Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Eskişehirli Hasan Polatkan'ın idam edildiği Yassıada'nın son hâli gözler önüne serildi. Son olarak usta meslektaşım Ali Baş da – benden bir gün önce davranarak – konuyu Eskişehir gündemine getirdi. Kendisini tebrik ederim.
Meselenin biz Eskişehirliler için ayrı bir önemi bulunuyor. Elbette hemşerimiz Hasan Polatkan'ın berdar edildiği yer olmasından dolayı ayrı bir hassasiyetimiz var. Ancak aynı zamanda yakın zamanda yaşanan bir polemiği de unutmamak lazım. Bilindiği gibi Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt, Yassıada'nın demokrasi müzesi filan olmayacağını, bunun büyük bir kandırmaca olduğunu belirtmişti. Bunun üzerine birileri masaları yumruklayarak ve ayağa fırlayarak Kazım Kurt'a itiraz etmişlerdi. Hatta bendeniz Kerem Akyıl da konu hakkında yazılar kaleme almıştım. İnternet üzerinden imzasız türlü hakaretlere uğramıştım.
Çok merak ediyorum; acaba aynı kişiler utanıp da, "Sayın Kazım Kurt'tan özür dileriz. Biz çok büyük hata etmişiz. Yaptığımız düpe düz terbiyesizlik. Umarız bizi istifaya davet etmez. Utaçtan kıpkırmızı olduk" diyecekler midir acaba?
Otelin reklamları da alelade bir turistik otele benziyor. "Deniz, baştan çıkarıcı yüce bir güç… Görkemli Marmara Denizi'nin ortasında yer alan..." veya "Kalbinizi ve ruhunuzu doğanın senfonisine, martı seslerine ve kayalara çarpan dalgaların ritmine açın; senfoninin bir parçası olun..." gibi ifadeler var. Yani "Biz Müslüman adamız kardeşim; adanın üstüne cami yaptırdık, hiç otel – kumarhane olur mu? Demokrasi ve Özgürlük adası olacak orası!" diyenler kısmen haklı çıkmış oluyor. Gerçi adanın demokrasiyle pek alakası olmayacak. Ancak uzun evliliklerden sıkılan pek çok orta yaşlı erkeğin özgürlük mekanı olacak gibi gözüküyor... Ki ben iddia ediyorum, yakında şu meşhur konferans salonunda küçük şans oyunları da yer alacaktır. Otelin tanıtım fotoğrafları da var, Marmara Denizine bakan bir balkon... Küçük bir masa... Üzerinde de iki şarap kadehi... Hani mehtapta ve yakamozlar altında 'çın' sesiyle kadeh tokuşturması gibisi yoktur. Fonda da Frank Sinatra'dan "Fly Me To The Moon" şarkısı olsun tam olur...
Otelin adı da Katre Island Otel... Hani Şahan Gökbakar Recep İvedik 2'de, "Pizzanın poromasyonunu ben yedim, aslını sana getirdim, nedir senin derdin?" diyordu hatırlayacaksınız. Adanın adı Demokrasi ve Özgürlük Adası, Otelin adı Katre Island Oteli. Nedir sizin derdiniz anlamıyorum.
Tabii otelin fiyatını merak ediyor olabilirsiniz, sudan ucuz... Gümrük ve Turizm İşletmeleri AŞ'nin yaptırdığı otel için ETS Tur'un açıkladığı fiyatlar 1.383 liradan başlıyor, 2.025 liraya kadar çıkıyor. Manzaraya göre değişik fiyatlar yani... İki kişi olsanız (Odalar nedense hep iki kişilik) gecelik 4 bin liradan, hafta sonu iki gece 8 bin lira bayılırsınız. Ivır – zıvırıyla 15 bin lira arasında silkelenirsiniz. E ada Özgürlük Adası kardeşim; küçük bir hafta sonu özgürlüğünün de bir bedeli olacak elbette. Bu arada unutmuşum; kimdi sahi şu pazarlamayı yapan ETS Tur'un sahibi? Bir yerlerden hatırlayacak gibiyim ama...
Tabii geceliği 100 bin dolarlık otelde özel masajlar yaptıran AK Gazeteciler için büyük bir rakam olmayabilir. 15 bin lira sizin benim gibi garibanlara büyük para.
"Zenginin malı züğürdün çenesini yorarmış" dememişler boşu boşuna... Her neyse; ben Kazım Kurt'un yerinde olsam ilk Belediye Meclis toplantısında konuyu gündeme getirir, sevgili Meclis üyelerimin günün anlam ve ehemmiyetine uygun duygu ve düşüncelerini açıklamasını talep ederdim. Fonda da Frank Sinatra'nın Fly Me To The Moon şarkısı, yok yok vazgeçtim; Tuğçe Tapçı'nın "Kıvırma" adlı şarkısı olsun. Kıymetli Meclis üyelerimizi dinlemek pek eğlenceli olurdu vallahi...
Büyükşehir Belediyesi, İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin geliştirdiği bir uygulamayı kullanmaya karar verdi. Allah saklasın, olası bir depremde hayat kurtaracak bir uygulama olan "Acil İzmir" uygulamasının benzerlerinin bütün il ve ilçe belediyeleri tarafından uygulanması hayırlı olacaktır. Enkaz altında kalan vatandaşlara ulaşmayı kolaylaştıran bu uygulamayı Eskişehir'de de kullanacaklarını belirten Yılmaz Büyükerşen, sosyal medya hesaplarından yayınladığı bir mesajla, "İzmir Büyükşehir Belediyemiz tarafından geliştirilen ve olası bir depremde enkaz altında mahsur kalan vatandaşlara ulaşma konusunda kolaylık sağlayacak Acil İzmir uygulamasını, imzaladığımız protokol ile Eskişehir'de de kullanacağız. Birlikte geliştireceğimiz bu uygulamaya hiç ihtiyaç duymamamızı diliyor, iş birliği dolayısıyla İzmir Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Tunç Soyer'e ve ekibine teşekkür ediyorum" ifadelerinde bulunmuş.
Ülkemiz son günlerde doğal afetlerle imtihan oluyor. Sınıfta kaldığımız ortada. Ancak doğal afetlerde can kaybı, bu işin fıtratında yok. Eğer ki hazırlıklı olursanız, doğal afetlerden korkmanıza da gerek yoktur. Tabii burada kilit kelime, "Hazırlıklı olmak..."
Anlaşıldığı kadarıyla Yılmaz Büyükerşen usta şair Abdülhak Molla'nın şu meşhur, "Hazır ol cenge eğer ister isen sulh-ü salâh" dizesini kendisine şiar edinmiş. Yani "Eğer ki tam ve eksiksiz bir barış istiyorsan, savaşa hazır olmalısın..."
Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...