Kaybedeni olmayan bir oyun kurmak...

Bu haftaki yazımın başlığını, sevgili kardeşim Türker Göksel’in çok severek okuduğum kitabının adından esinlendim...
Hayatta herkes maddi ve manevi anlamda kazanmak istiyor...
Çünkü, başta insanlar olmak üzere kazanmak isteği tüm canlıların doğasında var!
Ama bir o kadar, kaybetmek de aynı doğanın içerisinde pusuda yatıyor...
Kazanmak dediğimiz şey, koskoca olaylar evereninde olumlu ve iyi sonuçlar sağlayabilmektir...
Oysa kaybetmek bunun tam tersi...
Günlük yaşamımız içerisinde bile, kazanan  taraf olmak için bireysel olarak pek çok mücadeleler veriyoruz...
Yaşam projemiz öyle planlanmış ki; sizin kazanmanız birilerinin kaybetmesine bağlı oluyor,  çoğunlukla...
Ama her zaman kazanmak da, zafer anlamına gelmiyor, işte...
Bazen kazandığını zannedenlerin,Kral Pirus’un durumuna düşme olasılığı da söz konusudur...
 
M.Ö. 279-280 yıllarında Pirus, Romalılar karşısında girdiği zorlu savaşı kazanırken ordusunun büyük bölümünü kaybettiğinde tarihe geçecek şu sözü söylemiştir:
 
“Bir zafer daha kazanırsam tamamen biteceğim.”
 
İşte bu sözden dolayı, kazanma yolunda ödenen bedeli karşılamayan zaferler için Pirus Zaferi benzetmesi yapılıyor.
 
Yaşamımız süresince kazandıklarımızın, kaybettiklerimize değip değmediğini anlamayı hep ileri yaşlara bırakıyoruz...
Bazen de Edison’un dediği gibi; “Yenilgilerin nedeni, insanların işi yarıda bıraktıklarında, başarıya ne kadar yakın olduklarının farkına varamamalarından kaynaklanıyor...”
 
Bence bu dünyada “kaybedeni olmayan bir oyun kurmak” gibi mükemmel bir yeteneğe sahip değilseniz, yapabileceğiniz en en önemli şey:
 
“Kazanmadan önce, hak ettiğinize inanmaktır.”