Kıbrıs gerçeği

27 Ekim 2016 10:00
A
a
Sütiş Eskişehir
Sırça köşkte oturan, taş atmaktan çekinmelidir. (İngiliz Sözü)
1990’lı yıllarda o dönemin Kıbrıs’ta çok bilinen bir bankasında görev almıştım. Severek gittim. Hüzünlü bir hikayesi vardır. İstemeyerek de olsa döndüm.
Gezmediğim köyü, yerleşim yeri kalmadı. Hatta Türk ve Rumların Birleşmiş Milletler gözetimi altında ortak yaşadıkları Pile köyüne de gitmiştim.
Sanayi hemen hemen hiç yok. Tarımsal ürünler başta narenciye olmak üzere sadece Türkiye üzerinden satılabiliyor.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanıyan ülke yok gibi. Dost ve kardeş ülke dediklerimiz, Müslüman ülkeler de hala tanımadılar. Hepsi batının emperyalist devletlerinin güdümünde olunca ne yazık ki bağımsız hareket edemiyorlar. Bu da gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkelerin utancı olsa gerek…
Yazmak istediklerim aslında farklı. Kıbrıs’ta görev yaparken Avrupa adında yerel bir gazete çıkıyordu. Kendilerini sol olarak tanımlıyorlardı. Türkiye’nin adadaki her girişimine çamur atmak eleştirmek başlıca işleriydi.
İlk okuduğumda manşetleri ‘Faşist Türk Ordusu Adadan Defol’du. Şaşırmıştım. 1960 larda yaşanan katliamları, adadaki Makarios ve avanesinin neler yaptıklarını unutmuşçasına tavır sergiliyorlardı. Yerel halk Girne Kalesi’nden aşağı inemediklerini, sahilde rahat ve huzur içinde dolaşamadıklarını dile getirirken onlar neyin peşinde olabilirlerdi de Türkiye’ye karşı böylesine bir kin ve düşmanlık besliyorlardı.
Batı desteği ile ekonomik gücü elinde tutan Rumlar adayı tamamıyla ele geçirip, Türklere mezalim uygulamaktayken, bu Avrupa yazar kadrosu uzayda mı geziyordu diye düşünmüştüm.
Adayı Türklerden temizlemek için Avustralya ve İngiltere neredeyse tamamını göçmen olarak alıp, temizliğe dolaylı destek veriyordu.
Rauf Denktaş ve ekibi huzursuz ediliyordu.
ABD ve Avrupa Topluluğu baskısı ile Annan Planı hazırlanmış ve bize kabul ettirilmek isteniyordu. Bu plan bile Rumlarca kabul görmedi. Türk toplumunu birleşmeye zorlamak için Rum kesimi, Kıbrıs Devleti adı altında Avrupa Birliğine kabul edildi. Yardımlar yağdı.
Kapatılan Avrupa Gazetesi bir süre sonra Afrika adı ile yeniden yayımlanmaya başladı.
Gazetenin baş yazarı ve sahibi Şener Levent geçenlerde Rum kesiminde bir davet almış ve konuşmacı olarak gitmiş. Çok da iyi olmuş. Başına da herhalde taş düşmüş ve hidayete ermiş.
Rumların yaklaşımı karşısında şaşkınlığa uğramış. Gazetesinde şöyle yazmış.
“Bizi terörist olarak görüyorlar”
Şener Levent etkinliğin başında bir film gösterildiğini ve filmin adının ‘Türklerin isyanı’ olduğunu belirterek yazısına devam eder.
“Salonda birkaç Türk’tük, hepimiz donduk kaldık. Demek hala bizi cumhuriyete isyan eden teröristler olarak görüyorlardı… Olmadı efendiler, hiç olmadı.”
“Bir anda Yunan marşı çaldı”
Salon ayağa kalkmış ve söylemeye başlamış. Kıbrıs Cumhuriyeti olduğunu iddaa edenlerin amaçlarının ne olduğu açıkça görülmüş.
Şener Levent’in konuşmasında bahsettiği ENOSİS ertesi gün basında hiç yer almamış.
Toplantı sonrası yemekte tüm Rum liderlere “Diyelim Türkiye garantörlükten vazgeçti, Türk askerinin tümü de adadan gidiyor.. Omorfo ve Maraş dahil bazı köyler iade edildi size.. Ve diyelim Türk tarafı dönüşümlü başkanlıktan da vazgeçti.. Bu durumda iki bölgeli, iki toplumlu federal çözümü kabul eder misiniz?” sorusunu yöneltince de aldığı yanıt HAYIR olmuş.
Şimdi itiraf ediyor. “Ben de sanırdım ki, Kıbrıslı Rumlar için en büyük sorun işgal sorunuydu... Türkiye ile Türk askerinin adadaki varlığı… Yanılmışım!”
Günaydın kardeşim… Geçmişi, yaşananları bilmezsen, olayları at gözlüğü ile değerlendirirsen, birilerinin maşası olur seni kurtaran orduya küfredersin.
Uyanık olmak ve oltaya gelmemek zorundayız. Dört bir yanımız bize düşman, yok etmek için fırsat kollayanlarca dolu. Geçmişte yaşananlardan İBRET alarak geleceğe bakmalıyız…
Şahin Erden Kuyumculuk
1000
icon

Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...

Bu Eskişehir haberi ilginizi çekebilir! İlginç Eskişehir haberi