Covid-19 salgını nedeniyle, Türkiye’deki bütün belediyeler, olağanüstü durumlar dışında meclislerini toplamadı.
Covid-19 salgını nedeniyle, Türkiye’deki bütün belediyeler, olağanüstü durumlar dışında meclislerini toplamadı.
Normalleşme süreciyle beraber, yavaş yavaş meclis toplantıları gerçekleştirilmeye başlandı.
*
Bu noktada, önceki akşam, Odunpazarı Belediyesinin pandemiden sonraki ilk meclis toplantısı, mesafeyi korumak amacıyla Hasan Polatkan Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi.
Yapılacak işler birikmişti, zira 34 madde vardı.
Aynı toplantıda, encümen üyeleri ile komisyon üyeleri de seçildi.
*
Şunu söylemek zorundayım: herkesin dili şişmişti!
Eh, bir politikacı üç ay konuşmazsa, olacağı bu…
*
Her neyse…
*
Uzun süren toplantı boyunca, parti grupları, pek çok konuda görüşlerini aktardı.
Zaman zaman gergin anlar ve atışmalar yaşansa da, demokratik bir tartışma ortamının var olduğunu ifade edebilirim.
*
AK Parti grubu, Odunpazarı Belediyesi ve belediye başkanı Kazım Kurt aleyhinde çeşitli eleştirilerde bulundu.
CHP grubu da, söz konusu eleştirileri göğüsleyerek karşılık verdi.
Peki, bu sırada Kazım Kurt ne yaptı?
Söz alan AK Partililere hiçbir müdahalede bulunmadan, şahsına ve yönettiği belediyeye dönük tüm eleştirileri sabırla dinledi.
AK Partililerin konuşmaları bittikten sonra da, yapılan eleştirilerin hiçbirini atlamadan tek tek yanıt verdi.
*
Başkan Kurt’un konuşmasının özellikle bir bölümü dikkat çekici, hatta oldukça etkileyiciydi.
O nedenle yazımın başlığını ‘Kazım Kurt’tan tarihi konuşma’ şeklinde attım.
O bölüm, kıdem tazminatına ilişkindi…
*
Bildiğiniz üzere hükümet, işçinin tek dayanağı olan kıdem tazminatını fona devretmek istiyor.
Peki, bu ne anlama geliyor?
Boşaldığı konuşulan devlet hazinesi için ‘gelir kapısı’ anlamına geliyor.
İşçi için ise felaket desek yeridir, zira sırtını yasladığı tek güvencesi elinden alınıyor.
*
İşte, Kazım Kurt, AK Parti meclis grubunun savunduğu ‘kıdem tazminatını düzenleme girişimi’ karşısında öyle bir konuşma yapıyor ki…
*
Uzatmayayım, en iyisi bir an önce okumaya başlayın…
*
Kurt’un, konuya ilişkin açıklamasının tamamını aktarıyor ve bugünlük MIH sütunlarını kapatıyorum:
‘KIDEM TAZMİNATINI YİYECEKLER’
“Ben, yıllarımı işçi mücadelesine vermiş avukatlardan biriyim. Ben hukuk fakültesine girdiğim günden itibaren bu sermaye çevrelerinin vekilleri, sermaye çevrelerinin sözcüleri ‘kıdem tazminatı kaldırılmalıdır’ diye mücadele ediyor. Şimdi ancak ulaşabiliyorlar, 2020’de. İnatla, ısrarla, ciddi bir biçimde mücadele ede ede, bugün kıdem tazminatını kaldırma noktasına geldiler. Öyle fona devretme, iyileştirme, efendim peşine döndürme, işte garanti yapma… Bunların hepsi masal! Bunların hepsi masal ve kıdem tazminatını yiyecekler, yutacaklar! Türkiye de bu ‘sarı sendikacılar’ olduğu sürece… Bakın, sarı sendikacılar olduğu sürece, bu kıdem tazminatı gidecektir. Ama gitmemelidir.
