CHP yönetimi 25 – 27 Temmuz tarihleri arasında Afyonkarahisar'da kampa girmeye hazırlanıyor
CHP yönetimi 25 – 27 Temmuz tarihleri arasında Afyonkarahisar'da kampa girmeye hazırlanıyor. Kampa 31 Mart'tan sonra seçimleri kazanan 252 CHP'li belediye başkanı katılacak. Kampta CHP'nin belediyelerde nasıl bir politika izleyeceği değerlendirilecek. Ülkemizin eğitimden, dış politikaya kadar pek çok sorunu var. Elbette yerel yönetimler bu sorunları çözemez. Ancak klasik belediyecilik hizmetlerinin yanı sıra işsizlik ve istihdam gibi konularda belediyelerin yapabileceği şeyler var. Ayrıca kırsal kalkınma konusunda da belediyelere önemli vazifeler düşüyor. Bütün bunların ötesinde CHP'li belediyelerin ekseriyetinin AK Parti – MHP çoğunluğunda olan Meclislerle mücadele etmesi gerekecek. Muhtemelen kampın yıldızları – Başta Yılmaz Büyükerşen olmak üzere – Eskişehirli başkanlar olacaktır. Çünkü geçmiş dönemlerde Eskişehirli belediyeler, Meclisleri tarafından sürekli engellenmelerine karşın, önemli hizmetlerde bulunmuşlardı. İsterseniz buraya bir virgül koyup, CHP Genel Merkezi'nden bahsedelim. CHP'nin ideolojik yaklaşımları ayrı bir tartışma konusu. Ancak işin bir de teknik kısımları var. CHP'liler son zamanlarda daha doğru işler yapıyor. CHP'li belediyelerin bir araya gelerek bir 'Yerel yönetimler yol haritası' belirlenmesi çalışmaları da bunlardan. Ben Afyonkarahisar Kampı'nın CHP için iyi olacağını düşünüyorum.
Dönelim Eskişehirli başkanlarımıza... Büyükerşen, Kurt ve Ataç Eskişehir'de nasıl engellendiklerini bir anlatmaya başlasalar, toplantı tutanaklarından bir kitap yazılabilir. Ayrıca başkanlarımızın kırsal kalkınmaya yönelik neler yaptıkları da ayrı bir kitaba konu olur. Bütün bunlara karşın nasıl olup da başarılı olduklarını anlatmaları, diğer CHP'li başkanlara yol haritası ve moral olacaktır. Özetle Eskişehirli başkanların, Afyonkarahisar kampında yıldızlarının daha da parlayacağını düşünüyorum.
En az 5 çocuk
Türkiye genelindeki işsizlik rakamları açıklandı. Buna göre işsiz vatandaşlarımızın sayısı geçen seneye göre 1 milyon 116 bin artarak 4 milyon 202 bin kişiye ulaşmış. Artık "Maşallah" diyerek ekonomimizin yakasına bir küçük altın takmamız şart oldu. 8 buçuk milyon nüfusu olan İsrail'de çalışanların toplam sayısından daha çok işsizimiz var. Yani Türkiye'deki işsizlerimize iş bulsak, onları ekonomiye ve üretime kazandırsak, sadece iş bulan bu 4 milyon 202 bin yurttaşımız sayesinde, bir İsrail kadar kuvvet artırırız. Üstelik bunlar resmi rakamlar. Ki resmi rakamlara ne kadar güvenmek lazım? Bu da ayrı bir tartışma konusu... Türkiye'de işsizlik rakamları üzerinde sürekli kalem oyunları oynandı. Böylece rakamlar düşük gösterilerek 'Türkiye çok kuvvetleniyor. Dünya bizi kıskanıyor' algısı yaratılmaya çalışıldı. Şu anda da muhtemelen aynı hesap canbazlıkları yapılıyor. Fakat korkunç gerçeği gizlemeye, artık hesap ve ayak oyunları bile yetmiyor. Artan nüfusu beslemek, bu nüfusa iş ve olanak sağlamak çok zor bir şey. Bu yüzden bir zamanlar Sayın Cumhurbaşkanımız, "En az üç çocuk doğurun" dediği zaman kendisini eleştirmiştik. AK Partili dostlarımız tarafından 'Vatan haini' olmakla suçlanmıştık. Nüfus kontrolünün önemine işaret etmenin neresi vatan hainliği orasını bilemeyeceğim. O zaman biz de "Üç de yetmez, beş tane; Ver Allahım ver!" diyelim ki, daha vatansever gözükelim. Bu arada AK Partili dostlarımız tarafından vatanını terk eden Suriyelileri, vatanımızda görmek istemediğimiz için, yine 'Vatan Hainliği' ile itham edildiğimizi hatırlatalım. Siz bir yandan Suriyelilere kapılarınızı açacaksınız, bir yandan 3'er 5'er çocuk doğurmayı teşvik edeceksiniz, sonra da ekonomi kötü gittiği zaman CeHaPe ve İYİ Parti zihniyetini suçlayacaksınız. Oh ne güzel iş...
Korku adamı Fenerli yapar
Yıllar önce Galatasaraylı bir arkadaşım vardı. Bu arkadaşım Fenerbahçe maçına gitmiş, fakat Galatasaray tribünlerinde yer bulamadığı için maçı, Fenerlilerin yanından izlemek mecburiyetinde kalmış. Maçın henüz başında Galatasaray tehlikeli bir atak geliştirince, bizimkisi ayağa fırlayarak, "Vur o topa!" diye bağırmak gafletinde bulunmuş. Tabii bütün tribün bizimkine ters ters bakınca ne yaptığını anlamış. Bana, "Ağbi maçın sonuna kadar bütün Fenerbahçe marşlarına katıldım. Galatasaray'a etmedik küfür bırakmadım" demişti. Bu olayı hatırladıkça gülerim.
Korku böyle bir şeydir işte; adama Fenerbahçe marşı söyletir... 15 Temmuz'un sene-i devriyesinde pek çok kişi birbiriyle yarışarak FETÖ terör örgütüne demediğini bırakmadı. Elbette çoğunluk samimiydi. Ancak Eskişehir'de öyle kişiler FETÖ / PDY örgütünü eleştiriyordu ki, Fener tribününe düşmüş, Galatasaraylı'dan pek farkları yoktu. Bunları görünce güldüm. Fakat daha sonradan gülmek yerine ağlamak gerektiğine karar verdim...