Geçtiğimiz hafta kaybettik onu. Çok sevecen, hatırşinas, güler yüzlü çok iyi bir insandı Ediz… Gidişi yakınları kadar bizi de derinden sarstı. Seni her zaman o güler yüzünle hatırlayacak orada da bahtiyar ol güzel insan.
Takım bu acı olay ile 2 haftalık bir milli maç arasına girdi. Herkes derinden sarsılmıştı. Şimdi ise Pazar günü Gençlerbirliği ile bir maç var. Orada neler olacağını açıkçası kimse kestiremiyor. Çünkü Eskişehirspor çok derinden sarsıldı. Bu süreçte futbolcuların arkadaşlarını kaybetmenin üzüntüsüyle neler yapacaklarını bilmiyoruz. Son antrenmanlarda takımın o günkü sarsıntıdan biraz olsun kurtulduğunu gözlemledim. Şimdi bu maçın Eskişehirspor için çok büyük bir önemi var. Ediz için sahaya çıkacaklarını biliyoruz. Bu üzücü olayın yıllar önce İspanya ekiplerinden Sevilla’ya da görmüştüm. Onlar da maç anında takım arkadaşları “Puerta’yı” kaybetmişlerdi. O zaman Sevilla sarsılmış ve oyuncular maça çıkmak istemediklerini dile getiriyorlardı. Ancak haftalar sonra Sevilla’ya birlik beraberlik içinde sezona bir kez daha döndüler ve o dönüşün muhteşem olacağını herkes çok iyi biliyordu. Öylede oldu Sevilla o sezon bütün maçlarında Puerta’yı anarak çıktılar ve her galibiyeti Puerta’ya armağan ettiler. Hatta o sezon İspanya Kral Kupası’nı aldılar ve Puerta’ya armağan ettiler. Kısacası bu üzücü olayın Eskişehirspor için neler getireceği merakla bekleniyor. Aslında futbolcuların bu olayı kenetlenmeleri ile birlikte atlatacaklarını düşünüyorum.
İnsan yerine koymak..!
Geçtiğimiz günlerde kişisel blog sitesinde Ersun Yanal’ın, Abdullah Avcı’yı savunmasını okudum ve orada ki başlığı çok dikkatimi çekmişti. “Teknik direktör olmak”. Herkes teknik direktör olarak dünyaya gelmiyor. Milli Takımlar Teknik Direktörü olmuş bir teknik adamın öncelikle çalışmalarını izlemeye gelen basın mensuplarına “hal hatır” sormasının bence çok önemli olduğunu düşünüyorum. Ya da güler yüzle “hoş geldiniz” demesi. Teknik direktör, doktor, mühendis, vs olmadan önce insanları insan yerine koymak gerekiyor.