SENDİKA AĞALARI OLDUĞU SÜRECE…
Keşke herkes ‘kırmızı sendikacı’ olsa. Keşke herkes, işçi-sermaye ya da işçi-işveren arasındaki mücadelede işçiden yana, emekten yana, emekçiden yana duruş gösterebilse. Ama bu çok zor. Niye zor? Bu mücadelede canınız gidebilir, burada malınız gidebilir, burada hapse girebilirsiniz, burada o kazandığınız servetler yok olabilir. Bakacaksınız: Hangi sendikanın yöneticisinin maaşı kaç asgari ücret? Hangi sendika yöneticisinin maaşı, işçinin aldığı maaşı kadar? İşte sarı sendikayla kırmızı arasındaki fark bu. Dolayısıyla, Türkiye’de, bu sendika ağaları olduğu sürece, bu kıdem tazminatı gitmeye mahkumdur. Hiçbir eylem yapamazlar! Hiçbir itirazda bulunamazlar! Şimdi diyor ya, ‘kıdem tazminatı kırmızı çizgimiz’ filan!.. Bunlar hikaye! Paraları peşin gitti… Bunlar çoktan satıldı.
İŞTEN ATMAK KOLAYLAŞIR, İŞTEN ATILAN İŞ BULAMAZ
Ama her şeye rağmen kıdem tazminatına işçinin sahip çıkması lazım. İşçinin iş güvencesinin en önemli özelliği ya da argümanı kıdem tazminatıdır. Fona devrettiğiniz taktirde iş güvencesi diye bir şey kalmaz. İş barışı diye bir şey kalmaz. İşçi işten çıkarıldıktan sonra da, özellikle 50 yaşından sonra veya 40 yaşından sonra iş bulamaz. Türkiye’de işsizlik şu anda yüzde 30’lara gelmiş. Bundan sonra işten çıkarılacak 40 yaşındaki bir işçinin, başka bir yerde iş bulma ihtimali sıfırdır. Sıfırdır! Şu anda ortada sosyal bir devlet de olmadığına göre, bu iş biter.
TOPLANAN PARALAR NEREDE?
Şimdi fon! Fona devredeceksiniz! Türkiye’de ne fonlar gitti. Ne fonları yediler. Dolayısıyla bunlar olmaz. 1999 depreminde toplanan deprem vergileri nerede? Herkese soruyorum, ayırt etmeksizin soruyorum. 15 Temmuz şehitleri için toplanan paralar nerede? Nerede kardeşim? Şimdi, dolayısıyla… İşsizlik sigortası için toplanan paralar nerede şu anda? Bak kardeşim, işçilerin yüzde 50’sine, ‘piriminiz yetişmediği için kısa çalışma ödeneğinden yararlanamıyorsunuz’ diye yazı geldi! Onun için bunları geçeceğiz.
‘KAZIM KURT OLARAK SONUNA KADAR MÜCADELE EDECEĞİM’
Şu anda Türkiye’de sendika olmadığı için, sendikalı mücadele olmadığı için, işçilerin hiçbir hakkı yoktur. Onun için şunu ifade etmek istiyorum: İşçi, isterse direnmesin. İşçi isterse uğraşmasın. Kıdem tazminatının kalkmaması için Kazım Kurt olarak ben, sonuna kadar mücadele edeceğim! Çünkü başka türlü iş barışını sağlayamayız. Atarız işten, nasıl olsa parayı başkası verecek. Ama o da vermiyor. Yüzde 25’ini peşin alacak, geri kalanını emekli maaşına takviye yapacak. Ne zaman? Emekli olunca. Ne zaman emekli olacak? 65 yaşında. 65 yaşımdan önce işten atıldım, ne olacak o zaman? Bana onu söyleyin, ne olacak? Varsayalım ki 40 yaşımda işten atıldım, emekliliği hak etmediğim için yüzde 25 zaten alamıyorum. Emekliliği hak etmemişim emekli maaşı da alamamışım, dolayısıyla emekli maaşıma takviye de olmuyor. Ne yapacağım ben?
