Yaşamın İçinden: Ömer Duru
Dikkat edin.
Toplumun belli kesimlerinde kan uyuşmazlığı var sanki.
İçki konusunda.
Kadına bakış konusunda.
Hak ve hürriyetler konusunda.
Doğa ve çevre konusunda.
Kitaplar konusunda.
Din-iman konusunda.
Hatta peygamberler konusunda.
Birimizin ak dediğine, başka birimiz kara diyoruz.
İşin içine bir de politika girince,
Uyuşmazlığın içinden çıkamıyoruz.
--//--
Cumartesi günü Ayhan Arslan’ın otel açılışına gittim.
Fotoğraf aynıydı.
Nabi Avcı, Salih Koca, Ülker Can, Burhan Sakallı, Süleyman Reyhan, Vahap Ata.
Hep birlikte kalktılar. Oteli gezip, arka kapıdan çıktılar
Bir ara yeni Valimiz Güngör Azim Tuna’yı gördüm fotoğraf karesinde.
Ayhan Arslan’la selamlaşıp ayrıldım.
Ve konuşmaları dinlerken:
“Ayrı dünyalar” dedim yanımdaki arkadaşa.
Gerçekten öyleydi
Eti Park’ta gençler toplanmaya başlamıştı.
İktidar partisi ileri gelenleri, otel değil de, siyasi bir yuva açıyor gibiydiler.
Burhan Sakallı, “Odunpazarı’na 3 milyon turist gelecek” derken birileri gülümsüyordu.
--//--
Saat 17.00 ’de Meclis Üyesi H. Hüseyin Bolat ile buluştuk.
Zübeyde Hanım salonunda ünlü sanatçı Tuncel Kurtiz’i dinledikten Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç ile birlikte, Eti Park’tan kent merkezine yürüyen gençlerin arasına katıldık.
Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç’ı gören gençlerin alkışı ne güzeldi.
Gençler Orduevi’nin önünden geçerlerken, kendilerini alkışlayanlara alkışla karşılık verdiler.
Şunu gördüm:
Gezi Park yürüyüşü Eskişehir’de siyasi olarak benimsendi.
Gençlerin başlattığı bu olay değerlendirilmeli.
Eski otogarın karşısında Başkan Ataç ile yürürken, arkadaşımız Soner Yüksel ile sevgili eşini gördüm.
Pikniğe çıkmış gibi el ele tutuşup dalmışlardı gençlerin arasına.
--//--
Eve geldiğimde Ulusal Kanal’da izledim gelişmeleri.
Türkiye ayaklanmış gibiydi.
Ne var ki Başbakan Erdoğan’ın daha önce:
“ İki ayyaş” dediğini unutmuş gibi inadına meydanlara çıkan on binlerce insana,
“Bir avuç çapulcu” demesi öfkelendiriyordu insanları.
Sanırım bir süre daha:
“Türkiye’de her yerin Taksim, her yerin Gezi Parkı” olduğunu izleyeceğiz.
Eskişehir bu yazıyı yazdığımda sakindi.
Ama bu sakinlik, eylemin duracağı anlamına gelir mi bilemem.
Dileğim aksini düşünsek de kimsenin burnu kanamaz.
Günlerin getirdiği
-Teknolojiden kaçamazsınız—
Ülkemizde Gezi Park’ı yangınları devam ederken “Bir avuç çapulcuya ödün vermem” diyen Başbakan Erdoğan Fas’a uçtu. Radyolar, televizyonlar, gazeteler hep meydanları gösterdiler , polisin tazyikli, suyunu, biber gazını gösterdiler. Ve çok ilginç. Almanya’dan kızım arayıp “Ne oluyor baba. Polisin baskısı. Biber gazı. Buradaki, Türkler bir araya gelmeye başladı. Atatürk’e ayyaş denir mi?” diye sordu. Hollanda’ daki oğlum, benzeri olayların getireceği sonuçları bildiği için sıkı sıkı tembih ederek “Ama oraya buraya karışmayın. Bizler buradan gelişmeleri izliyoruz. Türkler yürüyüş yaptık. Aman tahriklere kapılmayın” dedi. Yurt dışından tanıdıklar arıyor durmadan. Teknolojinin gelişmişliği. Olayları anında dünyanın öbür ucundan öğrenebiliyorsunuz. İşter Gezi Park olayı ile başlayan ve Türkiye’yİ saran gelişmeler. Ders alması gerekenler yangına körükle gidiyor ne yazık ki. Tıpkı Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın “Bu olaylar hükümetin başarısıdır” demesi gibi. Sahi diyoruz Nabi Hoca ne demek istedi acaba? İnsanların sokağa dökülmesi. Polisin tazyikli su ve biber gazıyla insanları kovalaması sahiden kalkınmışlığa işaret midir? Biraz daha açıklansa da anlasak.
--Muttalip Caddesi’nin durumu—
Muttalip Caddesi’ndeki, köprü yıkıldığında “Üç ay içinde gereken düzenleme yapılacak” denilmişti. Aradan yaklaşık altı yıl geçti. Yıkılan köprü için hiçbir çalışma yapılmadı. Köprünün yerinden araçlar tek yönlü olarak kendilerine yol bulup geçiyorlar. Her tren geçtiğinde de kesik yolun iki yanında uzun araç kuyrukları oluşuyor. Yolun trafik sorunu da berbat. Kent merkezinden gelen araçlar önlerini kesen rastgele park etmiş araçlardan kurtulmak akla gelmedik cambazlık yapıyorlar. Muttalip Caddesi’ni ara sıra yazıyoruz ya. Dün gene bir okurumuz arayarak “Hani burası yakında bitecek denmişti. Her tren geçişte uzun kuyruklar oluşturan araçlardan bıktık. Köprünün mezarlık tarafı neyse de, trafik gelip bir baksın. Şehir merkezi yönündeki kısım çok karışık. Yasak yöne giden araçlar. Yasak yönden gelen araçlar. Bu şehir bu kadar sahipsiz mi?” diye sordu.
Gerçekten ilginç. Her şey gözler önünde. Vatandaş akla gelmedik sıkıntıyı yaşıyor. Bu olayı görmeyen yalnızca ikide bir “yakında yapılacak” diye nutuk atan siyasiler.
Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...