririz. Elbette İstanbul'u seller alırken tatil keyifi yapan Büyükşehir Belediye reisini de eleştirmeliyiz. Ancak bütün bunlar dünyada bir şeylerin ters gitmekte olduğunu ve felakete doğru emin adımlarla ilerlediğimiz gerçeğini değiştiremez. Acil olarak daha az su gerektiren bitkisel ürünlere yönelmeli, park ve bahçelerdeki su tüketimini azaltmalıyız. Yeni altyapılar kurmalı, yeni barajlar inşa etmeliyiz. Bunlar ancak el birliğiyle yapabileceğimiz şeyler. Ancak biz el birliğiyle aramızda kavga etmekle meşgulüz. Hayırlısıyla şu kavga çıkaran, ayrımcı dilimizi bir köşeye bırakalım. Çünkü tıpkı küresel ısınma gibi aramızdaki kavgalar da bir beka sorunu olmaya başladı.