‘EZİLMİŞE BİR TOKAT DA SİZ ATIYORSUNUZ’
Hani diyorsunuz ya, ‘şimdi bu işlerin sırası mı’ diye. ‘Pandemi var, yapmayalım. Terör var, yapmayalım’ diyorsunuz ya. Ama yapıyorsunuz. Hem bunu söylüyorsunuz, hem yapıyorsunuz. Hiç dinlemiyorsunuz! ‘Pandemi var, işçinin kıdem tazminatıyla uğraşmayalım, biz işçinin sağlığıyla uğraşalım’ demiyorsunuz. ‘Barolara dokunulur mu şimdi, şu hastalığı bir çözelim denetime alalım karantinayı sağlayalım, maskeyi dağıtalım’ demiyorsunuz. Diyor musunuz? Demiyorsunuz. Fırsatı buldukça, yüklen… Garibana, yoksula, ezilmişe bir tokat da siz atıyorsunuz. Bu iktidar gitmediği sürece bu iş düzelmez. Çok net konuşuyorum, düzelmez. Yahu ne diyorsunuz? Yahu ne güzel laflar bunlar: Emperyalizme karşı… Kardeşim bizim ömrümüz emperyalizme karşı, faşizme karşı mücadeleyle geçti! Hala da mücadele ediyoruz, ama siz bizim yanımızda değilsiniz!
‘HAKSIZLIK YAPMAYIN KARDEŞİM’
Büyük Ortadoğu Projesi’nin eş başkanı kim? ABD ve Avrupa Türkiye’ye düşmanlık yapıyor gibi algı oluşturarak, düşmanmış gibi davranarak bu işler olmaz. Arkadaşlar, oradan bir meclis üyemiz ‘siyaset’ dedi. Ben siyaseti bırakamam. Ben siyasetçiyim kardeşim. Siyaseti her ortamda yapacağız. Her fırsatta yapacağız. Size mi bırakacağız! Siz mi yapacaksınız hep! Yahu pandemide bile hak yemeye çalışıyorsunuz! Yapmayın gözünüzü seveyim. Bunu yapmayın. Şuraya bak yahu. Sen hukukçu değil misin? Bak o halde, kıdem tazminatı ne demekmiş? Kardeşim, bizim yüzde 25’i geçemememiz, sizin haksızlık yapmanıza sebep değil ki. Haksızlık yapmayın kardeşim, Ben bunu anlatıyorum. Bunlar doğru şeyler değil. Onun için siz, sütten çıkmış ak kaşık değilsiniz. Biz, her bulduğumuz fırsatta yanlışı eleştiririz.
‘BASKIYA RAĞMEN HALK SİZE DEĞİL BİZE GÜVENDİ’
Şimdi biri, ‘Bağışı yap makbuzu müdüre getir. Bağışı yap makbuzu vergi dairesine getir’ dedi. Ondan sonra ‘biz kimseyi zorlamadık’ diyorlar. Mesela bir ilgili il müdürü mesaj atıyor ve diyor ki: ‘Arkadaşlarımızın hepsi Çarşamba günü saat 3’e kadar paraları yatırsın, makbuzları bana getirsin.’ Onun için, öyle isteyen bağış yapar gibi bir durum yok ortada. Bizi engellemeye çalışarak yaptığınız yardım kampanyası, bir kere fiyasko olmuştur. Kaç para topladığınızı bile söyleyemiyorsunuz, çünkü baskıya rağmen halk size değil bize bağış yaptı. Baskıya rağmen, halk size değil bize güvendi. Yani dolayısıyla, kim bağış yaptı oraya? Zorunlu olan, banka yönetim kurulu üyeleri hükümet tarafından tayin edilen bankalar verdi. Büyük vergi kaçıracak, vergi kaçıran ya da vergiyle ilgili sorunu olan iş adamları verdi. Dolayısıyla bunları geçelim.
SOLCULUK VE SOSYAL DEVLET
Ben bu pandemi sürecinin, sosyal devlete her zamandan biraz daha fazla ihtiyaç hissettiğimiz bir dönem olduğunu gördüm. Ve bu pandemi dönemi, solculuğun her zamankinden daha fazla gerekli olduğuna bir kez daha inandığım bir dönem oldu. Dolayısıyla da inşallah, Türkiye, en kısa zamanda sol-sosyal demokrat bir iktidarla bunların hepsini temizleyecektir. Bunu hep birlikte göreceğiz.”