"Kratos! Kratos" diye bağırdı adamın biri arkamdan. Hamamyolu'nda ilerliyordum o sıra
"Kratos! Kratos" diye bağırdı adamın biri arkamdan. Hamamyolu'nda ilerliyordum o sıra. "Kim bu sokağın ortasında bağıran?" diye dönüp baktım arkama. Adamın biri koşarak yanıma geldi ve, "Kratos neden cevap vermiyorsun?" diye bir güzel tersledi beni... Şöyle bir etrafıma baktım; evet! Benimle konuşuyordu... "Sanırım birisiyle karıştırdınız, Benim adım Kerem" dedim. Gevrek gevrek güldü karşımdaki. "Anlaşılan şarabı yine fazla kaçırmışsın" dedi. "Ama kabul et! Akşamki domuz pirzolaları enfesti öyle değil mi dostum?.." İyice sinirlenmeye başlamıştım, "Arkadaşım" dedim, "Ne domuzu? Ne Şarabı? Ne Krotosu? Manyak mısın nesin sen? Yürü git işine" Adamın çenesine esaslı bir yumruk mu patlatsam, dönüp arkama uzaklaşsam mı kestiremiyordum doğrusu. Deliydi herhalde... Tam bu sırada nereden geldiğini bilmediğim bir kalabalık çıktı ortaya. Binlerce mavi – beyaz forma giymiş taraftar Hamamyolu'nu doldurmuştu, "Oooo. Şampiyon Dorlion" diye bağırıyorlardı. Derken ponponlu patik giymiş, etekli bir askeri alay çıktı ortaya. Başlarında kapkara cübbe giymiş bir papaz, elindeki buhurdanlığı iki yana sallayarak yürüyordu. Yanımdaki adam tam o sırada boynuma sarıldı, "Tebrik ederim Krotos!" dedi "Bu gün 30 Ağustos, kafirlerin ordusunu dağıttığımız gün" dedi. Derken birbiri ardına çan sesleri duyulmaya başladı. Sanki kilise çanlarını beynimin içinde patlıyordu. Bir yandan kalabalık iyice coşmuş, "Şampiyon Dorlion" diye inliyordu, Bir yandan tanımadığım adam, "Krotos? İyi misin dostum?" diyordu. Kilise çanlarından yer sarsılıyordu. Patik giyen etekli askerler, üstüme üstüme yürüyordu. "Susturun şu çanları!" diye bağırıyordum... Sonra çok uzaklardan bir ses işittim. Ne olduğunu anlamaya çalıştım sesin. "Esss... Sel... Nevm..." giderek bu ses yükselmeye başladı, içimi tarif edilmez bir huzur kaplamıştı. Sonra ses giderek yükseldi, önce patikli askerler gitti, sonra mavi – beyaz formalı taraftarlar kaçıştı. Yanımdaki adama dönüp, "Bu ses de ne?" dedim. Bana Kratos diyen adam da gözümün önünden kaybolup gitti. Her şey kaybolup gitti, geriye bir tek bana huzur veren o ses kaldı; Esselatü Hayrun Minen Nevm... Kan ter içinde yataktan fırladım. Balkona çıkıp titreyen ellerimle bir sigara yaktım. Sigaranın baş döndüren zehrini, sabah seherinin tertemiz havasını ve Ezan – ı Muhammedi'nin huzurunu ciğerlerime çektim. "İyi ki" dedim içimden, "İyi ki biz kazanmışız!.." Sonra ellerimi açarak Atatürk ve silah arkadaşları için dualar ettim.